Yeni tür bakanlar

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Purolu sihirbaz ekonomi bakanının maaşı ne kadardır bilmiyorum, bin doların üstünde değildir herhalde... Özal gibi bir pozlar takınıp ortalıkta dolaşıyor.

Pek de iddiacı.

Geçenlerde girdiği iddiayı kaybetmiş, kendisini toplum mühendisi diye ortaya atan bir başka bakana on bin dolarlık saat vermek zorunda kalmış.

Üçüncü dünyalılığı taşımak hem pahalı hem de yorucu olsa gerek. Çünkü üçüncü dünyalılığın sembolleri epey yüklü oluyor. Pahalı saat, özgüvensizliğin dışavurumu. Pahalı kalem, bir tür statü arayışı.

İlginç sahneler.

Yönetimdeki bugünkü kadronun bir ilginç özelliği de iş yapmak yerine sürekli ders verme ihtiyacını hissetmesi. Bütün dünyaya hızlandırılmış iktisat dersi veriyor kimileri. Bu ders programına günlük ahlak kurallarının tekrarlama kursları da dahil. (Bunu da yeni keşfediyorlar, neyse.)

Etik'e göndermelerle siyasi meşruiyet arayışı vs.

Demokrasi ve insan hakları gibi kavramları tekrarlayarak ‘yıpratan’ zihniyet şimdi de etik ve ahlak'a da musallat oluyor. İyice içini boşaltmak için.

En şık sözlerden birisini önceki gün koalisyonun partisiz bakanı Yalım Erez söylemiş. ‘Odalar’ın oda başlarının büyük ‘toplum mühendisi’ diye lanse ettikleri zat ‘Sorun devletteki hırsızlık’ diyor. ‘Devletteki hırsızlık önlenebilse enflasyon kendiliğinden yüzde 50 azalacakmış’ filan. Sonra hızını alamıyor ‘ Türk devleti bugün bir hademe ve şoför devleti haline getirilmiştir’ diyor.

Zarif, şık cümleler. Kendilerinin bu zarif üslubu ve güzel Türkçesi yazdığı mektuplara da yansır zaman zaman.

Neyse yeni tür bakanlar bunlar... İş yapacaklarına, kendi yarattıkları yapıdan şikayet eden sorumlular. Şaibeli insanların iş başına gelmesinde rol oynadıktan sonra ‘Sorun devletteki hırsızlık’ diyebilecek kadar rahat olabilenler.

Sorun devletteki hırsızlık ise bir hükümet üyesinin görevi bu hırsızların peşine düşmek değil midir? Onların adalete gönderilmesini sağlayacak kanalları açmak değil midir?

Susurluk'un üstüne gitmek değil midir asıl ulusal görev? İşgal edilen o mevkiinin hakkını vermek şikayet etmek değil artık adres göstermektir.

Vurdumduymazlık ve ilkesizlik bir toplumu böylesine rehin alırsa, insanların düşünme yetenekleri böylesine körlenirse birileri çıkar, ‘Sorun devletteki hırsızlık’ diyebilir. Kimsenin sesi çıkmaz. Kimdir bu hırsızlar? Kimdir bu insanlar, soruları da yanıtsız kalmaya mahkumdur.

Bu sözlerle özel sektör bütün günahlarından arınır. Kutsanır.

* * *

Çok medyatik olmadıkları için belki dikkat çekmiyorlar.

Ya da toplum mühendisi olarak lanse edilmedikleri için basında yer almıyorlar ama Meclis içindeki dialog grubu, Parlamento'nun itibar kaybının nedenlerini ortadan kaldıracak önlemler üzerinde çalışıyor.

Önemli bir girişim bu.

Tecrübeleri ve geçmişteki hizmetleriyle toplumda saygınlık kazanmış bazı Parlamento üyeleri ‘Parlamento’nun itibar ve saygınlığı yok olmuş. Hatta zayıflamış bir ülkede demokrasiyi yaşatmak mümkün değildir', diyor.

Teşhise katılmamak mümkün değil. Ama Türkiye'nin teşhise değil artık eyleme ihtiyacı var. Meclis'in kaybolan itibarını yeniden kazanmanın yolu önce Kalemliler'in ve de pekçoklarının tasfiyesini gerektiriyor. Bu da partilerin işi. Yani dialog grubu üyelerinin de mensubu olduğu partilerin işi.

Tabii modernleşme, çağdaşlama gibi bir endişe taşıyorlarsa.













Yazarın Tüm Yazıları