110 kuruş yok, çocuğa pide yok

ELİNDE uzun bir bakır çubuk var. Ucu kıvrılmış, çengel gibi. Ayağındaki lastik ayakkabılar, artık ayakkabılıktan çıkmış. Hırpani basma etek, üstünde ince ve bol ceket gibi bir şey. Onun altından sarkan pörsümüş bir kazak.

Yanındaki dokuz-on yaşlarındaki çocuk üzerinde bir mintan. Sırtından düşmek üzere olan monta, mont demeye şahit ister. Kot pantolon, o da son demlerini yaşıyor. Eski, lastik ayakkabılar.

Kadınla çocuk sokağın köşesindeki büyük çöp bidonu önünde duruyor. Kadın elindeki bakır çubuğu çöplere daldırıyor. Ucu kıvrık çubuk, çöplerin içinden naylon bir torbayı çekip çıkartıyor. Sonra bir torba daha, bir torba daha.

Hepsi çöpe gitmiş olan yiyecekler, yemek artıkları, domates parçaları, ekmek kırıntıları, yemek adına hangi artık varsa.

Yiyecek artıklarını çocuğa veriyor, çocuk elindeki naylon torbaya dolduruyor. Bir-iki öğünü kurtarmış oluyorlar.

Bu sahne film değil. Bu sahne İstanbul Gaziosmanpaşa sokaklarında gözlerimle tanık olduğum bir sahne.

ÇEMBER VE MİSKET YOK

Çöp tenekesinden yemek artığı toplayan anne-çocuk tek değil.

Bir üst sokakta başka birileri, iki sokak altında bir başkası, ötede, beride, İstanbul varoşlarında benzer sahneler.

Çöp tenekelerinden yemek artığı toplayan insanlar.

Bu sahneleri hüzünle izlerken, yandaki bakkala, ötesindeki simitçiye soruyorum. Aldığım yanıt ürkütücü:

"Abi, eskiden böyle değildi. Dört, beş aydır böyle. Çöp tenekelerinden yemek artığı toplayanlar arttı."

Daha da ürkütücü sözler:

"Yemek artıklarının toplandığını bilenler, atılacak meyve ve sebzeleri ayrı bir torbaya koyuyor, çöp tenekesinin yanındaki ağaçlara asıyor, diğerleri de, gelip oradan alıyor."

Sefalet filmlerine taş çıkartan sahneler.

Varoşlar, son beş - on yılda ezberlediğiniz varoşlar değil. Gözü kapalı, "bunlar AKP’nin oy deposu" dediğiniz yerler değil artık.

O varoşlar ekonomik krizin en çok vurduğu yerler. İşsizliğin en çok yaygın olduğu, işsizliğin açlığa uzandığı, işsizliğin çeşitli suçlara yataklık ettiği yerler.

O varoşlarda ekonomik krizi elle tutulur biçimde görmek mümkün.

Ablaları ya da anneleri çöp tenekelerini karıştırırken, çocuklar artık saklambaç oynamıyor, çember çevirmiyor, çünkü çemberleri yok. Misket oynamıyor, çünkü misketleri yok. Ellerinde naylon torbayla, yemek artıkları topluyor.

ÇORABIM YOK

Gaziosmanpaşa’da geniş cadde

Bir pidecinin önünden geçiyorum. Arkamda bir çocuk annesinin eteğinden çekiyor:

"Karnım acıktı bana pide al."

Annesi susturmaya çalışıyor:

"Ne pidesi be, baksana ayağımda çorap yok, ayağım üşüyor, sen pide istiyorsun, sana pide alacak para yok."

Pideciye dönüyorum, pidenin fiyatı 110 kuruş. Çorap yok, 110 kuruş yok, çocuğa pide yok.

Pideyi ben almak istiyorum, annesi tek laf etmeden, çocuğun kolundan çekiyor, ite kaka götürüyor. 110 kuruş yok, pide yok, bana pide alma izni de yok.

İstanbul’da varoşlar, bildiğiniz gibi değil. Gözü kapalı, "bunlar AKP’nin oy deposu" dediğiniz yerler değil artık.

AKP’ye buralardan elbette yine oy çıkacak. Hem de, yine epey çıkacak. Ama, artık o varoşlar AKP’nin oy deposu olmaktan çıkıyor.

HINÇ VE CEZA

Tayyip Erdoğan Doğan Grubu’na olmadık cezayı kesiyor. Bir değil, iki değil ceza üstüne ceza yağdırıyor. Hınç ve öfkeyle saldırıyor.

Tayyip Erdoğan bu ve benzeri sahnelerden dolayı saldırıyor. Bu sahneleri gazetelerde görmek istemediği için saldırıyor.

Majestelerinin medyasına onun için, bırakın cezayı, gönderilen tek bir vergi denetçisi bile yok.
Yazarın Tüm Yazıları