Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi

Yazarlığının 40. yılını kutlamaya hazırlanan, edebiyat dünyamızın usta ismi Mario Levi ile buluştuk; 19 yaşında aşk acısını dindirmek için yazdığı ilk hikâyeden bugüne uzanan yolculuğunu dinledik. Levi, “Yazmak benim için bir hayata tutunuştu. Edebiyatın trajediden kaynaklandığına inanıyorum. Hayat toz pembe diye edebiyat olmaz; bir şey içinizi acıtacak” diyor. Kurgu dışı dünyada mutluluğun formülünü ise, “Sevmek” diye veriyor.

Haberin Devamı

İlk soru; “Nasıl geçti bu 40 yıl yazar olarak?” Mario Levi, “Her şeyden önce büyük bir mücadeleyle” diye başlıyor: “Yazabileceğime inandığım en iyi yazıları, kitapları üretebilmenin uğraşıyla…1984’ten 2024’e elbette inişler, çıkışlar, fırtınalar, çok güzel ve çok kötü günler yaşandı. Yaşadıklarımın tümü yazdıklarıma güç verdi. 1980’den bu yana hep çalıştım. Birçok meslek icra ettim; gazetecilik, reklam yazarlığı, Fransızca öğretmenliği… Ama tüm yaptıklarım ve yaşadıklarım bir yana benim için en önemlisi, beni hayata bağlayan, çıldırmamı engelleyen şey hep yazmak ve yazmaya yüklediğim anlam oldu. Galiba bütün bunlardan yola çıkarak 40 yılın özeti; edebiyata adanmış bir hayat. Ben böyle hatırlanmak istiyorum.”

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi

Haberin Devamı

YALNIZLIĞIN ERDEMLERİ

Miladı Şalom gazetesinde 1984 senesinde yayınlanan ilk yazısı olarak veriyor ama mazisi daha eskiye dayanıyor. Bunun için takvim yapraklarını daha geriye saralım ve hikâyeyi en baştan dinleyelim… Mario Levi, 1957 yılında ev hanımı bir anne ile tüccar bir babanın tek çocuğu olarak Şişli’de dünyaya geliyor. Levi, “Tek çocuk olmanın yıllarca üzüntüsünü yaşadım” diye başlıyor: “Şimdi mutluluğunu yaşıyorum çünkü tek çocukların önemli bir özellikleri vardır; kendilerine yetmeyi öğrenirler. Yalnızlığı ve yalnızlığın erdemini bilirler. Bugün belki de Türk insanının en büyük eksikliklerinden biri yalnız kalamamaktır. Oysa yalnızlığın yaratıcı bir tarafı vardır.”

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
Zeynep Bilgehan - Mario Levi

FRANSIZCA ANNEANNE DİLİM

Çocukluğu kendi deyimiyle ‘İstanbul’un bugünkünden çok daha fazla kültürlü bir döneminde, çok daha fazla çok kültürlü bir bölgesi’ olan Şişli-Feriköy- Teşvikiye’de geçiyor. Levi devam ediyor: “Anne tarafım has İstanbullu. Anneannem ile dedem Fransız okullarında eğitim görmüş, hayatlarının bir dönemini Paris’te geçirmişlerdi. Evde Fransızca konuşulurdu. Dolayısıyla ben Fransızcayı evde bir ‘anneanne dili’ gibi öğrendim. Babaannem de bana atalarımızın İspanya’dan getirdiği 15. yüzyıl İspanyolcasını yani Ladino’yu öğretti. Fransızca, İspanyolca, Türkçe bedavadan gelince yabancı dilim sadece İngilizce’ oldu. Çok dillilik bir nevi aile geleneğimizdir.”

Haberin Devamı

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
SENE 1970 - “On üç yaş (Bar Mitzva) törenim. Annem, babaannem, anneannem, yengem… Ailenin bütün kadınları orada. Pasta benden büyük.

İLK HİKÂYEM AŞK ACISI ÜZERİNEYDİ

Bir diğer aile geleneği de ticaretti. Hem babası hem dedesi tüccardı. Levi’nin de bu geleneği sürdürmesi bekleniyordu ancak onun aklında başka şeyler vardı: “O çevrelerin içinde bulunduysam da bu geleneğe ihanet ettim (gülüyor.) Lise yıllarımda hayat projemde ticaret yoktu. Yazı merakım vardı ama hayalimde yazarlık da yoktu. Doktor olmak istiyordum. Sınavda puanı tutturamayınca İstanbul Üniversitesi Fransızca Dil ve Edebiyatı’na kaydoldum. Burada Haldun Taner, Tahsin Yücel gibi muhteşem hocalarım oldu. İlk hikâyemi 1976’da birinci sınıfın sonunda 19 yaşımdayken bir aşk acısı üzerine yazdım.”

