Daha önceki bir yazımda kısaca bahsettiğim Elvan Demirkan, bu hafta bana bir e-mail yazdı.
Anlattıklarının sizi de ilgilendireceğini düşündüm. Bu arada Elvan, Amerika’da yaşıyor ve TIME Magazine, Beyaz Saray, USA Today gazetesi, Savunma Bakanlığı Pentagon, ilkokullar ve Amerikan Üniversitesi’nde -kredili olarak- Yoga Based Stress Management (Yoga temelli stres yönetimi) dersleri veriyor. Strese karşı koymayı değil, adapte olmayı öneren ve bunun için yöntemler geliştiren Elvan, böylece hayatla savaşmaktan yaşamaya geçişi öğretiyor.
Zeynepçiğim merhaba,
Benimle Tempo dergisi için yaptığın röportaj sırasında, ilk karşılaşmamız olmasına rağmen, birbirimizi sanki uzun süredir tanıyormuş hissine kapıldık ve enerjimiz çok tuttu. Türkiye’de geçirdiğim yoğun bir aydan sonra nihayet kendi düzenime ve yoga derslerime döndüm.
Burada boş vakitlerimde yapmayı en sevdiğim şeylerden biri, ‘Barnes and Nobles’ adlı kitapçıya gidip yeni çıkan kitap ve müzikleri araştırmak. Bu hafta sonu gittiğimdeyse bir şey fark ettim: Bundan 6 ay önce kitapçıda sadece iki rafta yoga kitabı ve DVD’leri olurdu; inan, artık tavandan yere kadar tam bir duvar ayırıyorlar!
İlk defa yogaya başlayacak birisini düşündüm de, seçmesi gerekse nereden başlayacağını şaşırır! American University’deki Stres Based Yoga Management (yoga temelli stres yönetimi) derslerim önümüzdeki hafta başlıyor.
Dersime katılanlara, yoganın derin felsefesinden çok, ‘farkında yaşam’ı hayatlarına en kolay şekilde nasıl adapte edebileceklerini öğretmeye çalışıyorum. Buna şöyle başlıyorum:
Öğrencilerime, dersten önce ve sonra kendilerini nasıl hissettikleri hakkında günlük tutmalarını isterim. Bu, bir süre sonra hislerine karsı bilinçsizce gösterdikleri reaksiyonu, tanımalarını sağlar.
Çoğu ilişkileri ve kendileriyle ilgili o kadar problemli bir hayat yaşıyor ki 20’li yaşlarda depresyon ilaçları kullanıyor; ayrıca alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımı da had safhada! Kendileriyle başa çıkabilecek hiçbir anahtar yok ellerinde! Türkiye’den, çoğunlukla genç yaştaki okuyucularımdan benzer sorunlarda mailler alıyorum. Biliyorsun, Türkiye’deki çalışmalarımı da özellikle gençliğe ‘farkında ve bilinçli’ yaşamayı aşılamak üzerine yoğunlaştırıyorum.
Hayat, 20’li ve 30’lu yaşlarda, limitsiz enerji talep ediyor. Kariyer edinmeye başlamak, aile kurmak, erkek, kadın, terfi, para, çocuk... İstenilen şey çok... Bunları elde etmek için kendimize yaptığımız baskı, bilinçli değilsek, bizden çok şey götürüyor.
İstediklerimizi elde etmeye uğraşmakla beraber, bu uğraş için kaybettiklerimiz ve kaybediyor olduklarımızla yüz yüze kalırız.
Benim amacım, öğrencilerimin hayatlarını değiştirmeyi vaat etmek değil, onlara bilinçli yaşam için bir seçimleri olduğunu göstermek. Kendilerini tanımaya motive etmek. Günlüklerinde bir süre sonra kendileriyle ilgili bir çok şeyi fark etmeye başladıklarını görüyorum. Duruşlarının bozukluğu, çok satıhta nefes aldıkları, sürekli kendileriyle yaptıkları negatif diyalog, iç kritik, kendilerini yetersiz görmekten kaynaklanan sürekli verme ihtiyacı, kuvvetli egolar, başarısızlığa karşı toleranssızlık, sonuca odaklanmış bir yaşantı...
