İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor

Amacının ‘gıdıklamak’ değil, ‘içimizde kıpırtı yaratıp bizi düşünmeye sevk etmek’ olduğunu söylüyor. Uluslararası üne sahip grafik sanatçımız, Gürbüz Doğan Ekşioğlu ile buluştuk. Çalışmaları ünlü New Yorker dergisine kapak olan Ekşioğlu, eserlerindeki mizah duygusunu babasından, sanatsal yönünü annesinden, ilhamını da Karadeniz’den almış..

Haberin Devamı

1- Moda’daki atölyesi ne kadar çok yönlü bir kişilik olduğunu hemen ele veriyor… Bir tarafta sayısı 600’ü bulan renkli emayeleri, diğer yanda tuvali duruyor. Çizim masasının üzerinde dünyanın en prestijli dergilerinden New Yorker için tasarladığı kapaklar asılı. Eski fotoğraflarını çıkarırken aynı anda yeni sergisinin lojistiğini organize ediyor… Karşımda uluslararası üne sahip grafik sanatçımız Gürbüz Doğan Ekşioğlu var. Hikâyesi, bu ara çok revaçta olan sosyal medyada paylaştığı ‘Gecenin Rüyası’ serisindeki yıldızlara ilham veren Karadeniz’de başlıyor. Ordu’nun Mesudiye ilçesinde memur bir baba ve ev hanımı bir annenin beş çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya geliyor. Ekşioğlu anlatmaya başlıyor: “Mesudiye kıraç bölgeydi. Karadeniz’in bereketi olmadığından, para da hazır gelmediğinden tek çare okumak. O yüzden herkes çok aydınlanmacıydı. Babam ilkokul mezunuydu ama okumayı seven, tarih meraklısı biriydi. Şiirler, destanlar yazardı.” 

Haberin Devamı

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor

ÖDEVİ OLAN SIRAYA GİRDİ

Baba Şevket Bey şiire olduğu kadar mizaha da meraklı… Çocuklara sık sık şakalar anlatıyor. Anne Hatice Hanım da ailenin sanatçı kolunu oluşturuyor. Ailesinde Zehra Aral gibi ressamlar var. En küçük çocukları Gürbüz Doğan da ebeveynlerinin mizah ve sanat özelliklerini alıyor. Sorunlara sürekli çözüm bulmaya çalışan, mantıklı, becerikli bir çocuk oluyor. Yazın köye gittiklerinde çamurdan heykeller yapmayı, kalın dal parçalarını yontarak yaptığı kayıkları yağmur birikintileri üzerine inşa ettiği barajlarda yüzdürmeyi seviyor. İlkokula Ordu’da başlıyor. El becerileri burada önce bir öğretmeninin dikkatini çekiyor; ‘Sen çok güzel resim yapıyorsun, seni mutlaka yarışmalara sokmak lazım’ diyor. Onu, mahalledeki arkadaşları izliyor. Namı yayılınca resim ödevleri için herkes Ekşioğlu Ailesinin kapısını çalıyor! 

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor
Sene 1956/Memleketi Mesudiye, Aşağı Gökçe köyünden aile fotoğrafı...

Haberin Devamı

DÜNYALAR BENİM OLDU

Ekşioğlu, “Sürekli resim yapardım” diye devam ediyor: “Lise resim öğretmenimiz Necati Yeşilyurt resimleri çok beğenip ‘Sen mutlaka Akademi’ye gitmelisin’ deyince hazırlanmaya başladım. O arada Milliyet Gazetesi sanat eki vermeye başlamıştı. Karikatürist Turhan Selçuk, Ali Ulvi Ersoy, Tan Oral, Semih Balcıoğlu karikatürlerinden beslenirdim ama asıl hedefim ressam olmaktı. Bu gayeyle üniversite sınavına girdim ancak yerimi bulmam biraz maceralı oldu. İlk sene sınav iptal edildi. İkinci seferde önümde oturan aday bana ‘Tatbiki’ yi önerdi. İlk sınavı geçtim. İkinci aşamadaki mesleki sınavı geçemeyince fındık bahçelerimize faydası olur diyerek Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde Ziraat Fakültesi’ne kaydoldum. Oradan Yıldız Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ne geçtim. İki sene orada okudum ama aklım Tatbiki’de kalmıştı. Çok üzülmüştüm. Yeniden sınava girdim. Bu sefer Grafik Sanatlar Bölümü’nü dereceyle kazandım. Dünyalar benim oldu.”

