Zenginleşme alametleri (II): Oltada istavrit

KÖPRÜ üstü balıkçılarına dikkat ediyor musunuz?

Haberin Devamı

Merak kumkumasıyım ya, ben ediyorum. İyicene gözlemliyorum.

Tramvay yerine bazı defalar tabanvay teptiğim için hem onları, hem de şehrin farklı rıhtımlarında yürürsem, bu mıntıkalarda olta atan diğer amatörleri çok yakından inceliyorum.

Ve başka bir zenginlik emaresi daha görüyorum!

*

DÜNKÜ yazımda, klimalar fayrap çalıştığı için Türkiye’nin geçen cuma günü rekor düzeyde elektrik tüketmesini yine kolektif “zenginleşme alameti” olarak nitelemiştim.

İşte Köprü üstü balıkçılarının tarzı da aynı yönde diğer bir ipucunu sunuyor.

Öyle, çünkü şöyle alıcı gözüyle bir bakın, ne fark edeceksiniz?

*

ŞUNU fark edeceksiniz ki herkes kamış kullanıyor. İstisnasız herkes kullanıyor!

Artık tek bir Allah’ın kulu dahi evladiyelik çapariye itibar etmiyor.

Sicim nazik parmaklarını kesecek diye endişeleniyorlar mı ne, mantara sarılmış naylon iplikten oluşan ve köprü kültürüyle özdeşleşen ebedi oltanın pabucu çoktan dama atılmış.

Tutulacak balık devasa orkinos değil ve iğneye topu topu iki avanak istavrit takılacak.

Ama olsun, kimisi sanki Ernest Hemingway’liğe özenmiş de Miami açıklarında kılıç avlayacakmış gibi en alengirli değnekle donanmış. Takım taklavatı tam düzmüş.

Kimisi ise zaten oradaki işportada satılan daha basit ve mütevazılarıyla yetinmiş.

Fakat mutlaka ve mutlaka ve illâ ve illâ Haliç’e kamış sallandırılıyor.

Üstelik, aslında zoka gerekmediği için anlamadım gitti ya, bir de yem diye oradaki işportacıların sattığı kerevitler kullanılıyor. Eskinin balıkçı artıklarına rağbet eden kalmamış.

Daha daha üstelik, bir bölüm millet özel otomobilleriyle teşrif buyuruyor.

Trafik kaidelerinin canına okuyarak kaldırım kenarına park edenler ibadullah.

Her halükarda şu kesin, şimdilerin Köprü üstü balıkçılığı şimdilerin Türkiye’sindeki kollektif zenginleşme alametlerine yeni bir delil daha sunuyor.

*

Haberin Devamı

ÖYLE, zira sordum soruşturdum, en kıtıpiyoz kamış oltası asgari elli papele geliyormuş. Biraz elâstikîsi, biraz fantezilisi derken de fiyat hemen tırmanıveriyormuş
Oysa elime beş lira sıkıştırın, üç kuruşa sicim, iki kapiğe iğne, bir iki kuruşa daha kurşun falan, klasik çapariyi size on misli daha ucuza mal ederim. Aynı işi de fazlasıyla görür.

Halbuki, belki birkaç istisna hariç ezici çoğunluğu orta, hatta orta - alt sınıfların aidiyetini taşıyan Köprü üstü balıkçıları istavrit çekmek sevdasına işte kamış olta ediniyorlar.

Çok, çok da iyi yapıyorlar!

*

EVET çok iyi yapıyorlar, çünkü herhangi bir ülke yurttaşları “hobi” denilen “fuzulî aylaklıklar”a (!) ne denli para ayırıyorsa, o ülke aynı oranda refaha kavuşuyor demektir.

Başka bir ifadeyle, Köprü balıkçılarının makara çapariden kamış çapariye geçmiş olması, tıpkı sıcakta yelpaze sallamaktan vantilatör döndürmeye, oradan da klima çalıştırmaya geçmemizdeki gibi, genel, kollektif ve ortalama bir “zenginleşme alameti” oluşturuyor.

Zaten dikkatinizi çekerim, aynı Köprü üstünde park eden dört çarpı dört otomobillerin markasını değil, söz konusu genele, kollektife ve ortalamaya dâhil olan oltaları kıstas aldım.

Zira, pek dikkat edilmeyen bu tür olgular aslında bir toplumun hem ekonomik, hem de sosyolojik alanda nasıl dönüştüğüne dair en çarpıcı delilleri sunuyorlar. Hayatı yansıtıyorlar.

Ve işte, ha gelenekseli, ha kamışlısı, şans yaver giderse Köprü üstünde çapariye takılacak istavritler değişmiyor ama çağımız Türkiye’si bu ikincisiyle birlikte değişiyor.

İyimser şeylere rastgele!

Yazarın Tüm Yazıları