Paylaş
1) Ofisi bütün dünya… Çalışma masası sokaklar, caddeler, dağlar, trenler, gemiler… Bizse söyleşi için onu kendisi için en egzotik yer olan vahasında; evinde yakalıyoruz! Saffet Emre Tonguç’la beraberiz. Hayat yolculuğu 28 Şubat 1966 tarihinde Çorlu’da başlıyor. Tonguç, Köy Enstitüleri’nin mimarı İsmail Hakkı Tonguç’un da mensubu olduğu, Romanya’dan göç etmiş, ticaretle uğraşan bir ailenin ferdi… Dedesi Saffet ve babası İsmail, Trakya’nın tanınan işinsanlarından. Çocukluğu Çorlu’da bahçeli bir evde, anneanne ve babaannesinin bağlarında, dalından üzümler yiyerek geçiyor. Tonguç, “Küçücük bir ilçeydi Çorlu… Çok net hatırlıyorum, bizim evden yaklaşık 200-300 metre sonra biterdi! Şimdi gittiğimde tanıyamıyorum. Her yeri apartman olan dev bir sanayi kenti olmuş” diyor gülerek…
“Başarımın sırrı işimi çok sevmek. İyi bir rehber olabilmek içinse öncelikle kriz yönetimini bilmeniz lazım. Mesela uçağı kaçırdın, yanında 40 kişi var. Ne yapacaksın? Önemli olan krizi insanlara hissettirmemek.”
‘SON VAPUR’A YETİŞTİM
Yedi yaşına geldiğinde, kendi deyimiyle ‘dünyanın en güzel yerlerinden biri olan Kandilli’ye taşınıyorlar… Tonguç, “Bugüne kadar 29 kitap yazdım, 17 tanesi İstanbul’la ilgili... Bu kadar çok kitabın sebebi kesinlikle Kandilli’de geçen çocukluğum…” dedikten sonra devam ediyor: “Bizim zamanımızda ‘mahalle arkadaşlığı’ kavramı vardı. Bu yüzden de çok güzel bir çocukluk geçirdim.” Kandilli İlkokulu’ndan sonra eğitim için kıtalararası yolculuğu başlıyor; Avrupa yakasında Ortaköy’deki Gaziosmanpaşa Ortaokulu’ndan sonra Şişli Terakki Lisesi’ni bitiriyor. Bu yılları nostaljisiyle anıyor: “Çok şanslıydım çünkü Şirket-i Hayriye’nin son vapurlarına yetiştim! Bu vapurların jilet yapılmasını kolektif bir suç olarak görüyorum. Amerikan arabaları bir gecede ortadan kayboldu. Keşke İstanbul’un geçmişinin tanıklarını muhafaza edebilseydik… Bugün İsveç’te hâlâ 1800’lerden kalma buharlı gemiler kullanılıyor.”
Sene 1968/Yaş 2, Çorlu’da...
İLK SEYAHAT İZCİ KAMPI
Aile seyahat etmeyi de seviyor; 1970’li yılları ülkeyi karış karış gezerek geçiriyorlar. İlk yurtdışı seyahatini 15 yaşında bir izci kampına yaptığını anlatıyor: “O zaman uçak filan yok, ağabeyimle otobüsle yola çıktık. Edirne Kapıkule’den önce Bulgaristan’a… Sonra o dönem Yugoslavya vardı! Oradan Avusturya, Almanya ve İtalya’ya geçtik. Bu seyahatten sonra dünyanın ve gezmenin ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Andersen’in çok sevdiğim bir lafı vardır; Gezmek yaşamaktır!” İçine ‘gezi’ virüsü girmişti! Ancak babası kendisiyle aynı fikirde değildi… Aile işleri, Koç Holding distribütörlükleri ve bir kamyon kasası fabrikası vardı; ‘Saffet, bu işleri devam ettirmeliydi.’ Dönemin eğitim ‘modası’ da Boğaziçi Üniversitesi’nin İşletme Bölümü’ydü. Tonguç, gönlünden geçen turizm bölümünü bir süre içinde tutup, 1983 senesinde puanı ona yettiği için önce Boğaziçi Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’ne girdi.
Sene 1970/Saffet 5 yaşında! Bir arkadaşının doğum günü partisi, Çorlu...
