TÜRKİYE’nin bugünkü kanaat önderleri içinde Fransızca eğitim görmüş ya da Paris’te gençliğini geçirmiş hálá pek çok sayıda aydın var.
Hürriyet’te Ertuğrul Özkök, Özdemir İnce,Figen Batur ve İlter Türkmen’in de aynı şeyleri hissettiklerine neredeyse eminim, dostlarım Vivet Kanetti, Nur Vergin, Zeynep Atikkan, Aydın Uğur, Mine Kırıkkanat, Asaf Savaş, Nilüfer Göle ve Tülin-Seyfettin Gürsel’le de konuşsam biliyorum ki onlar da aynı duyguları taşıyorlar, Fransa bugünlerde bizi büyük hayal kırıklığına uğratıyor. Kimimiz Fransızların Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine verdikleri olumsuz tepkiyi her şeyden önce şahsi olarak ağır yaşıyor. Keşke Paris’e hiç gitmeseydim diyeni bile duydum!
Fransa Türkiye’nin üyeliğinden neden bu kadar korkuyor? Aydınlanmanın çıktığı toplum ırkçı mı oldu? Nedir Türklerle alıp veremedikleri? Ve bu tavır kırılabilir mi?
* * *
Biliyoruz ki Fransız toplumu özünde muhafazakárdır. Şu sıralarda yapılan sondajlar Avrupa Anayasası’na hayır diyenlerin daha fazla olduğunu gösteriyor. Fransızlar İngiltere’nin AB üyeliğine karşı da iki kez veto yetkisini kullanmışlardı zamanında, sırf Londra’yı fazla ‘Atlantist’, yani okyanusun öteki tarafındaki Amerika’nın yanında gördükleri için. Adalı İngiltere’yi iki kez Avrupa kapısından döndüren Fransa halkı Müslüman olan Türkiye’yi de kolay kabul etmeyecek. Türban meselesi, bir zamanlar sömürgeleri olan Kuzey Afrika’dan göç, bilinç altında ve üstünde Türkiye’ye karşı korkularını biliyor. ‘Zina’ etrafında kopan fırtına da bu korkuların üzerine tüy dikti.
Fransız ruhuna inebilenler bilir. Bir Fransız ilk başta her şeye itiraz eder. Fransızların hiçbir şeyi kuzu kuzu kabul ettiği görülmemiştir. Ancak sonradan ikna edilmeye de açıktırlar. Ve bir kere ikna oldular mı da, daha önce karşı çıktıkları her ne ise onun yılmaz bir savunucusu olarak karşınıza dikilirler. Bu da işin bize ‘Dur bakalım’ dedirten tarafı.
* * *
Pazar gününün en çok satan gazetesi Journal de Dimanche’ta Türkiye için olumlu bir başyazı yayınladı. Muhafazakar Le Figaro’da ise tam tersine kötü bir başyazı çıktı. Demek ki durum büsbütün umutsuz değil, ama üzerinde çalışılması gerekiyor.
Kim yapacak bu çalışmayı? Fransızların epik şiiri Chanson de Roland’ı ezbere bilen Türkleri bir araya getirip lobi yapmayı neden denemedik? Almanya’ya yüklenip Fransız kamuoyunu ihmal ettik. Oysa AB’nin iki kurucu ülkesinden biri Almanya ise diğeri Fransa.
Bugün hálá Fransa’da bir şeyler yapmak için geç kalınmış değil. Bunu da devletten beklemeyelim. Fransa karşısındaki derin hayal kırıklığımızı gidermek için nasıl harekete geçeceğimizi birlikte düşünelim. Tabii Fransa’dan öğrendiklerimiz arasında ‘ulusal refleks’ de varsa yapabiliriz bunu...