Haberin Devamı

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
SENE 1999 ‘İstanbul Bir Masaldı’ Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı.

YARALI İNSANLARA SÖZCÜLÜK YAPIYORUM

Bu ilk hikâye hiçbir zaman yayınlanmamış ama Levi’nin yazarlığının ilk adımı olmuş. Mario Bey, “Ondan sonra kendime daha ciddi sorular sormaya, hedefler koymaya başladım” diye devam ediyor: “Sait Faik, Atilla İlhan, Sevim Burak gibi çok saygı duyduğum yazarlar İstanbul’un farklı kültürlerinden insanları eserlerinde anlatmışlardı. O zaman kendime dedim ki; ben onların anlattığı yerden geliyorum. Bende duygusuyla içselleşmiş bir bilgi birikimi vardı, oradan ilerledim. Ancak sonra bu da bana yetmemeye başladı, çünkü belirli bir toplum veya kültürün sözcülüğünü yapmak durumunda kalmak istemedim. Kendimi topluma uyum sağlamakta zorlanan insanlara yakın hissediyordum. İşte o zaman trajedisi olan insanları anlatmak istediğimi fark ettim. Çünkü edebiyatın kesinlikle trajediden kaynaklandığına inanıyorum. Benim insanlarım yaralı insanlar. Onların sözcülüğüne soyundum.”

Haberin Devamı

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
SENE 2001

SHAKESPEARE İLE FUZULİ’NİN ORTAK YANI

Burada akışa bir ara verip bu mevzuyu biraz açalım; edebiyatın kaynağı trajedi midir? Mario Bey diyor ki: “Edebiyatın da kültür sanatın da doğuşunda mutlaka bir olumsuzluk, bir çatışma lazım. Her şey o olumsuzluk üzerine kuruluyor. Yazarlar sonra tercihini yapıyor; bu olumsuzluktan bir trajedi veya komedi çıkarmak. Mesela Shakespeare, Romeo ve Jüliet’te, sonunda ikisini de öldürür. Fuzuli de Leyla ve Mecnun’u öldürür. İkisi hemen hemen çağdaştır ve muhtemelen birbirlerinden habersizdirler. Buna karşın Çehov ve Kafka dramdan komedi çıkarır. Dava’yı okuduktan sonra rahmetli Aziz Nesin’e ‘Çok trajik buldum’ demiştim. Bana ‘Hayır, Kafka bir mizah yazarıdır, bir de o gözle oku’ demişti. Edebiyat ‘Hayat ne kadar güzel, ne kadar toz pembe’ diyerek yazılmaz. Bir acı olması lazım, bir şey içinizi acıtacak. Derin anksiyeteden ya antidepresanla ya da yaratıcı eserle çıkarsınız. Trajediler ilham kaynağıdır. İçe kapanık çocukluğum beni yazarlığa hazırlamış.”

Haberin Devamı

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
SENE 1990’lar “Muhtemelen Almanya’da bir toplantıdayım. Pek bir ciddi görünüyorum. Neler diyorum kim bilir?”

KİTABIMI YAZANA KADAR YAYINEVİ İFLAS ETTİ

Peki onun ‘resmi’ yazarlığı nasıl başladı? Dinleyelim: “Üniversite 1980’de bitti. Ayakta kalma savaşı içindeydim. Dedemin şirketinde ticaret işlerine bulaştım. İki yıl bir şey yazmadım. 1984’te Şalom gazetesinde yazmaya başladım. Birkaç ay sonra Jak Deleon beni Cumhuriyet gazetesi ekibiyle tanıştırdı. Ondan sonra açıldım. 1986’da yayıncı ve şair dostum Adnan Özer, Jacques Breille şarkılarını incelediğim üniversite tezimi kitaplaştırmamı teklif etti. Dokuz ay sonra kitap taslağını getirdiğimde yayınevi iflas etmişti! Neyse ki Jak Deleon yine yardımıma yetişti ve beni Pandora Kitabevi’nin kurucusu Hüseyin Sönmez’e gönderdi. İlk kitabımı onlar yayınladı. 1990 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandıktan sonra yazar olacağıma inandım. Ondan sonra devamı geldi; 40 yıl işte böyle geçti!”

