2000 Yılı hangi yüzyılın?

Ağustos 19, 1999 00:01

Pakize SUDA

Haberin Devamı

Sevgili babacığım,

Dünya gailesinden sana yazmayı ihmal ettim. Hayat zor, bilirsin... Bir sürü dert, iş, güç, insan ilişkileri... Vereceğim haberlerle kendimi affettirmek umudundayım.

BAŞIN DÖRDE BÖLÜNDÜ

‘‘Tahkim Yasası’’ndan başlıyorum. Sorma babacığım, bu yasa yüzünden basın ikiye bölündü. Hatta dörde... Çünkü işin içine köprüyü de karıştırdılar, Boğaz Köprüsü'nü. Hani o zamanlar köprünün yapılmasına ‘‘karşı çıkanlar’’la, ‘‘arka çıkanlar’’ vardı, hatırlarsın. Şimdi,

- O zaman köprüye karşı çıkanlar, şimdi tahkime de karşı çıkanlar,

- O zaman köprüye karşı çıkanlar, şimdi tahkime karşı çıkmayanlar,

- O zaman köprüye karşı çıkmayanlar, şimdi tahkime karşı çıkanlar,

- O zaman köprüye karşı çıkmayanlar, şimdi tahkime de karşı çıkmayanlar

şeklinde dörde ayrıldılar.

Beni sorarsan hiçbir gruba dahil değilim. Zira köprü yapıldığı günlerde yazı yazmıyordum. Gerçi bir fikrim, vardı ama bunu yayın yoluyla beyan etme imkanım yoktu. ‘‘Tahkim Yasası’’ konusunda ise açıkçası derin bir bilgim yok babacığım.

Bildiğim, bu yasayla Türkiye'de yatırım yapan yabancıların, anlaşmazlık halinde Türk yargısına değil, uluslararası hakem kuruluna başvuracak olmaları. Bir de milliyetçilerin bu yasadan yana, milliyetçi olmayan bazı kişilerin bu yasaya karşı oluşları. Bildiklerim bunlar. Bir de anlayamadığım var. Yerden yere vurulan hukuk sistemimizin yabancılar sözkonusu olduğunda yere göğe konmaması.

***

Kapsam dışıyım

İkinci haberim emeklilik yaşıyla ilgili. Emeklilik yaşı kadınlarda 58'e, erkeklerde 60'a çıkarıldı. Burada anlayamadığım 2 sene farkın nedeni. Kadın 58 yaşına geldiğinde 60 sene yaşamış gibi mi oluyor, yoksa erkek 60 senede ancak 58 senelik mi yıpranıyor? Yani aslında bu, her ikisinin birden 58 ya da her ikisinin birden 60 yaşında emekli olması mı demek? Amaan, neyse ne. Zaten bu yasa beni kapsamıyor. Ben emekli maaşının bir işe yaramadığı aleme göçene kadar ‘‘emek’’ vermek durumundayım.

***

Odam kireçtir benim

Sana çok sevineceğin bir haberim var. Gazetede oda verdiler bana. Önüme gelene söylüyorum bunu. Küçük kızın geçenlerde ‘‘Görmemişlik yapma’’ dedi. Tamam kabul ediyorum gazeteye telefon açıp ‘‘Odam duruyor mu?’’ diye sormam hoş değil ama ben onu görmemişlikten değil, ‘‘şüphecilik’’ten yapıyorum. Olur ya birkaç gün uğramayınca alıp başkasına verirler. Hem pek ‘‘görmüş’’ de sayılmam. Sahne arkasındaki soyunma odalarını saymazsak evin dışında bir yerde ilk defa odam oluyor.

***

Sapık mı faks mı?

Söz şüphecilikten açılmışken... Ben bu huyumdan hiç vazgeçemeyeceğim babacığım. Geçenlerde telefon çaldı. Açtım, bir düdük sesi. ‘‘Telefon sapıkları eskiden üflerlerdi, artık düdük öttürüyorlar’’ dedim ve düdükle ilgili, bir sapığa ne söylenmesi gerekiyorsa arka arkaya sıralamaya başladım. Sapık asla vazgeçmiyor. Tabii ben de... O sırada küçük kızın içeriden koşarak geldi ahizeyi elimden kaptı. Meğer biri bize faks çekiyormuş. Düdük onun düdüğüymüş.

***

Bir yasa iki anlam

Bir haber de ‘‘Siyasi Partiler Yasası’’ndan. Değişiklik yapıldı. ‘‘Neden?’’ dersen rivayet muhtelif. Mesela ‘‘Erbakan'a meclis yolunu açmak suretiyle FP'nin tahkim yasasına desteğini sağlamak’’ için diyenler var.

‘‘Erbakan zaten Meclis'te değil mi?’’ diyeceksin. Haklısın, senin haberin yok. Erbakan yine yasaklı. Sorma, akranları cumhurbaşkanı, başbakan oldular o hala mebus olabilmenin mücadelesini veriyor. Bu yasa değişikliğiyle tekrar milletvekili olacak ya da olamayacak. Bu ne demek? Vallahi bilmiyorum. Ecevit ‘‘Katiyen olmaz’’ derken, Erbakan ‘‘Bal gibi olurum’’ diyor. Aynı anda iki zıt anlama gelen yasa dünyanın başka bir yerinde var mıdır bilmiyorum.