2) POPÜLERLİĞİNİN SIRRI İLGİNÇ BİLGİ KOLEKSİYONU
İki yılın sonunda, bugün hayatında çok faydasını gördüğü psikoloji bölümündeki eğitiminin ardından turizm bölümüne transfer oldu. Sonra siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünü de tamamladı. İlk rehberlik tecrübesi de bu dönemde olmuş: “Hem seyahat edip hem de para kazanayım diye tanıdığım bir acentenin yanında ‘apranti rehber’ oldum. Klasik bir ‘İstanbul’a ilk gelenler turu’yla başladım. Gezdirirken anlatmak, bildiklerimi paylaşmak çok hoşuma gitti. İki sene sonra profesyonel rehber kokartımı aldım. Sene 1989’du. En büyük şansım harita ezberleme yeteneğim. Turlara gitmeden yerli ve yabancı rehber kitaplardan şehirleri öğrenip haritaları ezberlerdim. Keşfetmek, yeni ve ilginç bilgileri bulup bunu insanlarla paylaşmak duygusu da beni çok kamçıladı. Belki turlarımın bu kadar popüler olmasının altında bu sebep yatıyor; ‘A bu ne kadar ilginçmiş’ dediğim şeyleri biriktirip paylaşıyorum. ‘Fısıltı gazetesi’ vasıtasıyla tanınır oldum. Hakkımda muhteşem geri bildirimler geliyordu. En iyi turları ve grupları ben alıyordum.”
Zeynep Bilgehan, Saffet Emre Tonguç’la evinde buluştu.
3) REHBERLİK VİRÜSÜ BİR KERE KANA GİRİNCE…
Hayaller seyahatti fakat babası da bir an önce işlerin başına geçsin diye oğlunu bekliyordu! Tonguç, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra doktora için Viyana’ya gitti. İki yıl sonra döndüğünde rehberlikten uzak kalmıştı ama işi hazırdı! Tonguç, “Babamın yanında işe başladım ama…” diye anlatıyor: “Rehberlik virüs gibi bir meslek… Bir kere kanına girince kravat, ceket, ofis, 9-18 mesai diye bir şey tutmuyor! İki yılın sonunda babama ‘Ben buzdolabı satmak, benzinlik işletmek istemiyorum’ dedim. İyi para kazanıyordum ama çok mutsuzdum. Kariyer yapmak için bir tekstil şirketinde ‘satın alma uzmanı’ olarak işe girdim. Altı ay sonunda yine ‘Ben ne yapıyorum burada!’ diye hayatı sorgulamaya başladım. Tam da bu arada bir arkadaşım arayıp Alman bir turist grubu için mavi yolculuk rehberliği teklif etti. Şirketten bir hafta izin alıp tura katıldım. Hem çok eğlenip hem de bir hafta gezi sonunda bir aylık maaşım kadar para alınca ‘Oğlum sen ne yapıyorsun! Neyin kariyeri!’ dedim ve koşarak rehberliğe geri döndüm!”
Sene 1984/Boğaziçi öğrencisiyken gittiği Uludağ seyahatinde.
4) KUSURA BAKMA ÖNEMLİ OLAN LİYAKAT!
Ancak aradan yıllar geçmişti...Tonguç, “Ben zannediyordum ki herkes ‘Muhteşem rehber geri döndü’ diye beni karşılayacak, hiç de öyle olmadı” diye devam ediyor: “Bana ‘Önemli olan liyakat’ dediler ve ben işe en baştan başladım. Önce küçük otobüs grupları, sonra Amerika ve diğer dünya turları... 2003’te Hürriyet Seyahat Eki çıkmaya başladı. Bu kadar deli gibi geziyorum, ‘Bunları paylaşmam lazım’ diyerek Hürriyet’e ulaşmaya çalıştım. Derken bir gün ‘Siz dünyanın en garip yerlerine gidiyormuşsunuz’ diye Ayşe Arman aradı. Ona Seyahat Eki’nde yazmak istediğimden bahsedince beni ekin yöneticisi Neyyire Özkan’a götürdü. Bir Küba yazısıyla başladım. 2007’de Hürriyet yazılarımdan ilk kitabımı çıkardım; ‘Türkiye’de Görülecek 101 Yer’. Onu ‘Avrupa’da Görülecek 10 Yer’ kitabı izledi... 2010’da beni patlatan kitap yayınlandı; İstanbul Hakkında Her Şey. Bu kitap 72 baskı yaptı.”
Sene 1992/Avusturya’da doktora yılları... Kayak merkezinde mola!
5) DEDİKODU KATMAK İŞİN TADI TUZU...
Sene 2012 olduğunda dünyanın yarısını gezmiş, dört kere üst üste Türkiye’nin en iyi profesyonel rehberi seçilmiş, 7 kitap yazmış, herkesin tanıdığı bir isimdi… Tek bir sorun vardı; hiç evde oturamıyordu! Çözüm olarak yurtdışı turlarına jübile yapmaya karar verdi. Bu radikal karar, bugün en sevilen Boğaz turlarının doğmasına vesile olmuş: “Boğaz dünyanın en güzel su yolu ve muhteşem eserler var. Sadece saray, kasır, kilise ve camiler değil… Yaklaşık 600 yalı var ve bunların 366 tanesi tarihi nitelik taşıyor. Turların bu kadar popüler olmasının sebebi bir tarihçi olarak değil Boğaz’ı bir hikâye anlatıcısı gibi gezdirmem. İşin içine biraz dedikodu girince çok daha akılda kalıyor. Benden çok iyi bir magazin yazarı da olurdu! Tarihi de anlatıyorum tabii ama araya dedikodu katmak işin tadı tuzu oluyor. Boğaz’daki favori yalılarım, Kandilli’de Kont Ostrorog Yalısı ile Yeniköy’de Afif Ahmet Paşa ve Zarif Mustafa Paşa yalıları… Bebek’teki Hıdiva Emine Valide Paşa Yalısı olarak geçen Mısır Konsolosluğu da çok görkemli eserlerden birisi.
