İSTANBUL’da dün televizyon seyreden 10 yaşındaki çocuğun, Kuzey Osetya’daki okulda teröre doğrudan muhatap olanlardan pek farkı yoktu.O da teröre hedefti. Onun da güven duygusu zedelenmekteydi. Dünya elmaşekeri değildi, külahta dondurma, uçurtma hiç değildi. Tehlikelerle dolu, düşmanca ve sevgisiz bir yerdi büyüklerin dünyası. İstanbul’da televizyon seyreden çocuk 10 yaşına gelene dek, dünyada iki milyon çocuk büyüklerin yaptığı savaşlarda ölmüştü. Canlı bombalar, çocukların kocaman açılan gözleri önünde patlıyor, içinden uçak geçen gökdelenler yıkılıyor, nihayet çocuklar okullarında rehin alınabiliyordu. 10 yaşındaki Türk çocuğunun ve dünyanın dört bir yanındaki diğer tüm çocukların ruh dünyası şiddet birikimiyle yoğruluyordu. Medya terörü ya da medyadaki terör çocukları kayırmıyordu. Yoğun bir çaresizlik duygusu sarıyordu çocukları.İçinde yüzlerce çocuk bulunan okulun etrafında çatışmalar sürerken, İstanbul’daki çocuklar Süpermen’in neden Kuzey Osetya’ya da yetişmediğini merak ettiler. Terörle ruhları örselenen çocuklar, haksızlıklar karşısında direnme güçlerini yitiriyorlardı. Ruhsal dirençleri zayıflamış terör kuşakları, kendilerini savunamıyorlar ve sonuçta hayatla baş edemiyorlardı. Bitkin ve bezgindiler. Hemen teslim oluyorlardı. İleride edilgen ve ürkek birer dünya vatandaşı olmaya adaydılar. Onlar daha şimdiden Süpermen bağımlısıydılar. Büyüyünce ‘Olağandışı bir kurtarıcı gelse de hayatımız değişse’ diyecektiler. * * *Osetyalı genç anne, ‘Lütfen çekmeyin’ diyordu televizyonculara, ‘Yavrum bizi tanımıyor’. Derin şok geçiren küçük rehine, annesinin kucağında etrafına boş gözle bakıyordu. Bu sahneyi seyreden bütün anneler, kendilerini o kadının yerine koyabildiler. * * *Çocukların terörden anlam çıkarmaları zordu. Osetya’dakiler neden üç gün boyunca aç ve susuz kalmışlardı? Neden annelerinin yanına koşamamışlardı? Afganistan’da, Irak’ta neden çocuklar ölmüştü? Yoksa onlar kötü taraf mıydı? Peki kim ‘iyi’ydi? Bütün dinler kardeşse neden din adına insanlar birbirlerini öldürmeye devam ediyordu? Ortada bir tutarsızlık vardı. Büyükler terör eylemleri karşısında tuhaf tepkiler veriyordu. Çocukların bazıları ürkekleşerek kendi ruhlarını korumaya aldı, bazıları ise tam tersini seçti. Yoksa şiddet dolu bir yaşam mıydı normal olan? Terör 21’inci yüzyılın yaşam tarzı mıydı? Bir ihtiyaç mıydı? 10 yaşındaki çocuk, kardeşi gibi pısırık olmayacaktı. Terörün acımasızlığını ekranda da olsa yaşamıştı. Şiddet uygulamak onun için doğaldı. Gidip mahalledeki çocuklarla kavga edecekti. Öfkeli bir adam olacaktı. Ne kadar yıkıcı olursa, o kadar güçlü sayılacaktı.