Paylaş
Şu deprem vergisi mi IMF vergisi mi adı sanı belli olmayan olayın ilk işareti kimbilir temmuz ayında verilmiş. Yani IMF heyetinin başkanı, Türkiye'deyken ‘‘konsolidasyon’’ deyip ortalığı birbirine kattığı sırada. Sonra IMF'nin Türkiye sorumlusunun ‘‘dili sürçtü’’ deyip örtbas edivermişlerdi olayı.
Meğerse adamcağız doğruyu söylemiş de bizimkiler anlamak istememiş!
Bilindiği gibi geçen hafta hiç alışık olmadığımız bir olay patladı.
Şu bizim ekonomi dünyasının bilirkişilerinin ruhu duymadan bir karar alındı. Rantiyeler bir gecede vergilendirildi.
Başbakan Ecevit, ‘‘Halkın beklentisine uygun olarak ve sosyal adaletin gereği rantiyeyi de vergilendirdik’’ deyip bıraktı. Bunun anlamı bankacılık kesiminin ballı börek kurlarına küçük bir tırpan demek!
Şimdi ortada bağırıp çağıran bir koroyu dinliyoruz! Bunların ne kadarı ‘‘bankaların tatlı kárlarına inen küçük tırpana kızıyor’’ ne kadarı ‘‘biz bunu nasıl atladık’’a hayıflanıyor? Bu çok belli değil! Ama en çok ekonomi konusunda bilirkişi olmayı seven ve kendisini hem yurtiçinde hem de yurtdışında böyle lanse edenlerin sesleri duyuluyor.
Çünkü yüksek atlayan onlar oldu.
Oysa görülüyor ki ‘‘Abicim bir stand-by gelir, eskiden devletin yaptığı sübvansiyonu şimdi IMF yapar, biz de yıllardır sürdürdüğümüz beceriksiz borçlanmaya devam ederiz’’in rehaveti içindeydiler.
Hazır Clinton Abi gelmişti. Halk aradığı lideri bulmuştu. Clinton Abi'nin onuruna verilen yemeklere giyinip kuşanıp koşuverdiler.
Zaten Clintonsal ve IMF'sel çevrelerde bulunmayı pek severler. ‘‘Türk ekonomisinin dinamizmi’’ sohbeti filan! Maço ağır top üslubu, asık suratlı, kafasında kırk tilki dolaşan vurdu mu öldürür cinsinden figürler!
Neyse peri masalı süredursun.
Altı aylık bebek Clinton Abi'nin burnunu mıncıklarken Amerikalılar Ankara'ya ‘‘IMF'nin dediklerini yap’’ demiş. Koalisyonun ortağı partinin başkanı Bahçeli önceki gün ‘‘Faiz vergisi IMF'nin önkoşulu’’ diye baklayı çıkardı ağzından. Ve konuşmasını ‘‘Cumhurbaşkanı da haberdardı’’ diye sürdürdü.
Şimdi anlaşılıyor ik operasyonun komutanı AGİT'in başarılı düzenleyicisi Baba. Küçük bir grupta gece operasyonu tamamlanıyor. Bugün ortalığı birbirine katanların ruhu duymuyor.
‘‘Nasıl olsa IMF geliyor iç borcu dış borca tahvil ederiz ve bu düzeni sürdürürüz’’ diye yatırımcılara garanti verenlerin hesapları da allak bullak oluyor. Üstelik ummadık taş baş yarıyor. Ve güzel sözler söylediği zaman borsayı tavana fırlatan, işçinin memurun kemerini sıkınca çok sevilen IMF'ciden geliyor bu azizlik. Hem de ne azizlik! Yoksa IMF sosyal adaletçi mi oluyor?
Hükümet tahkimi çıkartırken, özelleştirme adı altında tekelleri satarken ‘‘Türkiye'de devrim oluyordu. Cumhuriyet tarihinin en hızlı ve en cesur kararları filan alınıyordu!’’ Şimdi ne oldu? İş dünyası ne önerdi, ne kotardı ne de ruhu duydu! Bir gecede bir şeyler pişti önlerine kondu!
İnlemekte haklılar.
Acaba tırpanlanan birkaç dolara mı ağlasınlar?
Yabancılara yatırım garantisi verirken çok ileri gittik diye mi sızlansınlar?
Yaptığımız danışmanlık kof çıktı spazmı mı geçirsinler?
Baba, amca, eş dost bana neden tüyo vermedi diye mi homurdansınlar?
Sevgili IMF beni kazıkladı diye mi ağlaşsınlar?
Hükümetin aldığı kararları biz yönlendirdik şimdi ne oluyor diye mi kızsınlar?
Bugün ‘‘Geriye dönük vergi alınmaz’’ deyip ‘‘hukuk’’ dilinin zarafetine sığınanlar aslında yukarıdaki kategorilerin birinde kendilerini konuşlandırabiliyorlar! Mesele de bu zaten. Şimdi bir de Türkiye mahcup olacakmış edebiyatı yapılıyor. Galiba ona buna bol keseden garantiler dağıtarak bugün mahcup olan bir kesim var! Kendi mahcubiyetlerini Türkiye'ye mal etmek istiyorlar.
Deprem vergisi, kayıt dışının meşrulaşması anlamına geliyormuş. Bugün bağıranların ne kadarı mali miladın ertelenmesine karşı çıktı? Temizel'in harcanmasına tepki duydu? Hukuktan, kurallılıktan söz etmek tutarlılık gerektirir.
Paylaş