Paylaş
Haftaya cuma, yani ayın 25’inde iki yıldır yazımıyla uğraştığım ‘Küçük Esnaf’ filmi vizyona girecek.
Ne kadar heyecanlı olduğumu anlatamam.
Bu benim ilk filmim, ilk başrolüm.
Şimdilerde sürekli geçmişi düşünüyorum.
Mesela ilk yazmaya başladığım günü.
Yıl 2001...
Günlüğümden bi parça...
“Kendimden nefret ediyorum...
Allahın belası bu yerde neden hâlâ yaşıyorum ki...
Berbat insanların arasında, günden güne daha da hastalık bulaşıyor herkese, her eşyaya ve suratlarınıza bakıyorum da ne pis bi ifade var öyle. O kadar lanet ki... Sevemiyorum işte hiçbirinizi... Ama kimin umurunda...”
Bakar mısınız, ne berbat.
Yemin ediyorum her okuduğumda kafamı çimentoya filan gömmek istiyorum...
Bu nasıl bir ergenlik.
Hayır 2001 dediğin, üniversite.
Yani bu hangi ergenlik ki ortaokulda girip üniversitede hâlâ çıkamamışım.
Nazım Hikmet ilk şiirini 13 yaşında yazmış, benim 19 yaşında düştüğüm durumlara bak.
Sanırsın ki satanist, sanırsın ki iki dakika sonra kedi kesecek.
Nerdeeeen nereye...
Ben kısaca açıklayayım, nereden nereye olduğunu.
Ben üniversitede hukuk okudum, daha sonra yönetmen olmak için İstanbul’a geldim.
İstanbul’da Eser Yenenler’le tanıştım.
Eser benim yazabileceğime, benden daha fazla inandı ve kefil olup BKM’ye soktu.
BKM’de Yılmaz Erdoğan yazmayı öğretti ve ilerleyen yıllarda İbrahim Büyükak yoldaşım oldu.
İşte benim 3 Adam’ım.
Tabii ki bugünkü tavsiyem ‘Küçük Esnaf’ filmi olacak.
Bedran Güzel yönetti, biz yazdık oynadık.
Yol boyunca Seda Sertbaş, Nurdan Beşen, Umut Evirgen, Dilşad Şimşek ve birçok arkadaşımız destek oldu.
Bize bizden daha çok güvendi, inandı.
Hayatımın en güzel iki ayı oldu.
Umarım sizin de en güldüğünüz 110 dakikanız olur.
Paylaş