Yine ayın 10'u yine New York

NEW YORK

YEDİ
yıl önce New York'ta, BM Genel Sekreteri Kofi Annan görüşmeyi açarken, ‘‘Güvenlik Konseyi'ne bir kez daha başarısızlık raporu vermek istemiyorum’’ demişti.

Klerides ve Denktaş, üç yıl aradan sonra yine büyük bir baskı altında Kıbrıs sorununu çözmek için masaya oturmayı kabul etmişlerdi.

Yine New York'a gelinmişti. Ben yine onların peşinde, Kıbrıs meselesini izliyordum.

Oradan da bir buçuk saat uzaklıktaki Troutbeck malikanesine geçilmişti.

Büyük bir masa kurulmuş ve herkese siyah deri koltuklar verilirken Klerides ile Denktaş kırmızı koltuklara oturtulmuştu.

Annan, sayıp döküyordu, ‘‘33 yıl, dört ay BM çözüm için boşa uğraştı. Üç ay için Ada'ya gönderilen barış gücü 33 yıl kaldı. Yılda 50 milyon dolar harcandı, 13 özel temsilci görev aldı.’’

Artık, işi oracıkta bir sonuca bağlamaya kararlıydı.

Dün uçakta New York'a gelirken bunlar geldi aklıma. Yine ABD devredeydi, Clinton'ın Kıbrıs özel temsilciliğine atadığı Richard Holbrooke, görüşmelerden önce Klerides ve Denktaş ile ayrı ayrı bir araya gelerek anlaşmaları çağrısında bulunmuştu.

İlk gün öyle geçmiş ama ikinci gün Klerides ile Denktaş'ın önüne beş sayfalık bir çözüm belgesi konmuştu. Anayasa taslağı, toprak ve güvenlik konularının hangi ilkeler temelinde çözümleneceğini gösteren bir belgeydi. Bir ay içinde düşünün ve yanıt verin denmişti.

Yine New York'taydık. Yine ayın 10'uydu. 10 Temmuz 1997.

* * *Ê

YEDİ yıl sonra, Şubat'ın 10'unda, yine New York'ta, yine BM Genel Sekreteri Kofi Annan, yine Kıbrıs meselesini ‘‘bu kez son’’ şerhiyle çözüme kavuşturmak için Türkleri ve Rumları masaya oturtuyor.

Tabii arada yarım kalmış iki girişim daha var, İsviçre girişimleri. Aslında hepsi birbirinin devamı. Ama onları saymıyorum.

Bu seferkinin sonu nasıl gelecek? Şimdiden bir şey söylemek doğru olmaz.

BM Genel Sekreteri, bu kez işi sağlama bağlamak için ‘‘Davetimi kabul ettiğiniz takdirde bunu, görüşmelerin 31 Mart 2004 tarihine kadar başarıyla sonuçlanması ve ortaya çıkacak belgenin referanduma sunulması konusunda güvence verdiğiniz şeklinde algılayacağım’’ diyor. Böyle dediği için, Rumlar davete yazılı yanıt vermeden New York'a gidiyorlar. Böylece güvence vermediklerini düşünüyorlar.

Denktaş'ın daha fazla bir istekle New York'a geldiğini söylemek mümkün mü?

Ama önemli olan bir şey var, kimse gitmemezlik de edemiyor.

Avrupa Birliği takviminin, süreci sıkıştırmasını bir kenara bıraksak bile, kamuoyunun duyarlığı öylesine artmış durumda ki, kimse barışı engelleyen taraf olmak istemiyor. Haklı olarak, çözüm için bile olsa taviz veren olmak da istemiyor.

* * *Ê

BİRLEŞMİŞ Milletler'de yarınki görüşmenin çerçevesi konusunda henüz bir açıklık yok. Genel Sekreter Annan, Washinhgton'un ve Brüksel'in tam desteği ile bu kez karşısına sadece Kıbrıs Türk ve Rumlarını değil, Türkiye ile Yunanistan'ı da oturtuyor.

Bu bir anlamda çözüm için kararlılık ölçme oturumu. Planın altına herkesin elini koymasını isteyecek.

Eğer bu destek sağlanırsa kısa ama kıran kırana mücadeleli bir sürece adım atılacak.

Dönüp bakıyorum. Her girişim bir öncekinden daha zor koşulları dayatıyor.

Aklıma Annan'ın, yedi yıl önce söylediği sözler geliyor:

‘‘Bu kez uğranılacak başarısızlığın sonuçları, son yıllarda uğranılan öteki başarısızlıklardan çok daha korkutucu olacaktır.’’
Yazarın Tüm Yazıları