Avrupalı entelektüellerin büyük çoğunluğu geçen yüzyılın son 20 yılında “çok kültürcülük” akımını savundular. Bu ne anlama geliyordu?
Farklı kültürlerden gelen, dini ve dili aynı olmayan insanlar yan yana barış içinde yaşayabilir, özetle bir ülke “çok kimlikli” olabilirdi... Türkiye de bu akımdan etkilendi. 2010 yılında ise Avrupa çok kültürcülüğün ölüm ayinini yapıyor. Peki biz ne olacağız? Biz de burada cenaze namazında saf mı tutacağız? * * * Avrupa bugün yoğun olarak göç, göçmen, etnik köken, İslam, milliyetçilik ve nüfus sorunlarını tartışıyor. Almanya’da Sarrazin vakası yaşanıyor. Sarrazin, Alman Merkez Bankası (Bundesbank) Yönetim Kurulu üyesi. Aynı zamanda sosyal demokrat, yani SPD’li. Geçmişten beri göçmen ve İslam karşıtı söylemleri ile dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıllarda “Berlin sokaklarında türbanlı bebekler dolaşmasın. Türkler manavlıktan başka iş yapamaz” gibi açıklamalar yapmıştı. Sarrazin son olarak “Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı kitabı çıkardı. Görüşleri özetle şöyle: “Göçmenler Alman toplumunu geriletiyor ve aptallaştırıyor. Bu gidişle Almanya’da Alman kalmayacak. Kimse buna dur demiyor”... Sarrazin’in kitabı yok sattı. Göçmen kuruluşlar, Türkler, Araplar ve Museviler ayağa kalktı. Almanya Türk Toplumu Başkanı Kenan Kolat, Sarrazin’e “Entelektüel ırkçı” dedi. Bundesbank yönetimi Cumhurbaşkanı’nın Sarrazin’i görevden almasını istedi. Ancak kamuoyu yoklamalarında Sarrazin’e halktan büyük destek çıktı. SPD ise Sarrazin’i partiden atmaya çalışıyor ama parti içi tepkiden korkuyor. Alman sosyal demokratları eskiden “multi-kulti” diye çok kültürlülüğü savunurlardı. Şimdi o slogan Yeşiller Partisi’ne kaldı. SPD tutucu bir çizgiye kaydı. Göçmen karşıtlığı parti tabanında yaygın. Bu arada Almanya’ya uyum sağlamayana, dil öğrenmeyene, belli davranış kodlarını göstermeyene ülkeden atmaya kadar varan önlemler öngören bir yasa hazırlığının haberi geldi. * * * Çarşafı yasaklayan yasayı geçiren Fransa’da son olay Sarkozy’nin Romanları ülkeden kovması ile patlak verdi. Bu gelişme malların ve insanların serbest dolaşımı üzerine kurulu “Avrupa ruhu”na indirilmiş bir darbe olarak karşılandı. Sarkozy’ye karşı gösteriler başladı. Yetmezmiş gibi işin içine Kaddafi de karıştı. İtalya gezisi sırasında, “İtalya ve AB bana yardım yapmazsa, Afrikalıların Avrupa’ya göçünü durduramam, Avrupa yakında siyahlaşabilir. Barbar istilalar olduğunda Avrupa’nın ilerlemiş ve yekpare bir kıta olarak kalıp kalamayacağını bilemeyiz” diye tehdit etti. Altın vuruş ise Vatikan’dan geldi. Papalık Dış Misyonlar Enstitüsü’nden Papaz Gheddo, Müslüman göçmenlerin görülmemiş bir göç dalgasıyla Avrupa’ya gelmesi sonucunda birkaç kuşak sonra Avrupa’nın İslamiyet’in hakimiyetine geçeceğini ileri sürdü. Vatikan temsilcisi, İslamiyet’in “eninde sonunda Avrupa’nın büyük bölümünü fethedeceği” öngörüsünde bulundu. * * * Günümüz Avrupa’sı, halkların baskısıyla kimlik sorunlarına demokratik çözüm arayışına “dur” dedi. Özetle, yaşayarak öğrendik ki Avrupa’ya kefil olunmaz. Bu da geçer, ama en az bir 20 yıl daha böyle gider.