Paylaş
Başbakan Bülent Ecevit, ‘Şu sırada Hükümetin önündeki ivedi sorun Öcalan asılsın mı asılmasın mı sorunu değildir. Zaten bu konuda yetki Hükümet’te değil, TBMM'indedir. Hükümetin asıl ivedi sorunu, üyesi olduğumuz Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'nden ihtiyati tedbir olarak gelen infazın ertelenmesi istemidir. İnfaz konusu ancak bu isteme uyulmazsa öncelik alacaktır. AİHM'nin bu istemine uymak, bağlayıcı anlaşmalar açısından ulusal bir yükümlülüktür', diyor.
Ulusal yükümlülük, ulusal sorumluluk, ulusal beraberlik ve daha ne kadar ‘ulusallık’ varsa hepsini içeriyor önümüzdeki günlerde alınacak Öcal ile ilgili karar.
Bu sütunda bir kere daha yazmıştık.
İdam cezasının infazı, Türkiye'nin Avrupalılığını ne tescil eder ne de yeniden tartışmaya açar. Yarın yapılacak üçlü zirvede ve daha sonraki süreçlerde yapılacak değerlendirmeler bütünüyle ‘ulusal’ olan bu konunun, 21. yüzyıla şekil verecek potansiyeldeki bir ülkenin ‘ulusal özgüveni’ ile ele alınmalı.
Siyasi sınıfta özgüven, toplumsal reflekste özgüven gerektiren tarihsel bir dönemeçte Türkiye.
Avrupa'nın beğendiği değil kendimizin beğendiği bir ülke olmak için biz idam cezasını istiyor muyuz? İdam cezasından bir sonuç alabileceğimizi düşünüyor muyuz?
Bu sorunun yanıtı artık berraklaşmak zorunda.
Türkiye, Abdullah Öcalan'ı yakalayıp, yargıladı. Ve kendi iç hukukuna göre en ağır cezaya çarptırdı.
Şimdi bu kararın Meclis ve de Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını gerekiyor. Yani bizim yasalarımızın Meclis'e ve Cumhurbaşkanı'na tanıdığı bir yetki bu.
Yetki kullanılırken her zaman kritik kararlar verilmez.
Milletvekilliği görevi her zaman bu kadar önemli olmaz. Bir tarihi oylamanın sorumluluğunu taşımak, parti hesabını, genel başkanın kaşını gözünü aşan büyük bir güç gerektirir.
Bu aşamada Meclis'teki her milletvekilinin kendi kendisine sormasını gereken tek ve net bir soru var:
Ölüm cezası ile yaşamak istiyor muyum?
Öcalan'ın infazından yana mıyım?
Her milletvekilinin, her seçilmişin sadece bu toplumun geleceğini düşünerek vermesi gereken bir karar bu.
Düne kadar demokratlığı elden bırakmayan Fazilet Partisi'nin Öcalan konusunda MHP'yi provoke ederek sergilediği zavallı politikaya bakıyorum da... Cezanın infazını istiyorum, diyecek kadar bile cesaret gösteremiyorlar. İşi taşerona ihale etmeye kalkıyorlar.
Zaten bütün sorun da burada.
Yıllardır siyasi sınıfın hiçbir konuda net pozisyon belirleyememesinde. Bu nedenle hálá idam cezasını tartışıyor olmamız bir rastlantı değil.
Ama bugünün koşulları çok farklı.
21. yüzyılı şekillendirecek olan bir ülkenin, bu misyonun gereklerini yerine getirecek adımları atması gerekiyor. Özgüvenle, kararlılıkla, cesaretle. Ve de her konuda çözüm üretme hakkını ve yeteneğini kullanarak. Kendi çözümlerini, bir dünya markası haline getirerek!
Paylaş