Haberin Devamı

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor

Sene 1965/Orta ikinci sınıf öğrencisi...

TATBİKİ’DE 29 SENE

2-Gürbüz Doğan Ekşioğlu, 1975 senesinde bugünkü adı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan ‘Tatbiki’ye adım attı. Burada 29 sene geçirecekti! Daha ilk zamanlardan bu bağlılık belliymiş… Gürbüz Hoca, “Okulu o kadar sevdim ki ilk sene hiçbir hafta sonu evden çıkmadan fazladan ödev yaptım” diye anlatıyor: “İkinci sınıfın ikinci yarısında ilk defa bir fotoğraf yarışmasına katıldım ve ödül aldım. Bunun devamı geldi ve sonuçta iki buçuk yılda okul bitene kadar 12 ödül aldım! Hep çok çalışkan bir talebeydim. Girdiğim her yarışmadan ödül aldığımdan bana ‘Ödül avcısı’ adını takmışlardı.” Peki bu işin nesini sevmişti? Şöyle yanıtlıyor:

Haberin Devamı

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyorSene 1974/Yıldız Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde arkadaşlarla... Soldaki

“Logo, afiş, kitap kapağı, illüstrasyon, ambalaj grafik tasarımda görsel ifade biçimleridir. Bu öğretiyle ruhum uyuştu çünkü yaratmayı seviyorum. Babamın mizahıyla, annemin duyarlılık ve zanaat tarafıyla ben ortaya çıkmışım. O zamanlar afişleri, kitap kapaklarını elinizle yapıyordunuz. Ödüller insanı olumlu teşvik ediyor. Ressam olmak istiyordum ama illüstrasyon dersi ressamlık duygumu tatmin etti. Okulun çok güzel bir kütüphanesi vardı. Yabancı dergiler gelirdi. İnşaat mühendisliğinde okurken de kendimce karikatür çizmeye başlamıştım.”

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor
Sene 1988/Hürriyet gazetesinin yapmış olduğu Simavi (şu anki adıyla Aydın Doğan)Uluslararası Karikatür Yarışması’nda ikincilik ödülü alan karikatür.

Haberin Devamı

TEKNOLOJİSİZ SANAT YILLARI

3-Okulu bitirdikten sonra elinde diploması, ödülleri ve portföyüyle önce dönemin ünlü reklam ajanslarından Ada’nın kapısını çaldı. Az bir maaşla kadroya alındı. Ekşioğlu, “Gazete reklamları, dergi reklamları yapıyorlardı. O zamanlar şimdiki gibi hızın peşinde koşulmuyordu. İnsanlar kendilerini işlerine daha fazla verebildiğinden çok yaratıcı işler ortaya çıkıyordu. Sonradan teknoloji biraz ruhumuza müdahale etti... Kağıt ve kalemle uğraşınca daha fazla bütünleşiyorsunuz. Bir yıl orada çalıştım. Ancak aklım okuldaydı… Yarışmalarda kendime göre işler üretmeyi sevmiştim. Bu nedenle sanata ağırlık verebilmek için asistan olmayı kafaya takmıştım. Ajansta bir sene çalıştım. Sınavı açılınca okula döndüm, Temel Sanat Eğitimi dersine asistan oldum. Bu arada evlenmiştim. 12 Eylül sonrası uygulamalar sebebiyle ilk altı ay maaşsız çalıştım. 25 sene Tatbiki’de ders verdim. Akademisyenlik 16 senedir Yeditepe Üniversitesi’nde devam ediyor.”

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyorSene 1990’lı yılların sonu.. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde, Sunay Akın ile...

