Sefer Levent

Aile sağlık merkezleri yüksek kira mağduru

3 Ekim 2023
MAHALLEMİZDE bulunan Kadıköy 7 No’lu Aile Sağlığı Merkezi yaklaşık 12 bin hastaya hizmet veriyor.

Bünyesinde üç doktorun bulunduğu merkez kapanmak üzere. Çünkü kentsel dönüşüm kapsamına alınan hizmet verdikleri bina yıkılılıyor. ‘Ne var canım, başka bir binaya geçsinler’ demeyin. Öğrendim, mevcutta 6 bin 500 TL kira ödüyorlarmış. Yakın civarda benzer özelliklerde bir yer bakmışlar. Standartlara uygun en ucuz buldukları yerin kirası ise 40 bin TL civarındaymış. Mahallemizdeki Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışan üç doktor bu kirayı ödeyemeyecekleri için eğer bir ay içinde başka bir çözüm bulunamazsa başka aile sağlık merkezlerine transfer olacaklar. Bizler de ya aile hekimlerimizin yeni atandıkları yerlere gideceğiz ya da yakınlarda başka aile sağlığı merkezlerine yöneleceğiz. Bu sorunu kişisel ya da lokal bir sorun olarak algılamayın. Aile sağlığı merkezlerinin sadece İstanbul’da 100’den fazla tahliye davası ile uğraştığını öğrendim. Bir tarafta az kira aldığını düşünen mülk sahipleri var diğer tarafta bulundukları yerlerden çıkmaları durumunda yeni kiralarını ödeyemeyecek durumda olan doktorlar.

KAMU İNSAFLI ÖZEL TALEPKÂR

Aile hekimliği sisteminde aile sağlığı merkezi bünyesinde hizmet veren doktorlar sınıflarına göre devletten ödenek alıyorlar. Son aldığım bilgilere göre doktor başına alınan ödenek tutarı 10 bin TL ile 24 bin TL arasında değişiyor. Doktorlar bu ödeneklerle aile sağlığı merkezinin başta kirası olmak üzere personel maaşını, SGK giderini, temizliğini, demirbaşını, sağlık merkezi sarfiyatını, temizliğini vermek, aidat vs ekstra giderlerini de ödemek zorunda. Kamudan kiralanan mülklerin kirası ve artış oranları insaflı olduğu için genelde bir sıkıntı yaşanmıyor. Ancak özelden kiralanan mülklerle ilgili ciddi sıkıntı var. Çünkü merkezlerde çalışan doktorların ödenekleri ile kiralar arasında ciddi sıkıntı var.

100’Ü AŞKIN TAHLİYE DAVASI

Konuyu İstanbul Aile Hekimleri Derneği Başkanı Esin Ayfer ile de görüştüm. Devletten aldıkları ödeneklerle elektrik, doğalgaz, personel vs masrafları karşıladıklarını belirten Ayfer, “Son artışlar nedeniyle aile sağlığı merkezlerinin kiralarında ciddi artışlar yaşandı. Özel mülk sahiplerinin istedikleri kiraları vermeyen birçok merkezimiz de davalık oldu. Sorun sadece Kadıköy’de değil Avcılar, Başakşehir, Büyükçekmece kısacası genelde yaşanıyor. Doktorlarımız sağlık hizmetinin yanı sıra 100’den fazla tahliye davası ile de uğraşıyor. Özellikle kiraların çok arttığı yerlerde yeni bir mülk bulmak neredeyse imkânsız hale geldi” diye konuştu.

Sanırım Aile Sağlığı Merkezleri’ni kiraların dalgalanmasından en çok koruyacak gelişme bu hizmet için tahsis edilen kamu bina sayısının artması olacak. Kira sorununun çözülmesi hastanelerin üzerinden büyük yük alan Aile Hekimliği Sistemi’nin aksamaması için kritik önemde.

İSTANBUL TİCARETİNİN 29 BAŞKANI

Yazının Devamını Oku

İnşaat demirine sıkı markaj

30 Eylül 2023
Başımızı soktuğunuz binalarda kullanılan demirin kalitesini biliyor musunuz?

11 ilimizi yıkıp geçen deprem sonrasında betonu çok konuştuk. Ancak binaların güvenirliliği açısından demiri bence biraz ihmal ettik. Arşivlerde kısa bir tarama yapanlar, başrolde kaçak ve hurda demirin olduğu onlarca haber bulabilir. İşte tüm bunların önüne geçecek, devrim niteliğinde çok önemli bir sistemin devreye alınması için hazırlıklar son aşamaya geldi.

Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından, inşaat demirinin üretiminden laboratuvar safhası da dahil tüm aşamalarını takip ederek kayıt altına alacak İnşaat Demiri İzleme Sistemi (İDİS) 1 Ocak 2024 itibarıyla hayata geçiyor.

NEDİR BU İDİS?

İnşaat demiri artık üretim hattından çıktığı anda özel güvenlikli işaret ile kayda alınacak ve bundan sonra da her bir adımda izlenecek.

İnşaat demiri sektöründe vergi kaybının 40 milyar liradan fazla olduğu tahmin ediliyor. İDİS ile bu vergi kaybının önüne geçilirken, vatandaş oturduğu binada nasıl ve ne kadar inşaat demiri kullandığını bilebilecek. Hem kayıt dışılığı önleyecek, devlet kazanacak, hem de vatandaş korunacak. Ayrıca sektörde yaşanan haksız rekabet de önlenecek.

Çünkü inşaat demirleri, yükleme ve indirmeler, toptancılara satışlar, toptancılardan müteahhitlere satışlar, inşaat sahasında yapı denetçilerin kontrolü ve sonunda denetçi onayı ile ürün bazında İDİS sayesinde tek tek görülebilecek.

SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

İnşaat demirleri güvenlikli etiket ve güvenlikli işaretler ile elektronik olarak izlenecek.

Yazının Devamını Oku

İstanbul Park’ta yeni süreç nasıl işleyecek

29 Eylül 2023
ZAMAN su gibi akıp gidiyor.

Dile kolay. Başta Formula 1 (F1) olmak üzere otomobil sporları için inşa edilen İstanbul Park’ın işletme ihalesinin üzerinden tam 10 yıl geçmiş. Küçük bir hatırlatma... F1 pistinin inşaatını İstanbul Ticaret Odası (İTO) üstlenmiş 10 yıllık işletme hakkını devretmek için de ihaleye çıkmıştı.

İstanbul Park’ın 10 yıllık işletme hakkı ihalesi 10 Ekim 2012’de yapılmıştı. Bu ihalede yıllık 9.1 milyon lira + KDV ile en yüksek teklifi veren İstanbul MC Yarış Sporları 2.6 milyon liralık ilk ödemeyi yapmamış, ihale 9 milyon lira + KDV ile ikinci en iyi teklifi veren Eylül Tarım Oto Kiralama’ya (Intercity) kalmıştı.

Geçtiğimiz günlerde bir grup gazeteci Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) Başkanı Eren Üçlertoprağı ve Başkan Vekili Nisa Ersoy ile buluştuk. Buluşmamızın ana konusu ise İstanbul Park oldu.

Gizlisi saklısı yok. TOSFED ile pistin işletmecisi Intercity’nin patronu Vural Ak’ın arası çok uzun süredir açık. TOSFED pistin amacı doğrultusunda kullanılmadığını, otomobil sporcularının pisti kullanamadığını, burada yarışamadığını söylüyor.

İstanbul Park’ın işletme süresinin 18 Temmuz 2023 tarihinde sona erdiğine dikkat çeken Üçlertoprağı, buna rağmen Intercity’nin faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi.


Eren Üçlertoprağı

SÖZLEŞME SONA ERDİ

Yazının Devamını Oku

Başkanı endişelendiren tablo

28 Eylül 2023
***

İSTANBUL Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın önceki gün Türkiye’nin en büyük 500 şirketini (İSO 500) açıkladığı konuşmasının bir bölümüne takıldım kaldım.

Gelin önce o bölümü aynen aktarayım:

- Günümüzde küresel rekabetin yolu Ar-Ge ve inovasyondan geçmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin önümüzdeki dönemde bu doğrultuda bir sanayileşme perspektifi benimsemesi kaçınılmaz. Bu noktada sanayicilerimizin de bu perspektifi içselleştirmesi ve gerekli çaba ve yatırımdan kaçınmaması gerekmektedir.

- İSO 500’deki Ar-Ge harcaması yapan kuruluşların sayısına bu çerçeveden baktığımızda, sanayimizin bu alanda daha istekli olması gerektiği açık. Çünkü İSO 500 içinde Ar-Ge yapan kuruluş sayısında, 2013’ten itibaren görülen kademeli artışın, 2018’den sonra durağanlaştığı görülüyor. 2021’de 265 olan Ar-Ge yapan kuruluş sayısı, 2022’de 260’a gerilemiş.