Düşünebiliyor musun bilinçli gençler, çoğumuzun yaşadığı bu çemberi, 40-50 yaşında bir çok şeyi kaybettikten sonra fark etmek yerine, yetişkin hayatlarına henüz başlarken fark ediyorlar.
Seçmeli ve kredili ders olarak yoga, Amerika’da çok yayılmaya başladı. İnan, bu sistemin bir parçası olmak ve hiç olmazsa bir gencin gözünü açabilmek beni mutlu ediyor.
Sana, üniversitedeki dersimde öğrencilerime okuttuğum kitabı yazmak istiyorum: Dinabandhu ve Ila Sarley’in ‘Essentials of Yoga’ (Yoganın Esasları) kitabı hem çok kolay okunabilen, sade, hem de yogayı günlük hayatımıza adapte edebilmemizi sağlayan çok hoş bir kitap. Bunları sana yazarken saat 11’e gelmiş bile...
Şimdi gidip küveti sıcak suyla dolduracağım. Birkaç damla, vücuttan stresin etkisini alan ve kasların yumuşamasını sağlayan lavender yağı ekleyerek içine kendimi bırakacağım. Her zaman söylerim, rahat bir vücutla deliksiz uyku gibisi yok!...
Tekrar yazarım,
Elvan NOT: Eğer sizin de Elvan’ın bahsettiğine benzer sorunlarınız varsa bana yazın; ona ileteyim. İsterseniz buradan da duyurur çözüm ararız.
Sizin müzik listeniz
Ankara’dan Serhat Tufan adlı okuyucum ricamı kırmamış ve ayrıntılı bir ‘ruha faydalı şarkılar listesi’ hazırlamış. Teşekkür ediyorum...
1. ERA - Era (Grupla aynı ismi taşıyan albüm hala eskimemiştir ve new age klasikleri arasında mutlaka yer alması gereken enfes bir koro - elektro gitar - new age sentezidir)
2. CLANNAD - Landmarks (Amerika’daki kısa tatilimde bir müzik dükkanında tesadüfen keşfettiğim ve sonra da hayran kaldığım grup; Hem İngilizce, hem de kendi geleneksel dillerinde - Galikçe - söyledikleri şarkılarla insanı büyülemektedirler. Grubun en önemli özelliklerinden biri ise solistlerinin; ENYA’nın kızkardeşi olması ve ENYA’nın da zamanında Clannad’la çalışmış olması)
3. BUDDHA BAR - Tüm Seri (New Age sayılması mümkün olmasa da ‘ruhani müzik’ denilen şeyi özellikle 2 cd’lik serilerin ilk cd’lerinde yakalayan ve tüm serinin ayrı alt yapılarda ama aynı lezzette olduğu bir set.)
4. SIDDHARTA - 1 ve 2 (Buddha Bar’ı sevdiyseniz, serinin ‘yan sanayii’ olarak tanımlanabilecek bu 2’li ve toplamda 4cd’den oluşan seti de seveceksiniz.)
5. SARAH BRIGHTMAN - La Luna ve Eden (The Phantom of the Opera dahil tüm Andrew Lloyd Webber eserlerini yeryüzünde en başarılı biçimde seslendiren bu ‘elf sesli’ operacı kadının diğer 2 albümü de mutlaka dinlenilmeli)
6. GREGORIAN - Tüm ‘Masters of the Chant’ serisi (Zira Gregorian; bir kilise korosu ama söyledikleri parçaların hemen hepsi ünlü pop ve rock parçalarının new age alt yapısında ve muhteşem bir kilise korosu ile yorumlanmış versiyonları)
7. BRAVEHEART - Original Motion Picture Soundtrack (Üzerine fazla söz söylemeye gerek olmayan bir filmin; yine fazla söze yer bırakmayan -zira tamamen enstrumantal olan- albümü de; film müziklerinin efendisi; Titanic’in de müziklerinin composer’ı James Horner’ın elinden çıkmış bir başyapıttır)
Bu liste daha uzar gider ama bir mail bundan fazla da uzamamalıdır diye düşünüyor ve listeyi beğeninize sunuyorum.
NOT: Listedeki tüm albümlere ülkemizdeki büyük müzik marketlerde rahatlıkla ulaşmak mümkün) ‘Tanrı’nın sizi dilediğiniz ölçüde yavaşlatacağı’ Eylül günleri diliyorum.