ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Türkiye’de iki televizyon programına çıktı, Kanal D’de Mehmet Ali Birand’la konuştu, NTV’de ise Çiğdem Anad’ın yönettiği, Aysun Kayacı, Müjde Ar ve Pınar Kür’ün ortak sohbet programı Haydi Gel Bizimle Ol programına konuk edildi.
Sizce Hillary Clinton neden yüzlercesi arasından bu iki programı seçti?
Bu seçimde kanalların rol oynadığını sanmıyorum. Bayan Clinton ve iletişimcileri bu kararı uzun uzun düşünerek son derece planlı biçimde yaptılar.
İletişimde verdiğiniz mesaj kadar onu nerede ve kiminle sunduğunuz, mesajınızı verirken hangi fotoğraf karesine girdiğiniz ve görsel olarak ne anlattığınız da önemlidir. Seçtiğiniz ortam bazen ağzınızdan çıkan kelimelerin önüne geçer.
Öncelikle Birand... 32’nci Gün’le sınırları kaldırıp tek TV kanallı günlerde Türkiye’yi ilk kez uluslararası vizyonla buluşturan gazeteci olduğu için, AB ile entegrasyonu savunduğu için seçildi. Bu seçimin dolaylı mesajı, "Yeni Amerikan yönetimi olarak biz Türkiye’nin Batı ile entegrasyonunu, Batılı normları ve hür basını savunuyoruz"dan başka bir şey değildi.
Bayan Clinton’ın ikinci tercihi, verdiği mesaj açısından daha da önemliydi. Büyük çoğunluğu erkekler tarafından sunulan ve yönetilen binlerce televizyon programı arasında neden tüm sunucuları kadınlardan oluşan bir programı seçti? Erkek erkeğe "ciddi" programlarda görülen beyefendilerin ne kabahati vardı? Saçını bile boyatmaya vakit bulamamış yorgun argın bir Dışişleri Bakanı neden ille de o programa koştu?
Ben mesajı aldım. Daha doğrusu gizli değilse de örtülü olan mesajın farkına vardım. Pek çoğumuz da aynı mesajı bilinçaltına yazdı, o programdan geri kalan görüntü şu ya da bu biçimde kafalarımıza iyice yerleşti. Bayan Clinton’ın yan yana durduğu Türk kadınları resmi oluştu. Özgür, özgüvene sahip, sözünü esirgemeyen, erkeklere meydan okuyan, Batılı değerlere sahip, kendi tercihini kendi yapabilen Türk kadınlarından oluşan bir resimdi bu. Türkiye için tercih ettiği kadın fotoğrafını bize böyle aktardı Hillary Clinton.
* * *
Obama yönetimi ABD’deki bazı grupların tersine Türkiye’yi AB’den kopartma derdinde değil. Amerikalı stratejist G. Friedman gibi "AB dağılacak, siz iyisi mi kendinizi Ortadoğu’da güç yapın" diyerek bunu yapmak isteyenler var elbette. Ancak Bayan Clinton’ın temsil ettiği Demokrat geleneğin daha önce eşi Başkan Clinton tarafından da dile getirilen, "Türkiye AB üyesi olmalıdır, çünkü dünyaya Batılı değerlerin hakim olmasını istiyoruz" cümlesiyle ifade edilen farklı bir vizyonu var.
Friedman gibi ılımlı İslam peşindeki Amerikalılar bir yana, asıl şaşırtıcı olan "Avrupa Birliği dağılıyor" söyleminin ülkemizde gördüğü kabul. Bunu söyleyenlerin hangi somut veriye dayandıklarını bir bilsek, en azından karşı argüman üretecek bir zeminimiz olurdu...
Yeni Amerikan yönetiminin Türkiye’nin Avrupa entegrasyonunu destekleyen bakışının önümüzdeki günlerde daha fazla hissedileceğini söylemek kehanet olmaz. Özellikle de hükümet üzerinde...