- Bu şirketlerimizin 2022 yılında yaptıkları Ar-Ge harcamalarının 16 milyar TL’yi aştığını görüyoruz. Bu durum 2021’e göre yüzde 80’nin üzerinde bir artışa işaret etse de, yine tablomuzda gördüğünüz üzere sanayi kuruluşlarımızın satışlarının giderek daha küçük bir bölümünü Ar-Ge harcamalarına ayırmaları düşündürücü.

Aynen öyle... Türkiye önüne çok önemli hedefler koyuyor. Büyümenin tırmanması, ihracatın artması, cari açığın azalması vs. Nasıl olacak bunlar? Öncelikle daha çok ve kaliteli üretimle... Oysa İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın önceki gün önümüze getirdiği tablo önümüzdeki döneme ilişkin ciddi bir alarm veriyor. Tez zamanda dikkate alıp gereğini yapmazsak, teknolojimizi geliştirmez inovatif ürünlere yönelmezsek yurtdışından transfer yapmaya devam edersek işimiz zor. Bu kadar yüksek ve genç bir nüfusa sahip ülke olarak başarımızın yolu yükte hafif pahada ağır ürünler üretmekten geçiyor. Bunun için Araştırmak ve Geliştirmek yani Ar-Ge yapmak zorundayız.

Sanayiciyi tekrar Ar-Ge rotasına sokmak için bir an önce teşvik mekanizmaları gözden geçirilmeli. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın önümüzdeki dönemde bu konuyu gündemde tutacağına eminim. Haksız da sayılmaz. Geçen yıl İSO 500’deki şirketlerin üretimden satışların yüzde 119 artması ne kadar önemseniyor ve başarı olarak adlandırılıyorsa Ar-Ge harcamalarının seyrindeki düşüş de o kadar endişe verici.

Unutmayalım yeni teknolojilerin keşfedilmesi, mevcut ürün ve hizmetlerin iyileştirilmesi için sürekli bir çaba yani Ar-Ge gerekiyor. Yoksa bu işi daha iyi yapanlar teknolojide, verimlilikte, maliyette özetle rekabette avantaj sağlayıp elinizdekini alıveriyor.

Yazının Devamını Oku

Bu tanıtıma paha biçmek zor

26 Eylül 2023
"BİR spor organizasyonunu 22 yıl aralıksız devam ettirmek oldukça uzun bir zaman. Takdir edersiniz ki; bu süre içerisinde ekonomik krizler, darbe girişimi, pandemi gibi birçok sıkıntılı süreçten geçtik. Dolayısıyla Bosphorus Cup’ı markalaştırmak ve sürdürülebilir kılmak, çeşitli zorlukları aşmayı ve hatta meydan okumaları da beraberinde getirdi diyebiliriz.”

Bu sözlerin sahibi Orhan Gorbon. Kendisi Bosphorus Cup’un fikir babası ve organizasyon kurucusu. Her yıl İstanbul Boğazı’nı eylül ayında onlarca yelkenlinin yarıştığı, sportif görsel şölene dönüştüren Orhan Gorbon’u ülke tanıtımına yaptığı katkılarından dolayı ne kadar kutlasak az.

Orhan Gorbon, Türkiye’nin en deneyimli yelkencilerinden biri. Yelkenci bir aileden gelen ve altı-yedi yaşlarından itibaren bu spora başlayan Orhan Gorbon, Türkiye’nin yanı sıra ABD, İngiltere, Fransa gibi birçok ülkede yarışa katılmış bir isim. Kendi söylemi ile sert rüzgârlara karşı nasıl direndiyse organizasyonun başına gelen bin bir derdi de öyle savuşturmuş. İyi de yapmış... Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da düzenlenen Bosphorus Cup yine renkli görüntülere sahne oldu.

‘Celebrate Istanbul’ temasıyla Nissan Türkiye, Nurolbank ve Next Level ana sponsorluğunda yerli ve yabancı bin 200 yelkencinin mücadele ettiği yarışla ilgili detayları spor sayfamızda bulabilirsiniz. Ben Orhan Gorbon’a Bosphorus Cup’ın ekonomiye katkılarını sordum. Onun verdiği bilgileri aktarayım:

- Bosphorus Cup için yaklaşık 500 kişilik bir ekip 6 ay önceden çalışmaya başlıyor.

