TÜRKİYE uzunca bir süredir Güney Kıbrıs’ın Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı OECD üyeliğini engelliyor. OECD’de Türkiye’nin blokajını kaldırması için yürütülen diplomasi trafiği sonuç vermiyor.
Türkiye’nin uzlaşmaya yanaşmayan tutumunun Rumların AB’deki engellemesine haklı bir yanıt olduğunun ise herkes farkında.
Diğer yandan da Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde Avrupa Birliği ordusuna acil hallerde 10 bin askerle tugay düzeyince katılımını geri çekti. Bunun da geçerli bir gerekçesi var; AB üyesi Rumlar Türkiye’nin Avrupa Gücü içinde asli üyeliğini veto ederek yedek kuvvet olarak kalmasına yol almışlardı. Bundan sonrasını AB düşünecek.
* * *
En önemli kozumuz ise enerji politikaları. Hafta başında AB’nin İstanbul’da düzenlediği Türkiye ve AB: Türkiye Enerji Politikası için Hep Birlikte başlıklı konferansı 45 yabancı gazeteci izledi. Türk tarafı, en üst düzeyde temsilciler gönderen AB’nin bu konferansta yenilediği Avrupa Enerji Topluluğu’na dahil olması için yapılan ısrarlı daveti hemen hemen duymazlıktan geldi.
Kamuoyundaki yaygın kanının aksine, sadece bu üç örnek bile Türkiye’nin dış politikada elinin kolunun bağlı olmadığını göstermeye yetmiyor. Yeter ki farklı alanlardaki farklı politikaların koordinasyonu iyi yapılsın. Türkiye’ye baktığımızda devlet politikalarında en önemli eksiğimiz birbirinden haberdar olmama durumu. En fazla sinerji yaratılabilecek konularda bu yüzden yeterince verim alınamıyor.
Enerji konusu dünyada da Avrupa’da da en hayati konu. Türkiye’de ise medya yansımalarına bakarsak hálá bu konunun önemini kavramış değiliz. Oysa enerji taşıma yollarının üzerindeki coğrafi konumu hem Türkiye-AB hem de Türk-Rus ilişkilerinin en etkili kaldıracı olabilir.
Avrupa Birliği, Rusya’ya bağımlılığını azaltmak ve gaz ithal kaynaklarını çeşitlendirmek için Türkiye üzerinden geçen NABUCCO Projesi’ne bel bağlamış durumda. Rusya’nın Türkmen gazıyla ilgili son çıkışını bu çerçevede ele alabiliriz.
Öte yandan gerek Irak, gerekse İran üzerindeki Amerikan politikaları Türkiye’nin enerji geçiş yolları konumunu güçlendirmesine ciddi bir engel. Bu noktada AB ve ABD’nin yaklaşımları farklı. Irak Savaşı nedeniyle Türkiye’nin başına açılan güvenlik belası enerji çıkarlarımızı ciddi olarak zedeliyor.
* * *
İşte böyle bir ortamda Rusya bir kez daha bastırıyor ve "NABUCCO’ya da Yunanistan hattına da gazı biz verelim" diyor. Rusya ile ilişkileri dengede tutmadan bu konuda çözüm bulmak mümkün mü? Bir şeyler verip bir şeyler almadan, yani "kazan kazan" bir ortam yaratmadan bölgenin enerji krallığına soyunmak hayalcilikten başka bir şey değil.
Ne yapılabilir? Türkiye’nin öncülüğünde, Rusya ve AB’yi içine alan bir "Üçlü Diyalog Grubu" oluşturmakta sonsuz fayda var. Türkiye enerji kozunu doğru kullanmak için girişimci ve cesur davranmak zorunda.