FAZIL SAY’ın Twitter’da söylediğini yazımın başına alayım, ondan sonra kendisine katıldığımı belirteyim.
Ne demiş Fazıl Say?
“Como Gölü gece ışıkları arasında ne kadar sessizdi. Onlar bilmiyorlar mıydı, müziği sonuna kadar açmayı, teknelerden kendi müziğini bağırtmayı.” Boğaz’ın sularında, sözde Boğaz turu adı altında, teknelerden yükselen müzik beni Boğaz’dan soğuttu. Bazı geceler dinlemediğim, sevmediğim müzik Ayaspaşa’daki evimin odasında yankılanıyor. Buna ses terörü derler. Ses ayıbı bence ayıpların en affedilmezidir. Çünkü benim müzik zevkime yapılan hakarettir, dahası özel alanıma girmektir. Gene Boğaz yolunda, o kocaman Arizona Çölleri’ne yakışan kamyon otomobil kırması sivil panzerlerde çalınan müzik dışarıya yayıldı mı, bütün sıkışıklığı yetmezmiş gibi daha da daralttıkları trafikte tahammülümü fazlasıyla aşıyor. Rotaları belli, deniz kenarındaki eğlence mekanları, ki oraların da müziği metrelerce öteden duyulacak derecede. Teknelerde çalınan müzik, bizde insanların birbirinin zevkine saygı göstermeyişinin de tipik bir örneği. Boğaz’ın sessizliğinin güzelliğini hissedenler azaldı, o yüzden ancak müzikle bağırma arasında seslerle burada olduklarının farkına varıyorlar. Bir de 24.00’ten sonra sesin kısılmasına karşı olanlar var ya, onlara gerçekten kızıyorum. İstemediğim bir müziği, sevmediğim türde müziği sırf başkası rahat eğlensin diye neden dinleyeceğim. Yerel yönetimlerin bu kararını yürekten destekliyorum. Sesi kıssınlar öyle dinlesinler, eğlensinler. Benim asıl tavsiyem, dinledikleri müzik türünü değiştirsinler! * * * FAZIL SAY’ın arabesk konusunda, pop müziği konusunda söyledikleri, iyi bir müzikçinin, haklılık oranı yüksek düşünceleri. Çok sesli müziği, gerçek Türk müziğini ben de savunuyorum. Hele iyi bir solistin ve iyi bir bestecinin görüşleri benim için çok önemli. Nedense bizim bir kötü alışkanlığımız vardır, herkesi mesleğinin içine hapsetmek isteriz, böylece palavra atma alanımızın yüzölçümü büyür. Arabesk konusunda Fazıl Say konuşmayacak da kim konuşacak? Elbette müzik meseleleri üzerine düşüncelerini açıkladığı gibi, ülkenin siyasetine dair de konuşacak, gidişata dair düşünceleri de yazacak, konuşacak. Çünkü o sıradan, sadece işinin sınırları içine kapanan bir sanatçı değil ki! Siyaset mi konuşulur, canım sen onları siyasetçilere bırak, derler. Bu demektir ki bırak da onlar istedikleri gibi at oynatsınlar. Fazıl Say da piyanosunu çalacak, bestesini yapacak ama konuşmayacak! O, böyle bir müzikçi/besteci değil ki! Nâzım Hikmet Oratoryosu’nu besteledi, Metin Altıok Ağıtı’nı besteledi. Siyasal tavrını belirtmiş bir sanatçı. O zaman müzik türleri hakkında da konuşacak. Düşünceleri bana yakın geliyor. Ben onun eleştirdiği iki tür müziği de dinlemiyorum. Arabesk veya pop müzik için birtakım toplumsal kılıflar da bulma çabasında değilim. * * * GÜRÜLTÜDEN başladım, nereye geldim. Eğlencenizle bir başkasını rahatsız etmeye hakkınız yok. Aydın bir sanatçı da her konuda düşüncesini açıklar ve açıklamalıdır da. Fazıl Say’ı susturmak isteyenler bana İstanbul’da çok anlatılan, eski bir cambaz fıkrasını hatırlattı. Yıllar önce Taksim’de ahali toplanmış cambazı seyrediyor. Mahallenin bıçkınlarından birisi öndeki kıza biraz fazla yaklaşmış, kız arkaya dönüp ‘Ne oluyor?’ diye sorunca, ‘Sen cambaza bak, cambaza,’ yanıtını almış. İşte Fazıl’a da öyle diyorlar. Sen müziğe bak, müziğe. Hayır her şeye bak ve düşüncelerini açıkla.