- Organizasyonda bu sene 78 teknede toplam 1200 yelkenci yarıştı.

- 1200 yelkencinin 400’ünü Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere 10 farklı ülkeden gelen yabancı sporcular oluşturuyor.

- Ayrıca bu sene ilk defa Dubai’den de yarışmaya katılan bir ekip yarışmada yer aldı.

Yazının Devamını Oku

Av boykotlu hamsi kavgası

23 Eylül 2023
BİRKAÇ gün önce Türkiye’nin hemen hemen tüm gırgır balıkçıları aralarında anlaşarak iki günlük denize çıkmama eylemi yaptı.

Balık hallerine balık gelmeyince de ortalık karıştı. Bu işin ticaretini yapanlar, balıkçıları fiyatları tırmandırmaya çalışmakla suçladı. Balıkçılar ise aslan payını komisyoncuların ve esnafın aldığını öne sürerek daha fazla kazanmaları gerektiğini savundu. Herkes birbirini suçladı ama sorun dağ gibi ortada kaldı. Gelin şimdi hamsi üzerinden kopartılan fırtınayı mercek altına alalım.

Öncelikle gırgır adı verilen balıkçı motorlarını anlatmakta fayda var sanırım. Zira eylemin önemi ancak bu notla anlaşılabilir.

Bu tekneler Türk karasularındaki en büyük balıkçı tekneleridir. Boyları 40-50 metreyi bulabilir. Yaklaşık 1000-1500 metre uzunluğundaki ağları denize atarak ve balığı çevirerek avlanırlar. Türkiye’de avlanan balığın yüzde 90’dan fazlasını bu tekneler yakalar. Yani anlayacağınız bu teknelerin eylemi balık hallerine neredeyse hiç balık gelmediği ve ülkenin adeta 2 gün boyunca taze günlük balıktan mahrum kaldığı anlamını taşır.

Peki bu balıkçılar denize çıkmayıp kazançlarından olma pahasına bu eylemi neden yaptı?

Bakmayın arada hava muhalefeti oldu vs gibi bahane üretenler, boykotu örtbas etmeye çalışanlar olduğuna. Bal gibi aralarında anlaşıp boykota gittiler. Gelin bu boykotun sebebini ben değil, Sarıyerli Habib Reis teknesinin sahibi Yavuz Hendem anlatsın:

- Şu sıralar ağırlıklı olarak hamsi avlıyoruz. Bir kasa hamsi yaklaşık 16-17 kilogram geliyor ve aracılar bizden kasasını 300 liraya alıyor. Yani balığın kilogram fiyatı 19 lira bile etmiyor. Ancak aracılar bu balığa öyle bir kar ekliyorlar ki vatandaş tezgahta hamsinin kilosuna 75-80 hatta 90 lira ödüyor.

- Mazot fiyatlarının geldiği durum ortada. Bu teknelerin her birinde en az 30-35 balıkçı çalışıyor. Gırgır sahibi bu tayfaların maaşlarını ödüyor, sigortalarını yatırıyor.  Karda yağmurda soğukta, akşamdan sabaha kadar denizleri dolaşarak balık arayan ve büyük zahmetlerle bu balığı avlayan biziz. Bazen balığı bulamıyor, limana elimiz boş dönüyoruz.

Yazının Devamını Oku

British Museum’u bütçe kesintisi mi yaktı

21 Eylül 2023
YAKLAŞIK 10 gün önce artdogistanbul.com’da Şilan Çete imzalı ilginç bir makalenin çevirisine rastladım.

Makalede, Brookyln merkezli çevrimiçi sanat dergisi Hyperallergic’in çağrısı dile getiriliyor ve geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan hırsızlık skandalıyla gündeme gelen British Museum’un imajını, eserlerini geri isteyen ülkelere iade etmesinin düzelteceği belirtiliyordu.

İnsanlık tarihi ve kültür alanında 8 milyon obje ve eserin sergilendiği dünyanın belki de en önemli müzesi British Museum. Eski Mısır’dan Asya medeniyetlerine, Antik Yunan ve Roma’dan Orta Doğu’ya uzanan geniş bir yelpazede eserler barındıran müze her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor. 1759’da açılan müzenin dünyanın dört bir tarafından Londra’ya kaçırılan eserlerle donatıldığını belirtmemizde fayda var.  Kaderin cilvesi... Her metrekaresi tarihi bir hırsızlık öyküsüyle oluşmuş müzenin kendisi de soyuldu. Son 30 yılda müzeden yaklaşık 2 bin eserin çalındığı ortaya çıktı. Müze müdürü Hartwig Fischer bu büyük güvenlik açığı nedeniyle istifa etti. Bir çalışan da görevden alındı.

eBAY’DE SATIŞA ÇIKTI

BBC’nin haberine göre çalınan parçalardan bazıları eBay’de, tahmini değerinin çok altında satışa kondu.

