Paylaş
Duruşmalarda çekilmiş fotoğraflaradan tanıyorum Pınar Selek'i. Kamuoyunun, gazete ve ekranlarda izlediği bir üçüncü dünya belgeseline dönüştü Selek'in duruşmaları. Tahliyesi ise dün gazetelerin manşetindeydi. Haksızlığın ‘‘manşetleşebilmesi’’ belki de umut verici Bayram müjdecisi oldu. Bütün iç karartıcı gelişmelere rağmen bu manşetleri bir ‘‘değişimin işareti’’ olarak görmek istiyor insan! Kopenhag kriterleri denen de bundan daha fazlası değil aslında! Tüpgaz patlamasına ‘‘bomba’’ deyip bir insanın yaşamından iki buçuk yılı çekip alma hakkına sahip olmamak. Çelişkili bilirkişi raporlarıyla ‘‘hukuk’’a tecavüze kalkışamamak.
Bilindiği gibi, Pınar Selek Mısır Çarşısı'nda yedi kişinin ölümü ve 121 kişinin yaralanmasına neden olan patlamanın eylemcisi diye yakalanıp tutuklanmıştı. Patlamadan yaklaşık bir buçuk ay sonra açıklama yapan dönemin Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, ‘‘Ünlüoğlu Büfesi'ndeki patlamanın nedeni bombadır. Eylemin PKK militanlarınca gerçekleştirildiğini ortaya çıkardık. Leyla kod adlı Pınar Selek ve bombayı büfeye bırakan Abdülmecit Öztürk'ün aralarında bulunduğu 19 örgüt üyesini yakaladık’’ demişti. Özdemir acaba bugün ne gibi duygular içindedir? Vicdanıyla nasıl bir hesaplaşma yapmaktadır?
Oysa dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu, bomba bulgusuna rastlanmadığını, patlamanın gaz kaçağından kaynaklandığını açıklamıştı.
Selek iki buçuk yıl ‘‘terörist’’ sosyolog siciliyle cezaevinde kaldı. İdamdan yargılandı. Sosyologtu. Güneydoğu ile ilgilenmişti. Gençti, kadındı, göç, gecekondulaşma, sokak çocukları, transseksüeller, çingeneler ve örgütlerle ilgili çalışmalar yapmıştı. Tünel'de sokak çocuklarının sanat yoluyla kurtarılması amacıyla bir atölye kurmuştu. Bütün bu unsurlar biraraya gelince ‘‘terörist’’ damgası yemek çok da zor olmadı.
* * *
Tüpgaz faciaları başlı başına bir üçüncü dünya özelliğidir.
Mısır Çarşısı gibi kalabalık bir alandaki patlamanın akla ‘‘bomba’’ ihtimalini getirmesi doğal olabilir.
Hele o günlerin terör ve şiddet ortamında. Ancak patlamanın iki buçuk yıl sonra bomba değil de tüpgaz olduğunu saptamak gene vahim bir üçüncü dünya özelliğidir. Sadece bombacı diye cezaevine atılanlara karşı değil, bu faciada yakınlarını kaybedenlere karşı da büyük bir haksızlıktır. Bu kadar fütursuzca haksızlık yapabilmek ve de bu haksızlığa karşı duyarsız olmak gene bir üçüncü dünyalılıktır. Yani hukuk toplumu olmamaktır. ‘‘Kurunun yanında yaş da yanar’’ın kabulu mantığıyla ‘‘hukuk’’u talep etmemektir.
Selek cezaevinden çıkarken yaptığı açıklamada ‘‘Türkiye'de demokrasi ve barış mücadelesi verenlerin hepsinin başına böyle şeyler gelmiştir. Tek bir olayı düzeltmekle çok şey değişmez’’ diyordu. Doğru. Ancak bütün bu acılara rağmen ortada bir umut ışığı var. Selek'e yapılan haksızlık yok olup gitmedi. Duruşmaları izlendi. Haber oldu. Tahliyesi ise Bayram müjdesine dönüştü.
* * *
Bayramlar'a karamsarlığın gölgesi düşmemeli! Her şeye rağmen mutlu Bayramlar.
Paylaş