YARI yıl tatilinde çoluk çocuk eski arkadaşlar Brüksel’de buluştuk. Kiralık minibüsle Brüksel’in çevre yoluna çıkar çıkmaz yeni gelenler için bir Belçika klasiği yaşandı. Niyazi’ye "Luik’e sapacaksın" dedim. Melis arkadan sordu: Liege yazıyordu levhada, ne zaman Luik oldu?
Ülkede üç bölge var. Brüksel, Flaman Bölgesi ve Fransızca Bölgesi. Brüksel’i çevreleyen belediyeler ise özel statüde ama buralardaki tüm levhalar Flamanca’ya çevrilince Liege de Luik oluvermiş. Flamanlar bu özel belediyeleri külliyen kendi bölgelerine bağlayıp Brüksel’i Fransızca konuşulan Valonya’dan izole etmek istiyorlar. İşler o raddeye gelmiş ki bu belediyelerin birinde ev satın almak isteyen Belçika vatandaşı Flamanca bilmezse ret cevabı alıyor.
Ya Flamanca konuşacaksın ya da kendi ülkendeki bu belediyede ev sahibi olamazsın!
Bu yüzden Avrupa Birliği’nden uyarı gelince Flamanlar demişler ki, AB bizim özel durumumuzu anlamaz.
Jacqueline’in anlattığına inanmak zor, ama çocuk parklarının kapısına bekçi dikmişler, Fransızca konuşan çocukları içeri sokmuyorlarmış.
Brüksel’i çevreleyen bu belediyelerin birinde nüfusun yüzde 70’i Fransızca konuşuyor, haliyle Fransızca konuşan bir başkan seçmişler, ama seçimler iptal. Neden? Çünkü seçmen kağıtları Flamanca olmalıymış, ama değilmiş.
Herkesin kendi anadilini konuştuğu, ana dilinde eğitildiği ve yönetildiği bu ülkede Brüksel’i ve Kraliyet ailesini nasıl paylaşacaklarını bilmediklerinden bölünemiyorlar. Ülkede dil dengesi yüzde 52 ile Flamanlar lehine. Dildeki oran devletin işe alımlarına aynen yansımak zorunda. Diyelim ki devlet bir yol tanzimi yaptırtacak. İşler uzadıkça uzuyor, çünkü yüzde 52 Flaman ya da yüzde 48 Fransızca konuşan işçi kotasını dolduramıyorlar. O zaman da iş durabiliyor.
* * *
Perşembe günü üç yerde birden Türkiye ile ilgili etkinlik vardı Brüksel’de. Avrupa Parlamentosu’nda TOBB’un katıldığı Türk AR-GE’si konferansı ile eşzamanlı Kürt toplantısı, bir de Laiklik Merkezi’ndeki konferans. Laiklik konferansını seçtim, Belçika’da hálá süren laiklik mücadelesinden çıkaracak dersler var. Arden Dağları’ndaki devlet okullarında sınıflarda haç asılı. Laiklik Eylem Merkezi Başkanı Pierre Galant’a göre küreselleşme olgusu beraberinde dinlerin yükselişini de getirdi, küreselleşmecilerle dinler işbirliği içine girdi. Gallant ülkesinde anayasaya laikliği koyacak güç dengesi olmamasından yakınıyor. Toplantıda Gülsün Bilgehan ve Ural Manço Türkiye’deki laikliğin özel durumunu anlattılar. Laiklik uygulamaları ülkeden ülkeye değişiyor, ama tüm laikliklerin birleştiği nokta dinlerin sadece kişinin özelinde kalması gereği. Bunun için verilen mücadele bırakıldığı anda gerileme başlıyor. Sarkozy çıkıyor, "Papazın rolü öğretmenden önce gelir" diyebiliyor.
* * *
1972’de Erbakan Meclis kürsüsüne çıkıp Anayasa’dan laiklik çıksın dediği için o zamanki milletvekilleri üzerine yürümüştü. Şimdi medyatik akademisyenlerimiz "Cumhuriyet’in başında laik kelimesinin durmasının ne gereği var?" diyebiliyorlar. Bu da "laik cumhuriyet" denilmesinden rahatsız olan bizim kimi aydınımızın özel durumu.