3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllere

Maslak’ta duvarları sanat eserleriyle dolu, etkileyici bir gökdelenin içindeyiz… Bu modern yapının bir köşesindeyse bizi 1900’lü yıllara götüren bir eczane duruyor! Türkiye’nin en köklü ilaç firmalarından Abdi İbrahim’in merkezindeyiz. Tarihi eczanenin içinde de yerli ilaç sanayimizin medarıiftiharı Abdi İbrahim’in Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut var… Büyük dedesi Abdi İbrahim’in Selanik’teki barut imalathanesinde başlayan ve bugün bir ilaç devi haline gelen başarı hikâyesini dinliyoruz...

Haberin Devamı

1- Nezih Barut söze, “Sadece Türkiye’de değil, dünyada da 100 yılın üzerinde var olmayı başarmış, üçüncü jenerasyonun devam ettirdiği firma sayısı yüzde 5’in altında” diye başlıyor ve bize zamanda bir yolculuk yaptırıyor. Sene 1880’ler… Selanik’teyiz. Bugün ismini ilaç kutularından tanıdığımız Abdi İbrahim, barut imalathanesi sahibi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor.

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereNezih Barut

AİLEYİ YOK EDEN PATLAMA

Hayata çok zor bir başlangıç yapıyor. Baruthanede meydana gelen bir patlamayla babasını ve tüm kardeşlerini kaybediyor. Abdi İbrahim, hayatta kalan annesiyle İstanbul’a göç ediyor. Hayata sıfırdan başlıyor; barut endüstrisinin yıkıcılığından iyileştirici eczacılık alanına kayıyor. Bugün İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi olarak bilinen ‘Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’nin ispençiyar (eczacılık) sınıfından 1908 senesinde mezun oluyor. Kısa süre bir İngiliz ilaç firmasında çalıştıktan sonra, 1912 yılında Küçükmustafapaşa’da bir eczane açıyor.

Haberin Devamı

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereNezih Barut - Zeynep Bilgehan - Babası İbrahim Hayri (solda) ve dedesi Abdi İbrahim Beylerin heykelleri arasında 

KUVVET ŞURUBU, MÜSHİL-İ NADİR...

İşe ‘majistral ilaç’ denen, formüle göre eczanelerde eczacılar tarafından hazırlanan ilaçlarla başlıyor. Hazır ilaç piyasasına kuvvet şurubu ile giriyor. Onu ‘Müshil-i Nadir’ izliyor. Nezih Bey, “Bir yandan da bugün ‘muadil’ dediğimiz jenerik ilaçları yapıyor” diye anlatıyor: “O yılların rağbet gören Fransız müstahzarı ‘Valerobromine Legrande’ ile rekabete girişiyor. Bu aslında kedi otu dediğimiz, sinirleri yatıştıran bir ürün”

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1919 - Büyük Yeni Han’daki laboratuvar

MEHMET REŞAD’DAN 5 ALTIN ÖDÜL

Bu ilaçla Padişah Mehmed Reşad tarafından beş altınla ödüllendiriliyor. Bugünün antidepresanı gibi! Bir güncel bilgi olarak bugün de en çok satan ilaçların başında antidepresanların geldiğini öğreniyoruz. Onu ağrıkesiciler ve antibiyotikler izliyormuş… Abdi İbrahim, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Sarayburnu’nda kurulan Ordu Sıhhiye Deposu’nun başına getiriliyor.

Haberin Devamı

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1920’ler - Eczacı Abdi İbrahim Bey ve eşi Fatma Mehveş Hanım ile ailesi 

CEPHEYE ACİL SARGI BEZİ

Burada ilk kez ‘prese hidrofil pamuk’ hazırlıyor; emme gücünü artıran pamukların başta Çanakkale olmak üzere farklı cephelerde başarıyla kullanılması Abdi İbrahim Bey’e büyük bir itibar kazandırıyor. 1919 yılında eczanesini satıp Avrupa’dan getirttiği makinelerle Mahmut Paşa’da bir laboratuvar açıyor. Ancak işler büyürken kendi 39 yaşında böbrek yetmezliğinden hayata veda ediyor. İşlerin başına eşi Fatma Mehveş Hanım geçiyor. Eczacı değil ama başarılı bir girişimci; Fransızca kitaplardan öğrendiği formüllerle üretimi devam ettiriyor.