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
SENE 1961 Suadiye... Çocukluk arkadaşı Serra Yılmaz ile.

İSTANBUL’U YAŞAMAK MI İSTANBUL’DA YAŞAMAK MI

Mario Levi, İstanbul’u en güzel anlatan yazarlardan biri… Kitaplarındaki İstanbul duruyor mu? Levi: “Sekiz bin yıllık bir şehrin elbette iniş ve çıkışları olacaktır. İstanbul’u yaşamak ile İstanbul’da yaşamak arasında fark var. İstanbul’u yaşamak için çok gezeceksiniz, tarihini tanıyacaksınız, ona dair kitaplar okuyacaksınız. İstanbul’un karakteristik bazı özelliklerini bileceksiniz; denizle olan ilişkisini, sokak lezzetlerini, tatlarını… Simitle çayı, balığın ne olduğunu bileceksiniz.”

HİÇ TAM ZAMANLI  YAZAR OLAMADIM

Geçen 40 yıla 20 eser sığdırmış… Levi’nin yeni ‘Teğet Geçen Hayatlar’ adlı üçlemesinin ilk romanı ‘Ayçiçekleri Her Gece Bir Yalnızlığa Bakar’ bu yıl yayınlandı. Birkaç ay içinde yeni novellası çıkacak. İstanbul Bir Masaldı kitabı 25. yılını kutluyor. Levi: “Bazı yaz ayları dışında hiçbir zaman tam zamanlı yazar olmadım, hep başka işlerim de oldu. Yeditepe Üniversitesi’nde 27 senedir hocalık yapıyorum. Yazı atölyelerim oluyor, gazeteye yazıyorum, TRT 2 için programlar dizisi hazırlıyorum. Şikâyetçi değilim. Halen mücadele etmekte olduğum ağır bir hastalığım var. Bütün bunlar beni hayatta tutuyor.”

Toz pembe edebiyat olmaz acı çekilmeden yazılmaz… 40. yılını kutlayan usta yazar Mario Levi
SENE 1980’ler “Deve sırtında bir İstanbullu! Olmaz olmaz demeyeceksin!

HER YAZI OTOBİYOGRAFİKTİR

“Denir ki; ‘İlk eser otobiyografiktir. Ondan sonrakilerde yazar hayal gücünden yararlanır.’ Bu görüş son derece yanlıştır çünkü her yazılan otobiyografiktir; yaşadıklarım da yaşamadıklarım ve hayal ettiklerim de benim hayatımın parçasıdır. Yazarın duygu dünyasını inşa eden bir bütündür. O bütünün içinde yaşadıklarının yanı sıra okuduğu kitaplar, seyrettiği filmler, gezdiği tanıdığı yerler vardır, ilişkileri vardır.”

ÜÇ SORU - ÜÇ CEVAP

1- Mutluluk nasıl bulunur?                   

Biraz huzuru bulmak açısından galiba her şeyin başında sevgi var. Sevilmek değil, sevebilme becerisi. Bir de tutkulu olmak. Yapılan herhangi bir işi aşkla yapabilmek.

2- Bugünün dünyasının duygusu nedir?

Berbat! 21. yüzyıldan nefret ediyorum. Ben 20. yüzyılın ilerici değerlerine ait bir insanım; daha adil, daha özgür, daha insani ilişkilerin olduğu eşitlikçi bir dünyada yaşamak, kendini var etmek çok önemliydi. Bu duyguların yerini tam bir ikiyüzlülük ve aptallık aldı. Akıllı telefonlar aptal insanlar yetiştirmek için bulunmuş cihazlar. Teknoloji gündelik hayatımızı kolaylaştırdı elbette bunu kabul ediyorum ama kendimi dünyanın her yerine yayılmış bu aptallıktan korumak için yazıyorum.

3- İyi iletişim nasıl yapılır? Yaratıcılık öğretilebilir mi?

Yaratıcılık öğretilemez ama gizlendiği yerden çıkarılabilir. İyi iletişim için tek bir şey lazımdır; dinlemeyi bileceksin. Önce kendinizden farklı olanları anlamaya çalışacaksınız. Ancak dinlemeyi bildikten sonra anlatabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları