SİGARAYI bıraktığımdan bu yana burnum daha iyi koku almaya başladı.
Yaz sıcağında her yerden kötü kokular yükseliyor.
Bu sabah uyanınca farkına vardım. Maalesef tuz da koktu. Dünyada en büyük facia yargının siyasete alet edilmesidir. Çünkü o zaman tuz da kokar. Her şeyi kokarsa tuzlarsın. Ama ya tuz da kokarsa? * * * Medeni dünyanın ulaştığı en yüksek seviyedir hukuk devleti. İstediğiniz kadar “İspat edemezsiniz” deyin, kamu vicdanı nasıl kabul edecek generallerle ilgili savcılık kararının Yüksek Askeri Şûra toplantısı ile irtibatlı olmadığını? Bu nasıl bir zamanlamadır ki YAŞ’tan tam üç gün evvele rastlatırsın bütün Balyoz davalarını? Referandum süreci olmasaydı YAŞ’ta bunlar olmazdı. Hukukun böylesi süreçlerde siyasal iktidar lehine kullanılıyor görüntüsü çok tehlikeli. Fakat bizim gibi düşünmeyenler de var. Ekranda “Bir hükümet” diyor, Zaman yazarı Prof. Mümtaz’er Türköne, “Askerin terfiine karışmayacak mı?” Buyur karış... Sonucu maşallah beş gündür tekmili birden renkli sinemaskop izliyoruz. Mümtaz’er Türköne hocamız sormaya devam ediyor: “Ordu da bir kurum değil mi hükümete bağlı?” Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü müdür hocam bu ordu? Formasyonunuz gereği Türk ordusunun herhangi bir kurum olmadığını pek çoğumuzdan daha iyi bilirsiniz, hatta yazdınız da geçmişte. * * * Görevi koşarak kabul edecek sanıyorlardı. Ama bir de baktık ki daha haysiyet denilen şey ölmemiş. Başbakan ise diyor ki: “Kimse bizi tuzağa çekmesin!” İyi de tuzağı kim hazırladı, orası biraz karışık. Jandarma’nın başı Atila Işık’ı Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirmek isteyen hükümetin kendisi. Işık istifa edince tuzak mı oluyor? En kötü ihtimalle pişti olur bu. Ordudan bu YAŞ’ta emekli olanlar üzülmeyip derin nefes aldılar. İçerde kalanlar huzursuz. Askerin ne teroristliği kaldı, ne İsrail yanlısı olduğu, ne işbirlikçi olduğu... İnsaf diyenlere yapıştırılacak yafta hazırdı: Asker yanlısı cuntacı! * * * Kendilerine “hükümet yanlısı liberal aydın” denilen bir grup arkadaşımız İstanbul’un bir balık lokantasına gidiyorlar geçenlerde. Bu grup lokantadan çıkar çıkmaz içerde kalan müşteriler ayaklanıyor. Patronu çağırıp bunları bir daha buraya sokarsan bizi müşteri olarak unut diye tehdit savuruyorlar. İşler bu raddeye gelmiş durumda. Milletin sinirleri bozuk. Çok yazık... Sahi, ortalığı kim bu kadar gerdi? Hükümeti destekleyenler car car konuşurken baskı altındaki muhaliflerin ürkek ürkek ‘hem nalına hem mıhına’nın ötesine geçememeleri insanları agresifleştiriyor. * * * Ülkenin kaderi ve geleceği ile bu kadar pervasızca oynayanlar acaba ne yaptıklarının farkındalar mı? Geçmişte gözünü mutlak iktidar hırsı bürüyenlerin nelere yol açtıklarını bilmek için tarih uzmanı olmak gerekmiyor. Köşk “İtidal” tavsiye etmiş. Güzel, ama kime?...