Paylaş
Değerli orkrestra şefi Cem Mansur, müziğin yanısıra tarihi, edebiyatı, bütünüyle sanatı düşünen bir kültür insanıdır.
Geçenlerde bir televizyon çekiminden sonra kendisiyle sohbet ediyordum. Türkiye'deki bir özgüven yenilenmesinden söz etti.
Cem Mansur'a göre üniversitelerin, özel kuruşların kurduğu orkestralarla son yıllarda müzik alanında ciddi bir rekabet ortamı doğmuştu. Klasik müzik, devletin özel alanı olmaktan kurtuluyordu.
Mansur, Türk müziği eğitimi alan müzisyenlerin sonra batı müziğinde çok başarılı çalışmalar yaptıklarını söylüyordu. Bir özgüvenin dirilişiydi, rahatlamanın belirtisiydi bu.
‘Türk müziği eğitimi alan klasik batı müziği çalamaz’ dogmasının yıkılışı bence Berlin Duvarı'nın göçmesi kadar önemli. Bu büyük zihniyet değişikliği, komplekslerin aşılması ve özgüven yenilenmesi, müzikte önemli bir dönüm noktasının da habercisi. Yeni yorumların, bestelerin ve de özgün eserlerin global rekabette varolmaları açısından.
Notalardaki bu özgüven, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda üstlerinden düşen eğriti smokinle dünyada yapılabilecek en kötü valsi sergileyenlerin sözde batılılıklarına öyle bir tokat atıyor ki. Çünkü bu zevatın özendiği batılı, o valsi bilmem kaç kuşaktan beri yapar. Eğer beceremezse hadidini bilir başkalarının göz zevkini bozmamak için yerinde oturur. (Neyse bu saptama konumuzun dışındaydı. Biz, batılı ve laik görünmek için ille de valsin ritmine tecavüz edenleri zaten ciddiye almıyoruz. Türk halkı da almıyor, oy oranları ortada.)
Doğan Hızlan, önceki günkü ‘Cumhuriyet’in kompleksiz sentezi' başlıklı yazısında, Anatolia Topluluğu'nun konserinden söz ediyordu. Anatolia Topluluğu, İhsan Özgen (kemençe), Cihat Aşkın (keman), Yelda Özgen (viyolonsel) Burcu Karadağ (ney), Taner Kalkuoğlu (kanun)'dan oluşuyor.
Hızlan, İhsan Özgen'i şu sözlerle tanıtıyordu:
Özgün çalışmalarıyla, bizim müziğimize yenilikler getiren, batı-doğu seslerini buluşturan, ondan gerçekten bugün beklediğimiz sentezi çıkaran bir müzikçi.'
Kemancı Cihat Aşkın da Berlin Duvarı'nın yıkılışı gibi Türkiye'de müzikteki dogmaların yerle bir oluşunun ilginç bir örneği bence. Aşkın, İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı mezunu. Daha sonra Londra Kraliyet Müzik Kolejinde öğrenim görüp, solist diploması alıyor. İngiltere'de master, doktora. Türk müziği eğitiminden 1987'de Yehudi Menuhin Yarışması'nda en iyi Bartok yorumcusu, Karl Flesh yarışmasında Oloğanüstü Liyakat Ödülü'ne ve diğer başarılara kadar uzanan bir grafik.
Geçenlerde kendisiyle sohbet ederken ‘Batı müziği, Doğu müzigi yoktur, iyi ve kaliteli müzik vardır’ diyor Cihat Aşkın.
Devlet orkestralarının Cumhuriyet'ten bu yana yapması gerekini gerçekleştirdikleri görüşünde. Şimdi yeni bir dalgalanmanın olduğunu söylüyor: ‘Bilkent orkestrası Güneydoğu’ya, Doğu'ya gidip konserler verdi. Bu, insanları cesaretlendiriyor. Samsun, Van, Sivas, Gaziantep, Antalya'da opera kuruluyor. Müzik sadece Ankara'nın kapsama alanında değil artık. Kimbilir, Doğu'dan ne tenorlar çıkacak, Karadeniz'in enerjisi nasıl enstrümanlara yansıyacak!
Cumhuriyet Bayramı'nda aslında hiç ortada görünmemesi gereken bir dizi siyaset adamının birer Viyanalı kesilip Johann Strauss'ın kemiklerini sızlattırmaları Cumhuriyet'in hüznüydü.
Yukarıdaki isimler ise Cumhuriyet'in gülen yüzü...
Paylaş