Paylaş
1) 1980’lerin sonlarında Kilim, Nazlı Bebe, Zor Geliyor, Üzüm Karası, Mor Salkımlı Sokak, Benim Babam gibi eserlerle hayranlarının gönlünde taht kuran Fatih Kısaparmak sohbete, “Şöhret delibala benzer. Bir illüzyondur. Bu nedenle müzik yolculuğumda medyatik olmaktan özenle kaçındım; denizaltı gibi sessiz ve derinden gitmeyi tercih ettim” diye başlıyor. Müzikal sessizliğini geçen ay eşi Şebnem Kısaparmak’ın ‘Beraber Olsun’ albümünün çıkış şarkısı olan ‘Gönül Misafiri’ne eşlik ederek bozmuştu. Bir süre önce bir ödül töreninde karşılaştığı basın mensuplarının, “Sizi sahnelerde göremiyoruz” sözlerine de “Müzik hayatım boyunca halk konserleri verdim. Kişiye özel, herhangi bir lüks mekândan 3-5 milyon da teklif gelse kabul etmeyeceğim. Ortadirek bir ailenin çocuğuydum” diye cevap vermişti. Bu sözlerinden yola çıkarak eski albümleri açıyoruz.
Fotoğraf: Murat ŞAKA
ROL MODELİM BABAMDI
Fatih Kısaparmak, 1961 senesinde öğretmen bir anne ile babanın tek çocuğu olarak Elazığ’ın merkezinde dünyaya geliyor. Anne tarafı Harputlu, baba tarafıysa Diyarbakır’dan Elazığ’a göç etmiş. Çocukluğu pek çok ilde geçiyor; Elazığ, Tunceli, Amasya, Edirne ve Ankara... Kısaparmak, “Annemle babam beni sevgi dolu bir ortamda yetiştirdiler” diye anlatıyor: “Babam rol modelimdi. Çok güzel şiirler yazan, basılı beş mesleki kitabı, sayısız makalesi bulunan biriydi. Keman çalardı. Evimizde her yerde şiir kitapları, romanlar, edebiyat dergileri olurdu. Onlarla okuma yazmayı okula başlamadan sökmüştüm. Okuduğumuz kitapları beraber tartışırdık.”
Fatih Kısaparmak, Zeynep Bilgehan
EN ÇOK BAĞLAMAYI SEVİYOR
Kısaparmak, çocukluktan itibaren Türk sanat müziği eserleri dinleyerek büyüyor; Münir Nurettin, Ziya Taşkent, Yaşar Özel, Mustafa Sağyaşar, besteciler Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar… İlkokulun son yılında artık Ankara’ya yerleşiyorlar. Ailesi, oğullarının müziğe ilgisini görüp onu uzmanların eline bırakıyor. Önce Ankara Radyosu şeflerinden Turhan Topel’den mızraplı tamburla klasik Türk müziği dersleri alıyor. Bu sırada bağlamaya tutuluyor. Ailesinin maddi fedakârlıkla aldığı ilk bağlamayı hâlâ saklıyormuş; bununla bağlama üstadı Mehmet Erenler’den ders alıyor.”
2) BİR YANDA SELAHATTİN PINAR BİR YANDA BEETHOVEN
Orta birinci sınıfta Ankara Radyosu Gençlik Korosu sınavını kazanıyor. Koronun yaşça en genç mensubu oluyor. Türkiye’nin en önemli caz piyanistlerinden Tuna Ötener’in eşliğinde türkülerin ve Türkçe sözlü Batı müziği eserlerinin kayıtlarına katılıyor. Meşhur piyano üstadı Mithat Fenmen’in yönlendirmesiyle Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyano dersleri alıyor. Kısa süre keman özel dersi alıyor; bir yanda Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk bir yanda Beethoven, Bach, Mozart öğreniyor. Ancak gönlü hep Türk halk müziğinde oluyor: “İlk çaldıklarım Neşet Ertaş türküleridir. Bu topraklara ait seslere olan bağım iradem dışında gelişti. Varoluş sebebim müzik ve edebiyat yoluyla kendimi tanımak ve açıklamak. Bunu da kendime en uygun müzik ifadesi olan halk müziğimizde buldum.”