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1970’ler - İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi

Haberin Devamı

2- MARSHALL YARDIMI’NI REDDEDİYOR

İşi kolay olmuyor. Bir yandan kapıya dayanan alacaklılarla uğraşırken bir yandan iki çocuğunu okutmaya gayret ediyor. Oğlu İbrahim Hayri Bey eczacılık, kızı Emine Hanım tıp okuyor. Nezih Bey, “Öyle yokluk çekmişler ki babamın cebinde ya simit ya üniversiteye gitmek için tramvay parası olurmuş” diye devam ediyor: “Her fırsatta laboratuvara gider, üretimin her aşamasında çalışırmış. Babam 1940 yılında mezun olup laboratuvarın adını, ‘Abdi İbrahim Barut Tıbbi Ecza Laboratuvarı’ yapıyor. Üretilen ilaç adedi 100’e ulaşıyor. Milli duyguları kuvvetli olduğundan Marshall Yardımı’nı reddedip kendi imkânlarıyla büyümeyi tercih ediyor. 1953 yılında laboratuvarı Vefa’ya naklederek ‘Abdi İbrahim İlaç Fabrikası’nı kuruyor. Makinelere meraklıydı. Çok şık giyinir ama bir tamir gerektiğinde kolları sıvar, sonra da yağ içinde eve gelirdi.”

Haberin Devamı

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllere1919 dönemi ilaç şişesi

HER DERDE DEVA BULUNACAK MI

Barut, sanayideki en büyük yeniliğin biyolojik ilaçlar olduğunu anlatıyor: “Bunlar kimyasal olmayan, canlı hücreden elde edilmiş, daha yüksek teknoloji ile üretilen ve ülkemizin geleceği için önemli olan ilaçlar... Bir sonraki aşama gen teknolojisiyle size özgü ilaçların üretilmesi olacak.” Peki dünyada her derdimize deva olacak bir dönem olacak mı? Tıp dünyası heyecanla neyi bekliyor? Barut: “Herkesin beklentisi Alzheimer ile alakalı bir ilaç bulunması. Onkoloji ilaçlarıyla ilgili biyoteknoloji alanında da ciddi gelişmeler yaşanıyor.”

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1990’lar - Kız kardeşi Nesrin Barut Esirtgen ile 

3- MAÇ ESNASINDA KALP KRİZİ

Haberin Devamı

İbrahim Hayri Bey, eczacı bir babanın kızı olan Belma Hanım ile evleniyor. Nezih Barut da 1952 senesinde bu çiftin iki çocuğundan ikincisi olarak dünyaya geliyor. Ne yazık ki babasıyla aynı kaderi yaşıyor. İbrahim Hayri Bey, bir akşam radyoda Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçını dinlerken kalp krizi geçiriyor ve 44 yaşında hayatını kaybediyor. Barut, “Henüz dokuz yaşındaydım. Kabullenmem çok zor oldu. Ortaokul ikinci sınıfa kadar babamın öldüğünü herkesten sakladım” diye anlatıyor. Belma Hanım sonrasında hayatını çocuklarına vakfederek geçiriyor. Fabrika yönetimi doktor enişteye bırakılıyor.

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1950’ler - Belma, İbrahim Hayri, Nesrin ve Nezih Barut

4- 2 DEDE VE BABA ECZACI OLUNCA...

Barut, çocukluktan itibaren ticarete meraklı. Küçük yaşta evin önüne Tommiks-Teksas dergileri tezgâhı kuruyor. Bahçedeki ayvaları komşulara parayla sattığı için annesinden sık sık fırça yiyor. Nezih Bey, “Üniversite için hem işletme hem de eczacılık fakültesini kazandım. Gönlüm işletmedeydi ama eniştem, ‘Sonradan da işletmeci olabilirsin ama hiçbir zaman eczacı olamazsın’ dedi. Annem de ‘İki deden de eczacı, baban da eczacı, senin eczacı olman lazım’ deyince İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girdim” diye anlatıyor.

YELKENCİYİ ZOR RÜZGÂRLAR USTALAŞTIRIR

“Zorluklar karşısında kendime hatırlattığım bir cümle vardır: ‘Yelkenciyi ustalaştıran, rüzgârın ve dalgaların zorluğudur.’ Sabretmek, hemen pes etmemek lazım. Başaracağınıza hem kendiniz inanmalı hem de karşınızdakileri inandırmalısınız. Abdi İbrahim hep krizlerde, risk alarak büyüdü. Bu da bize başarı getirdi.”

