Zangır zangır

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Yeni eve yerleşirken uzun süredir kullanmadığım dinleme aletim geçti elime. Hani saçlarının arasına yerleştirdiğim kişinin konuşmalarının yanı sıra, iç sesini de dinleyebildiğim alet. Hatırlarsanız, sayesinde birçok kişinin iç dünyasına girmiştik. Elime geçtiğinde kimi dinlemek istediğimi düşündüm bir süre. Aklıma birkaç kişi geldi, ancak gönlümde yatan tek kişiydi.

Bir koşu Kandilli'ye gittim. Herkes artçılara dalmıştı, beni kimse fark etmedi. Kimin kafasına şeyettiğimi tahmin etmişsinizdir.

* * *

‘‘Sen yüzyıldır uyu, tam benim müdürlüğümde kırıl. Kabahat bende. Bunun 1939'da Erzincan'dan yola çıktığını biliyordum. Bu meret yarı yolda vazgeçecek değildi, gele gele İstanbul'a geleceği belliydi. Basiretim bağlandı, emekliliğimi isteyemedim.

Bu sismograf ne depremler kaydetti bugüne kadar; hiç böylesi başıma gelmemişti. Deprem olurdu, merkez üssünü bildirirdik, bir de şiddetini, işimiz bitti...

Zangır zangır zangır...

Hah! Artçı geldi. Arkadaşlar şiddeti kaç?

3.9 mu? Siz basına 4.5 deyin. Bizim sismograf geri kalıyor, 6.8 dedik 7.4 çıktı.

* * *

Ne diyordum? İşimiz biterdi, evimize giderdik. Bir Allah'ın kulu çıkıp da ‘‘Bi daha olacak mı?’’ diye sorar mıydı? Hayır. ‘‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ derlerdi.

Zırrr...

- Alo. Hangi kanal? Tamam efendim. Artçı şoklar devam edebilir. Bu, işin doğasında vardır. Ben bu akşam evimde yatacağım efendim.

* * *

Şimdi yılan gelip bunları sokmaya kalkınca canın tatlı olduğunu anladılar.

Aslında benim başımı babam yaktı. Dedim ben ona, ‘‘Baba ben 'yer' tahsili yapacağıma 'gök' tahsili yapayım, metoroloji müdürü olayım’’ dedim. ‘‘Oğlum deli misin, her gün yağmurdu, kardı, sıcaklıktı... Birini tuttursan, ötekini tutturamazsın. Deprem öyle mi? Bakarsın senin müdürlüğüne hiç büyük şok isabet etmez. Rahatına bakar, bana da dua edersin.’’ Ne bilsin adamcağız. En büyüğü bana denk geldi.

* * *

Zangır, zangır...

Çocuklar artçı geldi. Dediğim gibi, 0.6 ilave edin.

Şimdi yine ararlar.

Zırrr...

- Hah! İşte arıyorlar. Alo. Hangi kanal? Tamam efendim. Artçı şoklar devam edebilir. Bu işin doğasında vardır. Ben bu akşam evimde yatacağım efendim.

Allahım sen yüzümü kara çıkarma. Amin.

* * *

Ne desem tatmin olmuyorlar. ‘‘Müteyakkız olunuz’’ diyorum, ‘‘Adam bizi boşu boşuna sokağa döktü’’ diyorlar. ‘‘Evde yatın’’ diyorum, onu da dinleyen yok. Dağ bayır, çadır tiyatrosuna dönmüş.

* * *

Arkadaşlar basın toplantısı yapacağım, nerede benim kağıdım? Hangi kağıt mı? Siz de bir hoşsunuz yani. Hangisi olacak, her zamanki. Hani, ‘‘Büyük deprem olabilir de olmayabilir de. Depremleri önceden bilen bir sistem yoktur. Depremle yaşamaya alışınız efendim’’ yazanı.

* * *

Zangır.

Bu pek küçük bir artçıydı. Hatta kapıdan kamyon bile geçmiş olabilir.

* * *

Allah Allah! Nereden nereye? Birkaç günde idol haline geldim. Ben yatıyorum herkes yatıyor, ben gülüyorum herkes gülüyor. Yukarıdan talimat geldi maça gideceğim. Korkarım bundan böyle her şeyi halkın gözü önünde yapmam gerekecek. Bu durumda hanım da ben de göbeklerimizi eritsek iyi olur.

* * *

- Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik.

- Hayır efendim. Deprem öldürmez, bina öldürür. Burada bina yok, emniyetteyiz efendim.

- Baba sana demiyorlar, maçlarda adettir, böyle bağırırlar.

* * *

Zangır, zangır, zangır, zangır, zangır, zangır...

Fırtına bu, deprem fırtınası.

Zırrr...

- Alo. Hangi kanal? Tamam efendim. Artçı şoklar devam edebilir. Bu, işin doğasında vardır. Ben bu akşam evimde yatacağım efendim.

* * *

Zırrr...

- Alo. Hangi kanal? Aaa, karıcığım sen misin? Nereden çıkardın bir evim daha olduğunu? Ben 'Eve gidip yatacağım' lafını 'laf' olsun diye söylüyorum.

* * *

Gazetede resmimi gördüm. Maçta. Sanki orada değilim, sanki fotomontaj yapmışlar. Yüz ifadem deprem anındakiyle aynı. Biraz mimik çalışmam lazım.

* * *

Zırrr...

- Alo. Hangi kanal? Aaa karıcığım yine mi sen? Ne? En seksi erkek mi seçmişler? Karıcığım benim ne kabahatim var. ‘‘Yatın’’ derken onu kastetmemiştim ki. Kadınların sallana sallana beyinleri sulanmış olabilir.

* * *

Arkadaşlar! Biriniz ayna getirin bana. Kendime hiç bu gözle bakmamıştım. ‘‘Her şerde bir hayır vardır’’ dedikleri bu olsa gerek. Bu ‘‘hayır’’ sürpriz oldu doğrusu.

Zangır, zangır, zırt, zırt, zırt, zırt, zırt, zırt...

Çocuklar sismograf takıldı, gelip bi bakın şuna.

* * *

Zırrr...

Arkadaşlar siz ilgilenin. Ben Prestij ailesine gidiyorum. Prestijimi değerlendireceğim. Canlı telefon bağlantısı metnimi kaset yapacaklar. Adı ‘‘Uykudan Önce’’ olacak. Devlet memuru olduğum için ismimi kullanamayacağım. ‘‘Küçük Profesör’’ ile ‘‘Kandilli’li Ahmet’’ arasında tercih yapacağız.

Mış muş...

Depremden en çok erkekler korkmuş.

E, korkarlar tabii. Burada işleri işti. Öteki tarafta durumlarının ne olacağı meçhul.

Rahşan Ecevit, ‘‘Doğru adam dayak bile yer’’ demiş.

Çok şükür dayağa maruz kalacak hiç kimse yok aramızda.

Depremlerin kaynağı ‘‘Bitlis Bindirme Zonu’’ymuş.

Allah için iyi bindirdi.

Sıkı rejim kadınların beyin gücünü kullanmasına mani olup aptallaştırıyormuş.

Tevekkeli göbeğim yağlandıkça zihnim açıldı.

Dünya Bankası, ‘‘Türkiye sınıf atlıyor’’ demiş.

Yoksa ‘‘deprem’’ dediğimiz onun sarsıntısı mıydı?



Yazarın Tüm Yazıları