Müze yönetimi, milattan önce 15. ve 19. yüzyıllar arasında ortaya çıktığına inanılan bu parçalardan hiçbirinin yakın zamanda ziyaretçilere sergilenmediğini, daha çok araştırma amacıyla tutulduklarını belirtti. Kayıp kapsamındaki, 19. yüzyılın başlarından kalma mücevherlerin tanınmış tarihi eser koleksiyoncusu Charles Townley’nin koleksiyonundan alındığı düşünülüyor.

İstifa eden Hartwig Fischer ise ilk açıklamalarında “bir hayli olağandışı” olarak nitelediği bu olaylar sonrası parçaların geri kazandırılması için çabaladıklarını belirtmişti.

Müze kaybolan, hasarlı ya da çalıntı parçaların hangileri olduğuna dair nihai kayıtları tutmaya çalıştıklarını açıkladı, müzede güvenlik önlemleri sıkılaştırıldı.

Hırsızlık skandalını

Yazının Devamını Oku

Dubai’den Afrika ve Ortadoğu’ya yayılacak

18 Eylül 2023
"Son 10 yılda Dubai’de yaklaşık 30 proje tamamladık. Bunlar arasında Fitch Rating, Asian Infrustructure Investment Bank, Euroclear, Clyde&Co, C-Bridge Capital, Adyen ve Ankura gibi global projeler var. Şimdi yeni stratejik ortakla çok daha büyük işlere imza atacağız. Önceliğimiz buradan Ortadoğu ve Afrika’ya açılmak. Biz dünyanın bir başka noktası New York’ta da işlerimizi büyütüyoruz. Hedef; 5 yıl içinde ciromuzun yüzde 50’sini ihracattan getirmek.”

Bu sözlerin sahibi Koleksiyon Mobilya Yönetim Kurulu Başkanvekili Doruk Malhan. Dubai’nin en işlek caddelerinden Şeyh Zayed dünyaca ünlü markalara ev sahipliği yapıyor. Bu markalardan biri de artık Koleksiyon Mobilya. Kuruluşunun 50’nci yılını kutlayan Koleksiyon Mobilya, 20 yıla aşkın süredir Birleşik Arap Emirlikleri’nde inşaat tecrübesiyle tanınan MILO ile stratejik işbirliği yaptı. Bu kapsamda “lounge” olarak tanımladıkları bir Koleksiyon Mobilya deneyim mağazasını Dubai’de açan firma, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine olan ihracatını artırmayı hedefliyor.

Koleksiyon Mobilya’nın ikinci nesil yöneticileri Koray Malhan ve Doruk Malhan, Dubai’deki önceliklerinin marka bilinirliğine yatırım yapmak olduğunu söyledi. 

‘ÖĞREN KAZAN’ FORMÜLÜ

Koleksiyon Mobilya’nın davetlisi olarak gittiğimiz Dubai’de lounge açılışı öncesi sorularımızı yanıtlayan Doruk Malhan Dubai’yi “dünya ticaretinin akupunktur noktası” olarak tanımladı ve şunları söyledi:

“Küresel ticarette artık pek çok parametre değişti. İlk etapta Dubai’de açtığımız yere artık ‘showroom’ demiyoruz. Burada müşterilerimiz tasarımlara deneyimle karar veriyor. Artırılmış gerçeklik (VR) gözlükleri ile tasarımları sanki yerinde gibi izleyebiliyorlar. Burada ürünleri deneyebiliyorlar. Ama daha önemlisi burada iş yapış şekilleri başka. Stratejik ortaklık kurduğumuz MILO bizi farklı bir çevreye taşıyacak. Bundan sonra iş dünyası işbirlikleri ile büyüyecek. Türkiye’nin kaliteli üretim yapısını stratejik adımlarla pazarlamalıyız. Yabancılar buna ‘learn and earn’ diyor, yani öğren ve kazan.”

KİLO BAŞI 24 DOLAR

Yazının Devamını Oku