3) TBMM’DE FOTOMUHABİRLİK YILLARI
Lise yıllarında edebiyat ve gazeteciliğe olan ilgisi onu Tahir Zengingönül’ün yayın yönetmenliğini yaptığı Tasvir Gazetesi’ne götürüyor. Okul çıkışlarında parlamentoda fotomuhabirliği yapıyor. Bu dönemi şöyle anlatıyor: “Geçici sarı basın kartıyla TBMM’ye, Başbakanlık’a, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne, basın toplantılarına, bazı liderlerin çevre illerdeki mitinglerine gittim. Sene 1976-1978. Özel arşivimde hâlâ fotoğraflarını sakladığım isimler var; Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Deniz Baykal, Fahri Korutürk. Bülent Bey’in hem şair hem de gazeteci kökenli siyasetçi olması nedeniyle basın toplantılarında kullandığı özel Türkçe yeteneğini keşfetmiştim. Demirel, pratik zekâya sahip bir insandı. Benim bir siyasi eğilimim yoktu. Teorik olarak seviyordum ama pratiğinde gözüm ve ilgim olmadı. Örsan Öymen, Cüneyt Arcayürek, Rauf Tamer, Burhan Felek gibi isimlerle tanıştım.”
Sene 1960'lar/İlkokul yılları, Ankara-Sene 2022/Oğulları Ozan ve Kaan ile stüdyo kayıtları
4) HUKUK FAKÜLTESİNDE EDEBİYAT ORTAMLARI
Hafta sonları radyodaki çalışmalardan sonra Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ne gidip karakalem resim çalışıyor. Kısaparmak, “Boş zamanım yoktu. Hiçbirinden de para kazanmıyordum ama mutluydum” diyor. Üniversite eğitimine Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde başlıyor. Para pulla ilgisi olmadığını fark edince yeniden sınava girip İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoluyor. Kısaparmak bu dönemde bir süre Varlık Dergisi’nde çalışıyor. Daha sonra bir albümünde seslendireceği ‘Memleket Sevdadır’ şiiri burada yayınlanıyor. Konur Ertop, Kemal Özer, Filiz Nayır, Necati Cumalı, Oktay Akıncı gibi isimlerle tanışıyor.
5) TÜRKÜLERİMİ DUYUNCA DÜNYALAR BENİM OLDU
Üniversite üçüncü sınıftayken babasını kaybediyor. Bu acıyı saz çalıp, besteler yapıp, şiirler yazarak tedavi etmeye çalışıyor. Sene 1985 olduğunda iyi bir hukukçu olamayacağına kanaat getiriyor. Dönemin meşhur aranjörü Zafer Dalgıç da genç dostunun elindeki bestelerin piyasa deyimiyle ‘çok tutacağını’ düşünerek onu Unkapanı’na davet ediyor. Devamını Kısaparmak’tan dinleyelim: “İlk bestemi o zamanki adıyla Küçük Emrah (Emrah İpek) okudu. 1985’ten itibaren söz yazıp müzik yaparak para kazanmaya başladım. Aksaray-Karaköy altgeçidindeki kasetçilerde bestelediğim türküleri duyduğumda dünyalar benim oluyordu. Sonrasında Burhan Çaçan girdi hayatıma. Onun albümlerine besteler verdim.”
Sene 2022/Son albüm çalışmasında
6) KİLİM’İ POLİS RADYOSU PATLATTI
Yapımcıların ısrarıyla 1987 yılında ilk albümü ‘Kilim’i piyasa sürüyor. Devamı: “Basılan 10 bin kasetin sadece 3500’ü satılmıştı. Tek kanal TRT’ye çıkmalıydım ama şarkılarım Denetim Kurulu’nu geçemedi. Bunun üzerine ‘ikinci ekran’ Türkiye Polis Radyosu’na yolladım. Kilim, Nazlı Bebe ve Gecenin Kemanı’nı kabul ettiler. Kilim, Polis Radyosu’nda patladı. Erşan Başbuğ, TRT’de korsan ‘Gecenin Kemanı’nı çalınca şirket önünde kuyruklar oluştu. Satışlar birkaç yüz bine ulaştı.”
