Paylaş
Siyaseti ‘sembollere’ emanet edince rahatlıyor çocuksu toplumlar. Sembollerin kıskacındaki siyaset bir de ‘pragmatik başarılarla’ (bizdeki versiyonu işbitiricilik diye anlaşılmalı) birleşince gelişmemiş toplumların geleceği belirleniyor. Ya da belirlendiği sanılıyor.
Bu mimaride hedeflere yer yok.
Derin düşünce dendi mi allerji yaratıyor.
Temaların esamesi okunmuyor.
Bakın, gelişmemiş toplumların kanaat önderlerine, siyaset adamlarına ve de yardakçılarına; kısa vadeli çıkarlar için bir takım insanları ya şişiriyorlar ya de yeriyorlar.
Gazetecilerin pekçoğu temaları değil kendi insanlarını sahipleniyor.
Bu yapının uzun soluklu toplum projelerine tahammülü yok.
O zaman geriye, bir tek kısır semboller kalıyor. Semboller dünyasının kaptanlığını da işbitiriciler yapıyor.
Kısaca, ilginç olmadan gemisini yürüten, evrensel düşünceye en ufak bir katkısı olmayan, hiç üretmeyen bir yapı.
Yani sıradanlık kültürü.
Eğer bir siyasi partide, yönetici kadronun derin ve kapsamlı bir mesajı olsa, Merve Kavaçı gündemi böylesine işgal edebilir miydi?
Partiye daha dün tepeden inen Merve Kavakçı, Fazilet Partisi'nin fikir hayatını esir alabilir miydi? Çiçeği burnunda bir siyasetçi, politikada yıllanmış liderini sollayıp böylesine ön plana çıkabilir miydi?
Doğru dürüst partiiçi muhalefet üretemeyen FP'nin, Merve Kavakçı konusunda ikiye bölünmesi de ilginç bir ayrıntı değil mi?
Hukuk'u laiklik'i, demokrasiyi, Cumhuriyet'i, çağı, 21. yüzyılı, teknolojiyi, bilimi, özgürlüğü düşünmeyen toplumlarda Merve Kavakçılar, Malatya'daki binlerce türban olur.
Sonra o sembol başka sembolleri doğurur. Karşı gruptakiler, 19 Mayıs törenlerinin genç kızlarına dört elle sarılırlar. Yani laiklik sembollerine sığınırlar. Başı açık saçı gölgeli, modern, proteinle beslenmiş, uzun boylu kuşak dediğimiz Batı standartlarına uygun görüntü veren kızlarımıza.
Dehşet içinde okudum, ‘Kavakçı’ya nispet 19 Mayıs daha da gösterişli olacak', deniliyor.
Nispet ruhuyla gençlik bayramı kutlanır mı? Gençlik nispetçilerin aracı olabilir mi?
Nedense hep kadına dayalı gösteriş, kadına dayalı nispet ve de kadın kaynaklı gerilim üretiyoruz.
Sonu gelmeyecek bir rövanş için.
Sembollerin rövanşı için.
Ve de bu gerilim hukuk diline ‘vampir’i yapıştırıyor, kendisine çağdaş diyenler ‘bırakın şu adamı öldüreyim’ diye gazetecilere saldırıyor ve başörtüsü siyaseti yapanlar da demokratlık adına din despotizmini dayatmaya çalışıyorlar.
Sonuç nedir?
Hiç düşünmeyen, hoşgörü ve uzlaşma üretmeyen bu yapı, sadece iş bitirici, pragmatik tiplerin ekmeğine yağ sürüyor. Bir tek onlar galibi bu kavgaların. Her koşulun avantacıları demek istiyorum.
O, ‘çok dinamik’ diye yere göğe koyamadıklarımız!
Paylaş