Paylaş
Dünyanın Pinochet vakası var artık.
Kendi ülkelerinde diktatörlüklere izin vermeyen toplumlar, başkalarının diktatörlerini kabul etmiyorlar. İç hukuk diye ortaya çıkıp ‘‘zorbalığa’’ meşruiyet kazandırma kolaycılığının da sonu bu.
Bilindiği gibi Şilili General Pinochet, 11 Eylül 1973'te Sosyalist Allende hükümetine karşı darbe yapmış ve yönetime el koymuştu.
Darbe, Allende'nin intiharı ve binlerce insanın tutuklanıp hapislerde çürümesi, öldürülmesi ve kaybolmasıyla ‘‘örnek’’ bir devlet terörüne dönüşmüştü. Bu zorbalık en büyük desteği ABD'nin anti-komünist reflekslerle geliştirdiği cuntalara yönelik şefkatli politikalardan aldı.
Bu nedenle Pinochet vakası aynı zamanda bir Amerika vakasıdır.
New York Times'ta geçtiğimiz pazar günü yayımlanan bir yazıda Pinochet olayından öğrenilecek daha pek çok şey olduğu belirtiliyor ve ‘‘Amerikan kamuoyunun haberi olmadan kendi adına yapılanları bilme hakkı vardır’’ deniliyordu.
Bu bir başlangıç!
70'lere damgasını vuran ABD destekli diktatörlük yıllarının hayatta kalan en ‘‘zorba’’ ve de en simgesel isimlerinden Pinochet. Gerçekleştirdiği darbeden sonra on yedi yıl gibi uzun bir süre devletin başında kalan Pinochet kendisini unutturmadı.
Uzun yaşadığı için cuntacılar sınıfının duayeni ve Soğuk Savaş döneminin dinozoru oldu.
Sonraki gelişmeler biliniyor.
İnsanlık suçu işlediğine kanaat getirilen bir diktatörün bir başka ülkede yani İngiltere'de yargılanıp yargılanamayacağına ilişkin tartışmalar.
Bu uluslararası paryanın 1998'in Ekim ayından beri İngiltere'deki gözaltının dünya siyasetine etkileri.
İspanyol hukukçu Baltasar Garzon'un, Pinochet cuntasında kaybolan binlerce insanın hakkını aramak için hazırladığı o mükemmel dosya. İngiliz hükümetine Pinochet'nin İspanya'ya iade edilmesi ve İspanya'da yargılanması için yaptığı baskı. Ve de Garzon'un, hukuku yeni uluslararası düzenin mutlak galibi yapmak için defalarca söylediği şu sözler:
‘‘Bir suçun araştırılması sınırsız olmalıdır. İlerde bütün yolları denememiş olmanın pişmanlığını duymamak için hukuk ütopyalar uğruna mücadeleyi de gerektirir bazen.’’
Dokunulmazlığına rağmen Pinochet'nin bir buçuk yıl İngiltere'den çıkamamış olması bu ütopyanın gerçekleşmesinde ilk adımdı. Uluslararası hukukun, insanlık suçu işleyenlere dokunabileceğinin önemli bir işaretiydi.
Sonrası malum!
İngiliz pragmatizmi, yaşlı generali iki yıl süründürdükten sonra akli melekeleri yerinde olmadığı gerekçesiyle Şili'ye iade etti. Başından attı, ama suçu ‘‘evrenselleştirdi’’.
Cuntacıyı paçavralaştırdı.
Şimdi Şili'nin başkenti Santiago'da binlerce kişi Soğuk Savaş diktatörünün yargılanması için sokaklarda. Hakkında açılmış 58 davanın gelişme süreci Şili'nin demokrasi ve hukuk düzeninin sınavı olacak!
Latin Amerika'nın bir köşesinde olan bu olayı iyi okumak gerekiyor.
İnsanlık suçu işleyenlerin elini kolunu sallayarak dolaştığı bir dünyada yaşamıyoruz artık. Onlara kendi ülkelerinde de barınak yok artık.
Pinochet bir ilkti.
Bundan sonra Pinochet'lere kimse ev sahipliği yapmayacağı gibi, kendi ülkelerinde de huzuru yakalamaları kolay olmayacak. Bir mezar taşları bile olacak mı acaba?
İşimize gelmeyince çifte standartlı bulduğumuz Avrupa, Pinochet örneğinde sergilediği tavırla bir yerlere doğru ilerliyor.
Haider vakası Pinochet vakasıyla birleşince ortaya yeni bir evrensellik ve yeni değerler bütünü çıkıyor.
Bunu çok iyi anlamak, tadına varmak ve de kaçırmış olmanın ileride pişmanlığını duymamak için şimdiden mücadelesini vermek gerekiyor!
Paylaş