Sene 2000'ler/Aspendos Tiyatrosu... Avustralyalı tur lideri Grethe Knudsen ile yaptığımız Anadolu turlarından...
BABAM İŞİMİ SORANLARA ‘GARSON GALİBA’ DERDİ
“Babam uzun yıllar rehberlik yapmamı kabullenemedi ve soranlara benle ilgili ‘Garsonluk gibi bir işi var’ dedi. Sonraki dönemlerde ofisine gittiğimde gördüm ki gazetedeki haberlerimi kesip asmış… Onu yedi yıl önce kaybettik. Hastanede son günlerinde hâlâ ‘Keşke holdingi olsaydı’ diyordu!”
‘OUTLET TURİZMİ’ BİTTİ GURME, SPOR TURLARI GELDİ
Saffet Emre Tonguç, bugün profesyonel hayattaki 36. senesini geride bırakmış! İlk başladığı günden bugüne seyahat alışkanlıkları nasıl değişti sorusuna yanıtı: “Kırılma noktası Turgut Özal’dan sonraki liberalleşme oldu. Ondan önce kapalı devre bir ülke gibi olduğumuzdan 1980’li ve 90’lı yıllarda yaptığım turlarda alışveriş ön plandaydı. Amerika turlarında gider beş saat outlet dükkân gezerdik. O yüzden bende şimdi alışveriş fobisi var! Günümüzde turlar çok çeşitlendi; kültür, gurme, trekking…”
Sene 2003/Annem Leman Tonguç, ablam Sevtap Tonguç ve teyzem Şadiye Başaran ile gemiyle Güney Amerika turundayız.
KÜÇÜK BÜTÇELER İÇİN ROTA ÖNERİLERİ
Sistemler kolaylaştı, dünya küçüldü. Ancak bütçeler de küçüldü! Bize hesaplı seyahat önerileri şunlar: “Küçük bütçelerle Avrupa’yı gezmek çok zor çünkü artık her şey çok pahalı. Yurtdışına çıkış harç pulundan tutun uçak biletlerine her şey almış başını gidiyor. Türkler için uygun fiyatlı yerler; Karadağ, Balkan ülkeleri, eski Yugoslavya ülkeleri, Slovenya, Hırvatistan... Yakın coğrafyada Gürcistan ve Mısır.” Bir rehber gözüyle gezdirdiği yerlerdeki değişimle ilgili gözlemleriyse şöyle: “Eskinin köhne yapısından kurtulduk çünkü çok bakımsız tarihi eserlerimiz vardı. Şimdi daha bakımlılar ama bunların arasında başarısız restorasyon örnekleri de var maalesef. Onlar da beni üzüyor. Örneğin Şile Kalesi’nin garip bir yapıya dönüşmesi gibi...”
ÜNLÜLERİN ÜNLÜ REHBERİ
Aralarında Dünya liderleri, Hollywood yıldızları ve modacıların da olduğu 100’den fazla ünlü ismi gezdirdi. Unutmadığı iki isim Madeleine Albright ve Oprah Winfrey olmuş. Diyor ki; “Hepsinin ortak özelliği tevazularıydı. İstanbul’da en çok Tarihi Yarımada’dan etkileniyorlar. Boğaz köyleri de ilgi görüyor. Bebek’te Aya Haralambos Kilisesi, Kavafyan Konağı, Fransız Yetimhanesi... Biz de sokaklarda daha çok kaybolup şehrin güzelliklerinin farkına varabilsek…”
EN SEVDİĞİM TURLAR…
Her yeri görmüş birinin gezdirmeyi en sevdiği yerler nereler? Şöyle cevaplıyor: “Tarihi Yarımada’yı, Fener-Balat turlarını, ara sokaklarda kaybolmayı, Karaköy bölgesinde Perşembe Pazarı ve Bankalar Caddesi’ni seviyorum. Yurtdışındaysa Norveç Fiyortları, Kanada, Güney Amerika’da Brezilya-Arjantin, Patagonya… Gemi turları da çok keyifli çünkü gece yatıyorsun, sabah bambaşka bir coğrafyaya gözünü açıyorsun. Hâlâ görmediğim birkaç yerden özellikle Butan’ı çok merak ediyorum.”
Paylaş