BİZİM Ankara Koleji camiasından Ayşın Akyor dün akşam Beyoğlu’daki Zübeyir’in Yeri’nde kebap yerken matrak bir hikâye anlattı.
Ayşın üniversitedeki dersinde çokkültürlülük ile asimilasyonun farkını anlatıyormuş. Öğrencilerin aklı bu ikisinin arasındaki farka bir türlü basmayınca hocaları sormuş: “Anneniz size hiç sebze çorbası pişirmedi mi?” Hep bir ağızdan “Pişirdiiii” diye cevap vermişler. “Hah işte” demiş Ayşın, “Asimilasyon sebze çorbası gibidir. İçinde her türlü sebze bulunur ama pişince bunları ayrıştıramazsınız. Çokkültürlülük ise çoban salatasına benzer, içindeki malzemeyi tek tek ayırabilirsiniz, neyin ne olduğu bellidir”... Sınav günü bu dersle ilgili soru gelmiş. “Asimilasyon nedir?” sorusuna öğrencilerin tümü “sebze çorbası”, diğerine de “çoban salatası” yanıtını vermişler!.. * * * Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy kendi şahsında asimilasyonu temsil eden bir kişilik. Köken olarak dışardan gelip sonradan Fransız olanlardan. Orasına karışmayız, ama Sarkozy’nin Avrupalılığı da böyle. Çoban salatasına tahammülü yok. Türklere giriş yasak. Gelgelelim Fransa “Aydınlanma”nın ülkesi. İşte tam da bu noktada bir pürüz çıkıyor. Sarkozy tam asimile olamamış aslında ki Aydınlanma’nın ilkelerini benimseyememiş. Zira Aydınlanmacı insanın yurtseverliği insan sevgisidir. İnsan sevgisi ise tek bir ülke ya da ulusla sınırlı değildir. Milliyetçilikle vatanseverliğin ayrıldığı ince çizgi işte buradan itibaren başlar. * * * Türkiye’ye gelince; Sarkozy yönetimi Türkiye’nin AB müzakere sürecini tıkadığı sürece ağzıyla kuş tutsa ülkemizde sempati toplayamaz. Türk ilkokullarında da La Fontaine’in masalları okutulur, en başta da Karga ile Tilki hikâyesi... İktidara gelir gelmez verdiği Türkiye’yi Avrupa’dan dışlayan ilk demeçte “Ne yani! Avrupa Birliği Suriye ile sınır mı olacak?” demişti Sarkozy. Şu ziyaret 6 saat sürmeseydi, önerim zatı şahanelerinin Antep civarına götürüp yemek kültürümüzle tanıştırılması olacaktı. Umarım artık emeklilik döneminde yapar bunu. Zira Sarkozy gidici. Kamuoyu araştırmalarına göre 2012 seçimlerinde yerini açık farkla sosyalist bir cumhurbaşkanı alacak. Fransa gerçekten büyük bir ülke. Hem Akdenizli, hem okyanuslu ve Manşlı olmanın ayrıcalığını taşıyor. Bu kültür zenginliğini en iyi yansıtan yönlerinden biri de mutfağı ve şarapları. Bir de tabii Fransız kültürünün ayrılmaz parçası olan “kafe”ler var. Kahveyi Fransa’ya Venedikli tüccarlar bizim buradan taşımışlar. Aydınlanma çağı denince akla yüksek burjuva salonları kadar kahvehanelerde yapılan konuşmalar da gelir. Fransız burjuvasının iş ve üretim ahlakı, kahveyi zamanında önemli bir simge haline getirmiş. Eskiden sabah uyandığında şarap içen insanlar kahve içip dinç kalmayı başarıyorlarmış. Özetle Avrupa’da kahvenin şansı Osmanlı üzerinden 1643 yılında vardığı Paris’te dönmüş. İlk parizyen kahvehaneler açıldığında, önlerinde Türk giysili garsonlar beklermiş... Sarkozy’ye dönersek, dünkü G-20 toplantısındaki yemekte muhtemelen önce şarap sonra Türk kahvesi içmiştir. Ama beni asıl ilgilendiren işin salata kısmı. Acaba mönüde çoban salatası var mıydı?