İkinci dili Türkçe olan şehir

BAZEN tuhaf şeyleri anlatırken "Uzaydan biri buraya inse, ne derdi?" diye sorarız.

10 yaşındaki oğlumun bayramdaki Berlin seyahati de biraz buna benzedi. Önce otelin resepsiyon ve kat görevlilerinin Türkçe konuştuğunu fark etti. Sokağa çıkar çıkmaz bir düğün alayının çılgın korna sesleri ile karşılaştı. Restorana vardığımızda durumu çözmüştü. Bu şehirde Türkçe ile hayatı idare edebilir, Türk garsona yemeğini Türkçe ısmarlayabilir, mağazadaki kasiyerle Türkçe konuşabilirdi. Ihlamurlar Caddesi’ndeki Berlin kitapçısında eline tutuşturulan tanıtım broşürü bile ifade bozukluklarına rağmen Türkçe’ydi. Broşürün sonunda "Biz sizin ziyaretinize can atarız" denmekteydi.

Çocuk için Berlin iki dilli bir kentti. Ya büyükler için? Almanlar nasıl başa çıkarlar bilinmez ama artık Berlin’de Türkçe konuşan bir azınlık oluşmuş durumda. Hızla Alman vatandaşlığına geçen bu insanların Avrupa demokrasisinin standart kalıpları içinde azınlık hakları ile ilgili çok ciddi talepleri olabilir.

* * *

Berlin’den ayrılıp Brüksel’e geçtim. Fransa Avrupa Birliği dönem Başkanlığı’nı Çeklere devretti. Çek Cumhurbaşkanı AB fikrine kuşkuyla bakanlardan. Ayrıca Çeklerle Fransa arasında pek çok konuda ciddi yaklaşım farkları var. Çekler Amerika’ya güveniyor, enerji politikalarında Washington’a kulak veriyor, Avrupa’nın genişlemesini, iyice serbest piyasa ekonomisini savunuyor, Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakıyorlar. Avrupa için de, bizim için ciddi bir ısı farkı...

* * *

Brüksel’de önceki akşam Avrupa Birliği iletişim politikalarının tartışıldığı bir çalışma yemeğine katıldım. Yemeğin yapıldığı yere varmam sorun oldu, çünkü Çek dönem başkanlığı için yapılan zirve nedeniyle AB binalarının bulunduğu Schuman Meydanı’na giden yollar polis tarafından kesilmişti. Bindiğim taksinin şoförünün AB aleyhine söylediklerini burada yazmaya dilim varmaz, tıpkı Türkiye’de devlet başkanı ziyaretlerinde olduğu gibi üç günde bir burada da yollar felç.

Brüksel’in önde gelen düşünce kuruluşu kurucuları ve iletişimcilerinin katıldığı yemekte AB iletişim politikalarının iyileştirilmesi için sunulacak öneriler paketi tartışıldı. Şakayla karışık işe taksicilerden başlamalarını önermemde sakınca yoktu!

AB’nin iletişimini ademi merkeziyetçilikten kurtarması, yerele kulak vermesi şart. Aleyhte ve mesnetsiz propagandayı sürekli izleyip anında tepki verilmesini sağlayacak bir merkez kurulması gerekiyor. Başka öneriler de var; politikacıların, bürokratların ve gazetecilerin eğitilmesi, iletişimin işin profesyonellerine devredilmesi, okullarda AB eğitimi verilmesi, raporların anlaşılır bir dilde yazılması gibi...

Bunları dinleyince gördüm ki AB konusunda iletişimi beceremeyen sadece Ankara değil, aynı konuda Brüksel’in kendisi de yetersiz.

Bayram tatilinde iletişimin en azından bizim açımızdan sorunsuz olduğu yer Berlin’di. Orası gerçekten iki dilli bir şehir olmuş, kendiliğinden...
Yazarın Tüm Yazıları