AYAKLARIMIZIN altına kaygan tahta parçaları bağlayıp üzerimizde kat kat giysiler olduğu halde kendimizi karla kaplı bir dağ yamacından aşağı bırakmak herkes için akıl kárı olmayabilir.
En azından ben bu fikirdeyim; ama böyle olması ailevi nedenlerle her kış kayak tatiline çıkmamı engelleyemedi ve bundan sonrası için de kış tatilini sıcak bir yerde geçirmemiz konusunda ümit yok.
Hal böyle iken kabul etmek gerekir ki kayak endüstrisi diye bir sektör var ve bu iş fakir köylüleri zengin edip ülke ekonomilerini ihya ediyor. Alpler’le tanışıklığım 1970’li yıllara dayanır. İsviçre’de olsun, Avusturya’da olsun her gittiğim dağ köyünün ya da kasabasının öyküsü şaşırtıcı derecede birbirine benzer. Bu son Kurban Bayramı’nı geçirdiğimiz İsviçre’nin Wengen kasabasının geçmişi de Alp Dağları’ndaki diğer yerleşimlerden farksız. 19’uncu yüzyıl ortalarının fakir mi fakir dağ köyleri bugün binlerce yatağı olan spor merkezlerine dönüşmüş.
* * *
Alp Dağları’ndaki ücra köylerin öyküsü bana her seferinde Doğu Anadolu dağlarındaki köyleri hatırlatır. Her gelişimde Doğu Anadolu’nun makus talihini kış sporlarıyla yenmesi gerektiği konusundaki inancım bir kez daha pekişir.
Bundan 150 yıl önce aynı yoksulluk, aynı perişanlık buralarda da varmış. İnsanlar açmış. Bugün kayak ve turizm sayesinde her yerden zenginlik fışkırıyor. Buna da önce o köylere devlet eliyle ya da kooperatif sistemleriyle ulaşımı sağlayarak, sonra da ahaliye pansiyonculuğu öğreterek başlamışlar. Bizim gibi beş yıldızlı oteller önden gitmemiş. Buralarda önce hem insan hem de çevre anlamında altyapı tamamlanmış.
* * *
Wengen denilen kasabada bu hafta sonu dünya kayak seçkinlerini buluşturan Uluslararası Lauberhorn kayak iniş yarışları düzenleniyor. Her taraf televizyoncu ve spor muhabiri kaynıyor. İsviçre telekomu büyük bir medya merkezi kurmuş. Kayak sporunun bütün yıldızları burada. Saatte 145 kilometre gibi ürkütücü bir hızla giden şampiyon kayakçılar için pistleri kim hazırlıyor dersiniz? İsviçre ordusu...
Hafta boyunca üniformalı İsviçreli askerlerin arı gibi çalışarak pistleri nasıl düzenlediklerini görünce Türk ordusunun da böyle bir görevi üstlenebileceği düşüncesi aklımdan geçmedi değil. Bir zamanlar kan dökülen, yakılıp yıkılan terör yuvası mezraların gelecekte birer kayak merkezine dönüşmesi ham bir hayal olmamalı.
Ortaçağ’da Augustin papazlarının sığınma yeri olan bu ücra dağ kasabası, ilk turistlerle 1850’lerde tanışmış. Wengen’de kış sporlarının başlangıcı 1909... Diyeceksiniz ki bizimle aralarında yüzyıl fark var. Evet, ama farkı kapatmaya bir yerden başlamaya da değmez mi?