1600 yıllık gelenek bu aşka dayanamadı

1600 yıl geliyor, geliyor, imparatorun sırtına yıkılıyor. İmparator atalarına böyle bir günahın hesabını nasıl verecek?.. Hiç de öyle değil.

1600 yılın mirasçısı o değilmiş gibi, kızının yüzünü büyük bir sevecenlikle okşuyor, yumuşak bir ses tonuyla: ‘Onu çok mu seviyorsun?..’ İnsanlığın en sıradan, en günlük, ama yeri geldiğinde tahtları, sarayları terk ettiren, yıldırımlar yaratan sorusu. Sayako’nun yüzü kızarıyor imparatorun huzurunda: ‘Evet, baba, hem de çok seviyorum.’

Kalipsolara dökülüyor aşkın büyüsü:

It was love, love alone

That caused King Edward to leave his throne...

Aşktı, sadece aşktı

Bıraktıran Kral Edward’a tahtı...

İngiltere Kralı VIII. Edward, Wallis Simpson’a aşık oluyor. Simpson, Amerikalı, sıradan bir kadın. Edward’ın taşıdığı mavi kanla uyuşması mümkün değil. Önünde dev dalgakıranlar, buzlu zirveler var. Yasalar, gelenekler, protokol, bir ülkenin yönetim sorumluluğu.

Aşkın menzile ulaşmasını mümkün kılacak tek bir koşul var. Kralın tahttan feragat etmesi.

Edward bunu yapıyor. 1936 başında, Kral V. George’un ölümünün ardından çıktığı tahttan, 11 ay sonra aşkı için vazgeçiyor.

Öyküler, romanlar, filmler ve şarkılar bu feragat sonrasında Edward-Simpson çifti için.

Geçen yüzyılın en büyük aşklarından biri. Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem, Romeo ile Juliet gibi, efsanelerin bizi avuttuğu aşklardan değil.

Herkesin gözü önünde tacını sarayda bırakıp, sıradan bir vatandaş gibi, sadece aşkı için yaşamak. Aşkı için, ülkesinde tarihin akışını değiştirmek.

Efsanenin baş döndüren hazzı, yeni bir büyü ile buluşuyor. Masal günümüzde Japon Sarayı’nda yaşanıyor.

*

Japon Sarayı’nı çevreleyen halk, saatlerdir büyük bir sabırla bekliyor. İğne atsan, yere düşmeyecek kalabalıktan yükselen uğultu, Prenses Sayako göründüğünde son haddine ulaşıyor.

Ban-za-i... Ban-za-i...

Halk, 36 yaşındaki sevgili prensesini ‘çok yaşa’ tezahüratı altında, alkış yağmuruna tutuyor.

Prenses, verdiği kararla, halkın gönlünü fethediyor. Verdiği çok özel karar, sadece günümüzde değil, yüzyıllardır milyonlarca insanın düşlediği bir cennetten, artık geri dönmemek üzere, ayrılmasına yol açıyor. O cennetin, sarayın kapılarını kendi elleriyle kapatıyor.

Çünkü, Sayako aşık, Japon Prensesi sıradan bir Japon yurtdaşına aşık.

Masal, İngiltere’den yaklaşık yarım yüzyıl sonra, bu kez Japonya’da yaşanıyor.

Tokyo Belediyesi’nde çalışan 40 yaşındaki Yoşiki Kuroda, kent planlamacısı. Yıllık kazancı 35 bin pound. Prens Akişino’nun arkadaşı. Prenses Sayako ile çocukluk yıllarından beri tanışıyorlar.

Bir tenis partisinde karşılıklı bakışları, elektronik postalar ve telefonlar izliyor.

Ya buluşmak?..

Çok güç. Biri memur, öteki koca prenses.

Prensesin bazı hobileri var, örneğin kuşlar. Kuşların yetiştirildiği yerde buluşmak pekala mümkün, yine de kolay değil. Onca göz üstünde, yürekler pır pır ederken. Üstelik gelenek, ve dönüp dolaşıp o yıkılası gelenek.

Sayako, gündüzleri gözyaşlarını içine akıtıyor, geceleri ağlıyor. Sonunda Tanrıların gazabını göze alıyor, babası İmparator Akihito’nun huzurunda, annesi İmparatoriçe Mişiko’nun gölgesine sığınarak aşkını itiraf ediyor.

Sanki savaş meclisi. 1600 yıllık Japon İmparatorluğu böylesini ne görüyor, ne işitiyor. Gelenek için kan döken, gözünü kırpmadan savaş açan bir imparatorluk, şimdi 36 yaşındaki bir prensesin aşkına kurban, öyle mi?..

Asasıyla suskunluğunu koruyan imparator dehşete kapılıyor. Bu kız zaten baştan beri böyle.

Edebiyat okumak için çırpınmıyor mu?..

Japon dansına merak sarıp, asaletini unutarak Ulusal Tiyatro’da sahneye çıkan o değil mi?..

Şimdi de, sıradan bir Japon’a aşık olmak!..

1600 yıl geliyor, geliyor, imparatorun sırtına yıkılıyor. İmparator atalarına böyle bir günahın hesabını nasıl verecek?..

Hiç de öyle değil. 1600 yılın mirasçısı o değilmiş gibi, kızının yüzünü büyük bir sevecenlikle okşuyor, yumuşak bir ses tonuyla:

‘Onu çok mu seviyorsun?..’

İnsanlığın en sıradan, en günlük, ama yeri geldiğinde tahtları, sarayları terk ettiren, yıldırımlar yaratan sorusu.

Sayako’nun yüzü kızarıyor imparatorun huzurunda:

‘Evet, baba, hem de çok seviyorum.’

1600 yıllık geleneği yıkan yanıt.

Geride kalan salı günü, Sayako ile Kuroda muradına eriyor. Sayako sarayı, asalet unvanını, bunu gerektiren görev ve sonuçlarıyla birlikte terk ediyor.

Bir otelde yapılan düğün törenine, imparator ve damat ailesinden sadece otuz kişi katılıyor. Yine geleneklerin aksine, Sayako juni hitoe, imparatorluk ailesinin düğünlerinde giyilen kraliyet kimonosunu giymiyor. Tören, giyim, kuşam, ağırlama, her şey çok sade.

Hükümet resmi bir açıklama yapıyor. Durumun tespiti ve Sayako’nun yeni hayatına alışması için, 152.5 milyon Yen (1.8 milyon YTL) düğün armağanı.

İngiltere’deki masalın büyüsü ise daha sonra bozuluyor. Yıllar ve yıllar sonra, Wallis Simpson, Edward’ı aldattığını söylüyor.

Sayako ile Kuroda’nın 1600 yıla ihanet etmeyeceğine inanıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları