Paylaş
Dün yaptığım küçük bir soruşturmanın sonucu şöyle:
Toplum, küskünlerle barışık değil.
Yüz on altı imzanın pek bir manevi değeri de yok.
Kararlı ya da kararsız, öfkeli ya da fanatik derece partili, kiminle konuştuysam aldığım yanıtlar ‘Meclis seçim kararı aldığına göre bu bir kontrattır. Topluma verilen sözdür. Şimdi ne oluyor? Bu kontratı kimin ihlal etmeye hakkı var, şeklinde.
Şimdi her küskünden derin analizler yağıyor. Lider sultasına karşı eleştiri, seçim yasasının değiştirilmesi için olgun tahliller. Sorumlu siyasetçi imajı.
Ucuz demokrasi havariliği.
Bilge adam.
Ve rejimi sahiplenen fedakar siyasetçi klipleri. Liderin gazabına uğramış hakkı yenmiş, değeri bilinmemiş siyaset adamı vurgularıyla.
Bütün bu senaryo tutmuyor.
Çünkü hangi koşulda olursa olsun seçmenden sandığı kaçırmak siyasetin en temel kuralarına tecavüzdür. Her na kadar bu seçimlerin, siyasi tabloyu çok da değiştirmeyeceği düşünülse bile.
Kendi toplumundan, kendi toplumun oylarından korkan siyasetçinin rejim gardiyanlığına soyunması kadar acıklı bir görüntü düşünülebilir mi?
18 nisanda seçmen sandık başına gitmeli.
Bizler de şimdiden Türkiye’nin her köşesine dağılıp o çok korkulan seçmenin öfkesini, endişlerini ve de beklentilerini anlamaya çalışmalıyız. Küskün arkadaşların, elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi viyaklamalarına aldırış etmeden.
Çünkü herkes çok iyi biliyor ki listede kıyak bir yere otursa küskün milletvekili liderinin dizinin dibinde sessiz çoğunluğun sesini kaydediyor olacaktı.
Tencereyi ya kaynatacak ya kaynatacaktı.
Altınpark'ta Fazilet Partili diğer adaylarla avazı çıktığı kadar İstiklal Marşı'nı söylecekti.
Ya da Ecevit'in yükselişini anlatacaktı kahve sohbetlerinde.
* * *
‘Doğruların’ yanlış insanlar tarafından telaffuz edildiği dolasıyla ‘doğruların’ devalüe olduğu bir ülke burası.
Küskünler, ‘en masum ve de en akılcıyı’ oynamaktalar bugün ‘Meclis’ten dört beş yasa çıksa ülkeye ne zararı var, diyerek.
Türkiye'nin sorunları, Meclis'ten dört beş yasa çıkartmakla sınırlı değil.
Asıl hedef, siyaseti kendi gizli gündemi haline getirenlerden kurtulmak.
Kendi çıkarı için seçim erteletmeye kalkanları tasfiye etmek.
Tabii ki küskünler kara, diğerleri ak diye bir ayırım yapmak da mümkün değil bugünkü ortamda. Ama bir de oyunun kuralı var.
Ok yaydan çıktı; seçmen tercihini belirleme aşamasında. Ve koca ülke, küskün vıyaklamalarıyla sarsılıyor.
İlginçtir, genel politikalar değil politikacılarla uğraşıyoruz. Hedefleri değil isimleri konuşuyoruz.
Ama görülüyor ki küskünler kimsenin umrunda değil. Kaldı ki küskünlerin bir bölümünün üç buçuk yıllık Meclis çalışmalarına pek ilgi göstermedikleri ortaya çıkıyor. İmzacı Kubilay Uygun yüz elli iki gün rapor kullanmış, diğerleri arasında altmış gün izinli sayılar var.
Yani hem devamsız hem de küskünler.
Siyasi mücadele küsülerek verilmez.
Küskünlük çocuklara özgüdür. Siyaset ise çoluk çocuğun işi değildir.
Paylaş