Türk-Rus flörtü

MOSKOVATATAR mimari üslubu etkisindeki Kremlin Sarayı’nın avlusunda Mehter Takımı’nı dinlerken aklımdan geçenler:

2010 İstanbul Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Topkapı Hazineleri Kremlin’de” sergisi için Moskova’dayız. Basın toplantısında 20’den fazla kamera saydım. Ruslar Topkapı Müzesi koleksiyonlarının ayaklarına gelmesine değer veriyorlar. Üstelik bu ilk kez oluyor. Osmanlı sultanlarının saltanat sembolleri onları fazlasıyla ilgilendiriyor. Bu serginin karşılığı Topkapı Sarayı’nda devam ediyor, ancak Kremlin hazinelerine Türk medyasının gösterdiği ilgi aynı düzeyde değil.
Bu tür anlamlı sergiler, gezenlerin iki ülkenin ortak tarihine ilgi duymasını sağlar. Bizim modernleşme sürecimiz Ruslarınkine çok benziyor. Bunu iyi bilmemiz gerekir. Rusların da bizim de modernleşmemiz, Avrupa modeline göre olmuş. Batılılaşma sorununu Ruslar ve Türkler benzer biçimde yaşamışlar. Deli Petro’nun kendi askerlerine yaptığını II. Mahmud da Yeniçeri’ye yapmış.
Rus halkının geçmişinde Türk kavimlerle epey karıştığından haberimiz pek yok. Slavlar üzerindeki Avar ve Hazar hakimiyeti hatırı sayılır derecede etnik karışıma yol açmış.
Özetle Ruslar bize Avrupa halklarından daha yakın ama bundan habersiziz. Soğuk savaş yılları boyunca tehditkâr kuzey komşumuzdan çekinmiş olmamız bugünkü lakaytlığı affettirmiyor. Örneğin Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde Rusya ilişkileri kesinlikle önemli bir kaldıraç görevi görebilirdi, ama bu yapılmamıştır.

Türk-Rus ilişkilerinin altyapısında derin bir kültürel boyut var. Örneğin mimaride hem Tatar diye adlandırılan Doğu, hem de Bizans-Rus üslubu var. Hıristiyanlığın kabulüyle Rusya’da Bizans etkisinde kiliseler inşa edilmiş. Bizans dediğimiz yer, sonradan Üçüncü Roma olarak Osmanlı’nın başkenti, yani İstanbul.
Oryantalistik denilen bilim dalı Rusya’da çok gelişmiş. Nitekim Türk tarihine ilişkin bazı değerli bilgiler Rus sinologlar sayesinde öğrenilmiş. Türk diliyle ilgili keşifleri Rusya Türkologları yapmışlar. Rus müziğinde de Türk etkisini arayan buluyor.
Günümüze dönersek, Türk-Rus ilişkilerinde görülen flört havasında kültürel ilişkiler önemli rol oynayabilir. Kremlin ile Topkapı Sarayı’nın ortak projesi buna yarayacak. Gerek 2010 Ajansı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, gerekse Kremlin’in başkanı Gagarina ile Topkapı’nın Başkanı Prof. Ortaylı bu noktaya dikkat çekmekte haklılar.
Öte yandan Türkiye’ye gelen Rus turist sayısı, Almanlardan daha hızlı artıyor. Bu yıl ilk çeyrekte Almanlarda yüzde 10, Ruslarda yüzde 19 artış var. 2008’de 4.5 milyon Alman, 3 milyona yakın Rus geldi. Birkaç yıl sonra Ruslar Almanları geçtiğinde bu da tefsir edilmesi gereken bir rakam olacak.

Rusya ile çakışan tarihimizde unutulan bir nokta daha var. Tarih boyunca her iki ülke de zaman zaman Avrupa’nın içinde, zaman zaman da dışında mütalaa edilmişler. Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın ne büsbütün dışında” dizesini Türkiye ve Rusya’nın Avrupa ile ilişkisine uyarlayabiliriz. “Ne içindeyiz Avrupa’nın ne de dışında...”
Üstelik Ruslar Hıristiyan oldukları halde dışardalar. Bu da tesellimiz olsun!
Yazarın Tüm Yazıları