5- BU ÜLKEYE BORCUMUZ VARDI

İlk iki sene matematik ve botanik dersleriyle bu karardan pişmanlık duysa da üçüncü sınıftan itibaren ‘eczacılığın özü’nü sevmeye başlıyor. Nedir bu öz? Barut: “İlaç yapmayı sevdim. Tablet nasıl yapılıyor, nasıl kaplanıyor? Amaç insanları iyileştirmek, tıbba ve insanlığa hizmet etmek. Sonra iş hayatında da hep düşüncem ‘Bu ülkeye borcumuz var’ oldu. Bir şeyler yapmak lazım. Ben herkesten farklı şeyler yapmaya çalıştım; fabrikayı büyütmek, yabancı yatırımcılarla ilişkiler, ilk AR-GE tesisini kurmak, ilk biyoteknoloji fabrikasını yapmak...”

6- İLAÇ DA YAPTIM KAMYON DA KULLANDIM

Mezuniyetten sonra eğitim için İngiltere’ye gidiyor. Dönüşte fabrikada çalışmaya başlıyor: “Annem ‘Yeni mezunsun yapabilir misin?’ dedi. Fabrikayı idare eden eniştemden çok şey öğrenmiştim. 25 yaşındaydım. Kızılay’ın sıtma ilacı ihalesine gece gündüz çalıştık. Ben de malzemeleri tartıyor, karıştırmasını yapıyor, tablet makinelerinde çalışıyordum. Hatta parmağımın birini tablet makinesine kaptırdım. Yeri geldi sevkıyat kamyonunu ben kullandım, malları depoya indirdim. Üretim yapmayı çok sevdim, hâlâ da severim… Tabii bugünkü teknoloji çok farklı.”

HEP GENÇ ÖLECEĞİM DİYE DÜŞÜNÜRDÜM

“Ailenin soyadı Selanik’teki barut imalathanesi işi sebebiyle Cumhuriyet döneminde ‘Barutçu’ oluyor. Sonra ‘Barut’a dönüyor. Dedem 39 yaşında, babam 44 yaşında öldü. Ben de hep o yaşlarda öleceğim diye düşündüm ama 71 yaşındayım ve hâlâ yaşıyorum (gülüyor).”

7- BEYAZ ÇORAPLA NUMUNE İLAÇ

Şirketin büyümesi 1980’li yıllarda: “Amerikalı bir firmayla işbirliğimiz vardı. Yeni jel formundaki ilacı biz çıkaracaktık ama önemli bir ağrı kesici ilacı vermek istemediler. Onlara bir yıl içinde belli miktarda satış sözü verdik. O sıralar spor ayakkabının içine beyaz çorap giymek çok modaydı. Beyaz spor çorap ile spor yaralanmasının uyumundan aklıma geldi; beyaz çorap yaptırdım, jelleri numune olarak dağıttım. O kadar ilgi gördü ki 800 bin kutu kadar sattı. Bu başarı bizi biz yapan ağrı kesiciyi getirdi.”

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1950’ler - Vefa’daki fabrikada ilaç üretimi 

8- 250’DEN FAZLA MARKA 500’Ü AŞKIN ÜRÜN GAMI

Yedi kişiyle başlayan Abdi İbrahim bugün Türkiye ve uluslararası pazarlarda 5 bin 500 kişiye istihdam sağlıyor. Yılda 700 milyon kutu ilaç üretiyor, 250’yi aşkın marka ve 500’den fazla ürün gamına sahip. Yerli ve milli kalmaya devam ediyorlar… Barut: “70 ülkeye ihracat yapıyoruz. Kazakistan ve Cezayir’de üretim tesislerimiz var. Suudi Arabistan’da bir ortak üretim tesisi projesi imzaladık. En büyük hedef yeni bir molekül bulmak. Türk eczacısının, Türk ilaç firmasının dünyada neler yapacağını ispat etmek istiyoruz.”

İLAÇ İSİMLERİ NASIL SEÇİLİR

Siz de eczanede ilaç isimlerini telaffuz etmekte zorlanıyor musunuz? Bu isimler nasıl bulunur? Barut: “Bizimkilerin çoğunu ben seçerdim. Alakasız, tabelalardan esinlendiğim, kulağa hoş gelen isimler de endikasyon veya aktif maddeden türemiş isimler de olabiliyor. Bazen zor isimlilerin satışı daha çok oluyor (gülüyor).”

3 kuşağın yerli ve milli yolculuğu... Baruthaneden şifalı formüllereSENE 1980’ler - Meslekte ilk yıllar üretim kontrolü

Yazarın Tüm Yazıları