Paylaş
OLAYLAR karşısında verilen tepkiler insanların kişiliklerini ele veriyor. Tepkilerin ve de tepkisizliklerin de bütün kişilik yapısını ortaya koyması gibi.
Korkunç olaylar yaşanıyor. Biliyorsunuz kimden, kimlerden nasıl bir tepki geleceğini.
Ve aslında kimlerden tepki gelmeyeceğini de çok iyi biliyorsunuz.
Yağcılık, yalakalık, eyyamcılık düzeninin aktörleri bunlar. Korkunç olaylar karşısında tepkisiz kalmak ya da doğru tepki verenleri eleştirmek için varlar.
Bulundukları makamları bunun için işgal ediyorlar, bunun için istihdam ediliyorlar, para alıyorlar, oraya buraya davet ediliyorlar v.s.
Yaklaşık bir yıldır Türk ekonomisinin çok iyi durumda olduğunu söyleyen Dünya Bankası'nın yetkilileri, geçenlerde Financial Times Gazetesi'nde yayınlanan bir makaleyle ‘‘Türkiye'nin yolsuzluklara batmış bir ülke olduğunu’’ dünyaya duyurdular. IMF ile ortaklaşa hazırlayıp hükümetin eline tutuşturulan istikrar paketinin yolsuzluklar nedeniyle uygulanamadığını bu nedenle kasım ayının sonunda kriz çıktığını söylediler.
Hükümetten tıs yok. Milliyetçiler suskun. Muhalefetin ilgi alanına girmiyor. Konu, faiz indi çıktı yazarlığının gündemine girecek kadar önemli değil.
Bu tür konular ‘‘tepkisizliği gerektiren meseleler kotasından’’ torpilliler. Dünya Bankası ve IMF'ye şirin gözükmek, belli tribünlere yerleşebilmek için tepkisizlik!
İşine gelince ‘‘cazgır’’ ama cesur tavır gerektiğinde ‘‘hesaplı bir suskunluk’’ içinde olanlardan oluşmuyor bu ülke. Bazen bir kişinin doğru tepkisi, Türkiye'yi birinci ligde görmek isteyenlerin tercümanı oluyor.
28 Ocak 2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Merkez Bankası İdare Meclisi üyesi, DPT eski Müsteşarı Prof. Bilsay Kuruç'un açıklamasını ben bu duygularla okudum. Şöyle diyor Kuruç: ‘‘Bazı uluslararası kuruluşların veya bunların bazı temsilcilerinin, bazı ülkelere ahlak dersi ve akıl verme merakı dünyada moda oldu. İnsanlığın en eski hastalıklarından olan rüşvet, yolsuzluk ve bunlara bağlı uygunsuzluklar dünyada sermaye akımlarının serbestleştiği ve yaygınlaştığı son on yılda her yerde çoğaldı. Acaba hangi ülke veya uluslararası kuruluş bu bakımdan daha hasta? İşin ölçüsünü kaçırmamak gerekiyor. Herkes kendi yolsuzluğunu kendi temizlemeli. Ölçüyü burada tutmalı. Financial Times'da çıkan yazı bence analitik bir değer taşımıyor veya katkı yapmıyor. Ama özünde Türkiye'yi çeşitli sektörlerde yaygınlaşan bir ‘yolsuzluklar ülkesi' olarak tanıtıyor. Bir büyükelçi veya bir kuruluş temsilcisi bulunduğu ülke hakkında görüşlerini dile getirmenin usulünü bilmelidir. Bunu, çizmeden yukarı çıkarak ve temsilcisi olarak bulunduğu ülkeye saygısızlık anlamına gelecek biçimde yapmamalıdır.’’
Financial Times’da çıkan yazıda, Türkiye'de esas olarak bankacılık sektörünün yolsuzluklara battığı söyleniyor. Ve de bunu Dünya Bankası'nın sorumlu temsilcileri dünyaya ilan ediyor. Bu noktada Kuruç haklı olarak şu yorumu getiriyor: ‘‘Böyle bir yazı, bankacılık sektörünün gelişmesine nasıl bir katkı yapacaktır? Sorumlu temsilcilerin bu etkiyi hesaba katacak ehliyetten yoksun olduklarını düşünmek onların mesleki düzeylerine haksızlık olur.’’
* * *
Böyle bir tablo karşısındaki ‘‘suskunluğun’’ dinamiğini anlamak zor değil. Çünkü ‘‘suskunlar’’ kendi çizgilerinde ‘‘tutarlılar’’.
Bir de yerinde doğru tepkiler var. Onlar da Türkiye'yi birinci lige layık görme noktasında ‘‘tutarlılar’’. Yerinde ve haklı tepkileri de bu ‘‘tutarlığın’’ ürünü.
* * *
Başka bir araştırma, Türkiye'yi yolsuzluklar ülkesi diye dünyaya ilan ediyor. Gene hükümetten tıs yok. Meclis içi muhalefetin refleksleri tıkalı. Meclis dışındaki muhalefet ise ‘‘Türkiye'deki yabancılar Türkiye'yi nasıl görüyor’’ toplantılarıyla ‘‘ruh çağırma’’ peşinde. ‘‘Her şey iyi’’ sektörünün yorumcularına göre, ‘‘bu bir geçiş dönemi ıvır zıvır’’ vs. vs.
Tam derin bir karamsarlığa kapılacağınız sırada karşınıza bir haber çıkıyor. Önceki gün Milliyet'te Serpil Çevikcan'ın ‘‘Çankaya, temizliğe başlıyor’’ başlıklı haberiyle yeniden umutlanıyorsunuz.
Cumhurbaşkanı Sezer, ‘‘Türkiye'nin bir numaralı sorunu yolsuzluk ve çürümüşlükle mücadele’’ diyor. Devlet Denetleme Kurulu üyelerine talimat veriyor: Özgürsünüz, çürüğü temizleyin. Görevinizi yaparken bir isteğiniz olursa karşılamaya hazırım'' diyor.
Ülkesini birinci lige taşımaya kararlı bir cumhurbaşkanının ‘‘tutarlılığı’’ bu. İşte böyle umutlanıyorsunuz.
Nefes almak için umutlanıyorsunuz! Hem de ‘‘zirve’’ böyle deyip daha da umutlanıyorsunuz!
Paylaş