İSTANBUL Üniversitesi yakınlarındaki bir mağazanın camına, "Sahibi Yahudi’dir, alışveriş etmeyin" yazılı pankart asıldığı sıralarda yönetmen Tomris Giritlioğlu’nun, Yılmaz Karakoyunlu’nun Güz Sancısı adlı romanından uyarladığı filmi seyrediyordum.
1955’te Kıbrıs’ta yaşanan olaylar üzerine Türk gençliği provokasyona getirilmiş, çıkan olaylara çapulcular da karışmış ve İstanbul’daki gayrimüslimlerin mağazaları ve oturdukları binalar 6 ve 7 Eylül’de vahşice yağmalanmıştı. Güz Sancısı bu olaylar üzerine kurgulanmış bir aşk filmi.
2009 Türkiye’sinde yeniden bu tür senaryolara konu olacak olaylar yaşanmaması için devletin bu kez daha sorumlu davranması gerektiği çağrısında bulunmalıyız.
İncil’de geçen "Quo vadis-Nereye gidiyorsun?" cümlesi bugün artık nereye gittiği belli olmayanlar, merak da edilmeyenler için kullanılan bir tür atasözü. Bugün hepimiz oturup sormalıyız: "Türkiye, nereye gidiyorsun?"
* * *
Obama’nın Amerikan başkanlık koltuğuna oturuşunu tüm dünya gibi Türkiye de umutla karışık duygular içinde karşıladı. Yılan derisini değiştirdi ve ölmedi. Amerika’nın kendi kabuğunu bu denli şık değiştirmesine gıpta ettik. Ya sonrası?..
İktidar, Sayın Başbakan’ın şahsında kendini Hamas ile özdeşleştirdiği ve Sayın Başbakan, AB başkenti Brüksel’de bu desteği, "Onlar da seçilmiş ben de, benim için de yapamaz dediler ama işte ne güzel yönetiyorum Türkiye’yi" diye dillendirdiği için başımız ciddi olarak dertte.
Washington’da hep Türkiye’nin arkasında olan Yahudi lobisinin desteği, en fazla ihtiyaç duyulacak anda kaybedildi. Hem Amerikan Temsilciler Meclisi, hem de senatosu, Demokrat çoğunluğun elinde. Demokratlar kampanya sırasında tam kadro, Ermeni seçmenlerin "Soykırım kabul edilsin" talebini onaylama sözü verdiler.
Artık sizi destekleyecek bir Yahudi lobisine de güvenemezsiniz. Bir iki haftaya kalmaz kokusu çıkar, Ermeniler konuyu gündeme taşıyacaklar. Bu sefer Yahudi lobisi de olmadan bunu nasıl durduracaksınız? Ermeni talepleri kabul edilirse burada yer yerinden oynayacak ve Türk-Amerikan ilişkileri yepyeni bir döneme girecek. Unutun o zaman Barack Hussein Obama’yı. Oluşacak yeni dengeleri nasıl kurmayı hayal ediyorsunuz? İşte tam da bu noktada sormak gerekir: Quo vadis?..
* * *
Bu ülkede asker-sivil ilişkilerinin çağdaş demokrasi standartlarına oturmasını, ülkeyi medeniyet gereği askerin değil sivillerin yönetmesini isteyen dürüst insanlar şimdi soruyor: Hangi sivil? Hangi demokrat?
Sorular geneldir. Sadece vicdan sahibi siyasetçiyi değil, safına çok güvenen aydınları da kapsamaktadır. Neden bu insanlara demokrat olduğunuza ilişkin güven vermek yerine tüm gerçek demokratların aydınlanmasını istediği bir soruşturmada sapla samanın birbirine karıştırılmasına seyirci kalmayı tercih ettiniz?
Hangi demokrat?.. Bu soruyu sorma mecburiyetinde neden bıraktınız onları? Ve hatta soru soranları neden azarlayıp sindirmeye çalıştınız? İntikam gibi habis bir duygunun iki taraflı yeşermesine neden izin verdiniz? Toplum vicdanı zedelenirken siz neredesiniz?