TURUNCU VOSVOS’TAN DOĞAN HIZLAN İNDİ

4-Sanat ve akademisyenlik yanında ‘ödül avcılığı’ kariyeri de tüm hızıyla sürüyordu! Ekşioğlu’na kapılar açan dönüm noktalarından biri de Hürriyet sayesinde olmuş: “Hürriyet gazetesinin karikatür yarışması vardı. 1984’te üç karikatürle katıldım. Bir gün sabah saat 7’de evimizin zili çalındı. Çizgili pijamalarımla balkona çıktım. Aşağıda turuncu bir Volkswagen araba içinde fotoğraf sanatçısı Cengiz Civa ve Doğan Hızlan! Yarışmayı kazanmışım, beni almaya gelmişler. Çok heyecanlandım. Kendi karikatürümün birinci olduğuna sonuna kadar inanamadım. Hayranı olduğum, yetişirken etkilendiğim karikatüristlerden Tan Oral benimle röportaj yaptı. Ödül törenine giderken üstüme giyecek kıyafetim yoktu. Hayran olduğum bir başka karikatürist Bedri Koraman’dan bir gömlek, bizi törene götüren taksi şoföründen de kıravat ödünç aldım! Sonra Çetin Emeç bana gazetede çizerlik teklif etti ama basında çizer olmayı hiç düşünmedim çünkü başkalarının söylemiş olduğu konuları değil kendi sözümü söylemek istedim. Yalnız Doğan Hızlan’ın Hürriyet Gösteri Dergisi’ne 10 sene iş yaptım. Doğan Bey bir kere bile müdahale etmedi. Benim gelişimimde katkısı çoktur.”

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyorZeynep Bilgehan, Gürbüz Doğan Ekşioğlu

NEW YORKER’LA TANIŞMAM

Ekşioğlu 1985’te ilk sergisini Nişantaşı’ndaki Etpa Galerisi’nde açtı. Ziyaretçileri arasında hayranı olduğu bir başka isim vardı; Cumhuriyet gazetesi karikatüristi Ali Ulvi Ersoy… Ekşioğlu anlatıyor: “Elinde portföy, ağzında piposuyla işlerime baktı ve ‘Bunlar New Yorker’a kapak olabilir’ dedi. Ancak o dönem yurtdışına hazır değildim. Ödüller devam ederken Ali Ulvi, Turhan Selçuk, Semih Balcığlu, Tan Oral, Bedri Koraman gibi isimlerle yarışmaların jürisinde yer almaya başladım. Bu zamana kadar almış olduğum ödül sayısı 27’si uluslararası olmak üzere 71’di. Yarışmalarda hayranı olduğum yabancı isimlerle de tanışma fırsatı bulmuştum; Mordillo, Brad Holland… Bunlardan ‘i love New York’ logosunun tasarımcısı Milton Glaser’ın teşvikiyle New York’ta Time, New York Times ve sonunda New Yorker’la görüştüm.  Yaklaşık 45 dakika sonra beni çağırıp iş teklif ettiler. Onlara kedili bir seri yolladım. İlk kapak 1992’de yayınlandı. Bu seriden sonra 2003’te ‘İkiz kuleler’ kapağı, 2011’de Usame Bin Ladin kapağı ve son olarak geçen yıl ‘Pandemiden çıkış’ olmak üzere toplamda sekiz adet kapağım yayınlandı.”

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor

Washington Post, Ekşioğlu’nun Usame bin Ladin’in öldürülmesi üzerine New Yorker’da yayınlanan kapağı ‘Unutulmayacak tarihi karikatürlerden biri’ olarak yorumladı. Gürbüz Doğan Ekşioğlu, 2021 mayısında yayınlanan ‘Pandemiden çıkış’ kapağını ise “Pandeminin o karanlık duygusundan sonra aşılarla yeniden kapıdan dışarı çıkabilme duygusu” diye anlatıyor… 

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor

GECENİN RÜYASI...

“Sanatçı yaşamış olduğu süreç içinde çağa ait sevinçleri ve üzüntüleri belgelemek zorundadır. Ben de empati yönü olan vicdanlı biri olarak ülkemdeki gelişmelere yönelik bir şeyler yapmak istiyorum. Gördüm ki insanlar mutlu şeyler görmek istiyorlar… Sosyal medyada paylaştığım ‘Gecenin Rüyası’ serisi böyle başladı. Çocukluğumda Ordu’daki köyümüzde, fındıkların üzerine sırtüstü yattığımda gördüğüm gökyüzü ve yıldızları yapıyorum. En büyük ilham kaynağım çocukluğum.”  

İllüstrasyonun büyük ismi: Benim mizahım gıdıklamıyor

İNSAN ZİHNİNE DOKUNUYORUM

“Mizah, sevinç ve hüzün gibi insan doğasında olan bir duygu. Karikatür sanatı bu duyguyu deşifre eder. Benim yaptığım mizah duyguyu temel alıyor ve güldürmek değil, düşündürmek için çiziyorum. Bir soruna çözüm bulmaya çalışıyorum. İnsan gıdıklanınca güler. Ben gıdıklamıyorum, insanın içine, zihnine, duyguyla dokunuyorum… Etkisi daha kalıcı oluyor.”

Yazarın Tüm Yazıları