Paylaş
HAFIZASIZ toplumlara musallat olan kadercilik bu işte!
Geçen hafta Hendek'te meydana gelen 5,8'lik depremden sonra yükselen tepki ‘‘Tam unutmuştuk bu da nereden çıktı’’ şeklindeydi. Bu reaksiyondan ‘‘Depremi unutmadık, unutmayacağız’’ sloganının gerçekle en ufak bir ilişkisi olmadığı da ortaya çıktı.
Türkiye depremi unutttu.
5.8 uyarmasaydı ‘‘uyuşukluk’’un o yumuşacık rehaveti bozulmayacaktı.
Şimdi Hendek depremine kızıyorlar oyunbozanlık etti diye. ‘‘Böyle alışmış gidiyorduk’’un mantığı işte böyle işliyor. Ülkedeki hukuksuzluk hatırlatılınca gösterilen tepkiye de aynı mantık hákimdi; ‘‘Ne oluyor canım işleri yürütüp gidiyorduk!’’
Unutmuştuk.
Unutturmuştuk.
Uyandırmamıştık.
O kutsal düzeni bozmama çabasının refleksleri bunlar. Uyuşmanın boyutları düzene değil depreme öfke duymaya kadar varıyor. Bu iklim, dünkü Cumhuriyet'in ‘‘Suç zinciri kenetlendi’’ manşetinin dinamiğini belirliyor bir bakıma.
Oktay Ekinci'nin haberinde belirtildiği gibi 17 Ağustos'u izleyen bir yıl içinde imar afları devam ediyor.
Kaçak yapılar ruhsata bağlanıyor. Planlama erteleniyor.
Müteahhitlik için hálá bir kural getirilmedi. Kat karşılığı yap-satçılık serbest.
İmar planları yetkisi yine bilimsel denetim olmadan kullanılıyor.
Yargının ‘‘dur’’ dediği yatırım ve inşaatlara siyasi destek kesilmedi.
SİT alanları üzerindeki yapılaşma baskısında bu kez de deprem baskısı var.
Proje ve yapı denetiminde meslek odalarını dışlayan tavır sürüyor. Odalar yerine şirketler devreye sokuluyor.
İmar yağmasıyla oluşan yerleşmelerin belediye yapılarak ödüllendirilmesinden hálá vazgeçilmiyor!
Derin ‘‘uyuşukluğun’’ hazin bilançosu böyle uzayıp gidiyor.
Yüzyılın faciasını unutmamış bir toplumun içine sindirebileceği bilanço mu bu?
***
Acaba çaresizlik mi uyuşturuyor, uyutuyor?
Deprem konusunda álimlerin ne kadar álem olduklarını izledikçe insan bu soruyu kendi kendisine sormadan edemiyor.
Türkiye'de birbirine tahammül edemeyen geleneksel cepheler zincirine bir de yer bilimcilerin cepheleşmesi eklendi.
Geçen hafta bir dizi farklı açıklama yapıldı Hendek depreminin ardından.
Siz hangi cephedesiniz?
Dolayısıyla hangi álimin yanında saf tutuyorsunuz? Hangisi sizi tatlı uykunuzdan uyandıracak kadar inandırıcı?
Yani sizce hangisi ‘‘biliyor’’ bu işi?
Deprem çanağına yerleşmiş oturmamıza rağmen yer bilimcilerle filan da daha yeni haşır neşir olmaya başladık! Belki de bu ‘ilim’in özelliği de bu. Çok da kesin bir ‘şey’ yok ortada. Çelişkili bilimsel yorum dinlemek ‘de premle yaşamanın’ bir parçasıymış kim bilir!
***
Ankara, kendi deprem sınavından memnun.
Bilim dünyası cepheleşerek medyatikleşiyor ve de ünleniyor.
Depremle yaşamak zorunda olanlar ise bir tanıdık mühendis bulup konutlarına ‘depreme çok dayanıklı’ raporu alıyorlar.
Bir de ‘bir süre deprem olmaz’ garantisinin cazibesi var!
Bu insanlar depremi unutmasın da ne yapsınlar?
Paylaş