Paylaş
Bilim dünyası uyarmaya devam ediyor.
Bir grup Türk ve yabancı bilim adamının Gölcük depreminden sonra yaptığı ortak araştırma önceki gün yayımlandı. Çalışmanın sonuçlarına göre önümüzdeki otuz yıl içinde, İstanbul ve çevresinin şiddetli bir depremle sarsılma ihtimali yüzde 60 dolayında.
Demek ki önümüzdeki otuz yıl içinde bir ‘‘İstanbul depreminden’’ söz etmek falcılık değil, ‘‘bilimsellik’’.
Bu araştırmayı hafife alıp ‘‘2030'dan önce deprem olmaz’’ diye yorumlamak ve otuz yıllık yeni bir rehavet dönemine balıklama dalmak da mümkün.
Hele şu günlerde, ‘‘cumhurbaşkanı seçiyoruz’’ bayramı kutlanırken ve de son yıllardaki en etkin sağlık bültenimiz haline gelen borsa çılgınca coşarken!
* * *
Deprem öncesi ‘‘cellat müteahhit-yerel yönetici’’ işbirliğinden söz etmek oyunbozanlıktı. Sonra depremin ‘‘abartılmaması’’ istendi. Şimdi de ‘‘uyarıların’’ şu mutluluk günleriyle ‘‘uyumlu’’ olması tavsiye ediliyor.
Oysa bilim adamları ‘‘Paniklemeyin ama bütün önlemleri alın’’ demekte ısrar ediyorlar. Yapılan bütün uyarılara rağmen bu ülkede, cılk zemine çürük bina dikme ‘‘katsayısının’’ ne kadar yüksek olduğu bilindiği için.
Çünkü bu ‘‘yüksek katsayılı vurdumduymazlık’’, ‘‘kaçak kat histerisi ve arsızlığıyla’’ birleşince 17 Ağustos faciasının altyapısını hazırlamıştı.
Yirmi bin ölü, binlerce yaralı, evsiz, umutsuz, geleceksiz insan.
Türkiye ‘‘depremini’’ unutabilir mi?
Uyarılara gene kulaklarını tıkayabilir mi?
Anlaşılıyor ki otuz yıl içinde İstanbul'u gene Kuzey Anadolu Fayı sarsacak.
17 Ağustos'ta Gölcük'te ‘‘stresini’’ boşaltan fayın bu kez İstanbul'un batısında yeniden kırılacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
İşin mantığı böyle: Bir bölgede kırılan fayın ilerleyerek değişik seviyelerde yeniden gerilip kırılması ve böylece yeni bir depreme ortam yaratması çok yüksek bir olasılık.
Kuzey Anadolu Fayı'nın da 1939'dan bu yana Batı'ya doğru kırıldığı biliniyor.
Son yıllarda Adapazarı ve Gölcük'ü yerle bir eden deprem zincirinin bu kez İstanbul'un batısında bir bölgede meydana gelmesi, bilim dünyası için hiç şaşırtıcı olmayacak.
Tıpkı Kuzey Anadolu Fayı'nın ‘‘sicilini’’ yakından bilenlerin 17 Ağustos depremine şaşırmadıkları gibi.
Yapılan çalışmanın sonuçlarını BBC'ye anlatan Amerikalı uzman Tom Parsons, tarihteki depremleri inceleyerek geleceğe dönük tahminler yapmanın mümkün olduğunu söylüyor.
Açıklanan bu son çalışma da bölgenin 2000 yıllık deprem tarihi incelenerek gerçekleştirilmiş.
Biz de 2000 yılında faal bir ‘‘fayın’’ üzerindeki bir ülkenin ‘‘deprem tarihinin’’ ne kadar önemli olduğunu, yirmi bin kişiyi betona kurban ettikten sonra anlıyoruz.
Acaba Türk mimarları, şehir planlamacıları ve inşaat mühendisleri öğrenim yıllarında bu deprem ülkesinin ‘‘deprem tarihiyle’’ tanışmışlar mı?
Tanışmamışlarsa bundan sonra bir şeyler değişecek mi? Yani 17 Ağustos, yeni depremlerin habercisiyse bundan sonra ne yapılacak?
* * *
Birkaç ay öncesine kadar İstanbullu zenginler kurtuluşu Sarıyer'e göç etmekte bulmuşlardı. Böyle bir fantezi sadece Sarıyer'deki rantları artırdı.
Ve de deprem birden Türkiye'nin gündeminden uzaklaşıverdi. Oysa bilim dünyasının yaptığı uyarılar bir seferberlik gerektirecek kadar çarpıcı.
Fay önümüzdeki yıllarda stresini İstanbul'un batısında bir yerlerde atacaksa bu bölge için nasıl bir imar planı düşünülüyor?
Bu bölgedeki fabrikalar, yollar için ne gibi önlemler alınıyor? Okullar ne durumda? Yoksa ‘‘deprem yaza rastlar, okullar kapalı olur’’ mantığı mı geçerli?
7.4 yaşamış bir toplumun reflekslerinin bir başka türlü çalışması gerekir.
Sanki her şey gene sil baştan gibi. Ölümle yeniden kumar oynanıyor.
Bakıyorum da tarihe, trajedilerinden ders almayan toplumlar pek aşama yapamıyorlar.
Paylaş