GENÇLER GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR
O günden bugüne hem kendi hem katkı sunduğu sevdiklerininkilerle beraber 50’den fazla albüm üretmiş. İşin hâlâ en çok mutfak kısmını sevdiğini söylüyor. Mutfakta aranjör olarak ona yardımcı olan iki de genç var; oğulları Ozan ile Kaan. Kısaparmak, “Başta oğullarım olmak üzere gençlerden çok şey öğreniyorum. Genç sanatçılar gümbür gümbür geliyor” diyor.
MÜZİK ORTAK DİLİMİZ
“Sanat, siyasal ve ekonomi koşullarından etkilenir. 1980’lerde Türkiye bir siyasal kırılma eşiğindeydi. 12 Eylül öncesi kuşaklar, hangi siyasal kökenden gelirse gelsin okur, düşünür ve sorgulardı. Müzik ortak dildi.”
Sene 1979
KENTSOYLU TÜRKÜLER
İnsanlar onun eserlerinde ne buldu? Yanıtı: “1980 ve 1990’ların başında Türkiye’de hızlı bir kentleşme yaşanıyordu. Repertuarımın içinde daha kentli ve çağdaş bir müzikaliteyle sunulmuş saf bir Anadolu duyarlılığı vardı. Dönemsel özelliğe uygun bir aranjman kullandık; kentsoylu türküler.” Anadolu insanının duygularını nasıl yansıtabildiğinin cevabıysa gözlemmiş: “Bindiğim banliyö treninde, belediye otobüslerinde, şehir hatları vapurlarında, tıraş olduğum berberde, çay içmek için girdiğim öğrenci kıraathanelerinde… Her yerde hasret, hüzün, sevda görüyordum. Bu halk derdi, sevgiyi, tüm insani duyguları mani ve türkülerle yansıtmış. Ben de yıllarca ozanları dinlemişim; Neşet Ertaş, Musa Eroğlu, Arif Sağ, Âşık Veysel, Muhlis Akarsu… Bunların yanında çağdaş isimlerden de etkilendim; Fikret Kızılok, Zülfü Livaneli, Ruhi Su, Selda Bağcan, Moğollar… Hepsini gönül imbiğimde süzerek ortaya çıktı eserlerim.”
Sene 1991/Barış Manço’nun TRT 1’de yayınlanan ‘Doludizgin’ programında
ONURLU VİCDANLI DURUŞ ÖNEMLİ
“Kültürel sosyolojiyle hep çok ilgiliydim. Müziğimizin temel ve güncel sorunları, kentleşme ve dijitalleşme kavramları ışığında yeniden ele alınmalı. Her şey, eskiye göre sayıca çok ama gerçek kıymetler yok denecek kadar az. Yapay zekânın ahlaksızlık manipülasyonlarına karşı da çok uyanık olmalıyız. Gerçek müzisyenlerin psişik hassasiyetleri yüksektir. Onlar, kendi ruhunun rahminde büyüyen fikirlerin aynasıdır. Ne yaparsanız yapın, önce onurlu bir duruş sonra da vicdanlı ve ahlaklı oluş çok önemli.”
TÜRKİYE NEONLU SOKAKLARDAN İBARET DEĞİL
“Türk halk müziğine gençlerin ilgisi dünden çok. Türkiye’yi büyük kentlerin neonlu bulvarlarından ibaret görmemek lazım. Kültür emperyalistleri neyi pazarlarsa pazarlasın bu ülkenin mayasında türkülerimiz var; bağlama sesiyle gözleri dolan milyonlarca insan var olmaya devam edecek.”
Sene 2024/Eşi Şebnem Kısaparmak ile
ŞOVENİST DUYARLILIKLARA UZAKTIM
“Aynı türde müzik yaptığımız arkadaşların bir kısmı ile hayata farklı pencerelerden bakıyorduk. Ben şovenist duyarlıklara uzaktım. Hayatım boyunca ‘şucu’ veya ‘bucu’ olmadım. Sözde bölünmüşlüğümüz bir yanılsamaydı. Bestelerimde herkesi kucaklayan bir çizgiyi benimsedim.”
Paylaş