Zeynep Atikkan: Milli Eğitim'in paylaşılmazlığı

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Yeni kurulacak hükümette Milli Eğitim için kıran kırana mücadele veriliyor.

‘Neden Milli Eğitim’ başlıklı dünkü yazısında Abbas Güçlü sorunu ortaya koymuştu. ‘Neden Milli Eğitim’, çünkü tablo çok açık, bir kadrolaşma, kendi ideolojik damgasını vurma yeri bu bakanlık.

Ve de hep öyle oldu. Çünkü ortak hedeflerde uzlaşmış bir ülke değil burası.

Değiştiği varsayılan MHP'nin Eğitim Bakanlığı için ısrarı da bu değişim teorileri açısından ilginç ipuçları sunuyor.

Yetmişli yılların takıntılarını iki binlere taşımaya kararlı partilerin eğitimden vazgeçememelerini anlamak zor olmamalı.

Eğitim Bakanlığı için ısrarlı etmek son derece ciddi bir tavır, ciddi bir iddia.

Bu kadar ısrar edilince doğal olarak şu sorular akla geliyor:

Nedir bu tutkunun ardındaki mantık?

Hangi yönden kendinizi avantajlı görüyorsunuz ki Milli Eğitim'den vazgeçemiyorsunuz?

Eğitimde 2000 yılı hedefiniz nedir? Bu hedefe varmak için yetmişlerden bu yana hangi zihinsel reformları gerçekleştirdiniz?

* * *

Milli Eğitim ile ilgili tartışmalar Türkiye'deki büyük hedefsizliğin ve karmaşanın bütün unsurlarını içeriyor.

Bir tarafta kendisine ideolojik yandaş yetiştirmekten başka hiçbir eğitim vizyonu olmayan bir grup, diğer tarafta İmam Hatipler'den kurtulmak için aceleye getirilmiş bir sekiz yıl düzenlemesiyle eğitimi iyice karambole sokmuş bir başka anlayış.

Tabii bunlara ek olarak bir ANAP tarzı pragmatizm var ki o da islamcının karşısına çıkınca sekiz yıla sırtını dönüyor, laik'in karşısında sekiz yıl taklası atıyor.

Peki neden sekiz yıl?

Bu sorular hiç tartışılmadı daha uzun bir süre de tartışılmayacak.

Bugün eğitimde geldiğimiz nokta son derece açık.

Sekiz yıl belki iki üç tane imam hatibi etkisiz hale getirdi ama devlete ait temel eğitim ve lise kurumlarının kalite sorunlarını çözemedi.

Seksenli yıllarda dinamitlenen ‘Okul kavramını’ yaratma açısından en cılız bir ışık bile sunulamadı.

80'lerde kavramsal anlamda özel okullara ihale edilen eğitim, sekiz yıl patırdısıyla yeni bir krize sürüklendi. Her gün bir yenisinin battığı çıktığı haberinin dolaştığı bir ortamda öğrencilerin okullarına olan saygı ve güvenleri kayboldu.

Çok küçük bir azınlığın gidebildiği yabancı okullar ise sekiz yıl uygulamasından sonra ‘Okul’ olma özelliğini kaybedip beş yıllık yabancı ‘dil kursuna’ dönüştüler.

Yapı bu kadar açık.

Ve bir Avrupa'yla entegrasyon iddiası olan Türkiye'nin Milli Eğitim Bakanlığı hálá garip tutkularla siyaset malzemesi yapılabiliyor.

Kendimizi aldatmayalım. Bu ülkede artık imkánı olan çok küçük bir azınlık çocuklarını daha lise çağında yurt dışına yolluyor. Onlar çok pahalıya iyi eğitim alıyorlar. Döndükten sonra da devlette filan çalışmıyorlar.

Eğitimi tabana yayarak ‘elit yetiştirme’ politikasını yaklaşık yirmi yıl önce terk eden Türkiye, bu yanlışın sonuçlarını bugün yaşamaya başlıyor.

Tabii ki sekiz yıl doğruydu. Ama hareket noktası imam hatipleri kapatmak olmamalıydı.

Eğitimde gerçek reform bir gelecek projesinin çizgilerini taşırsa anlam kazanır.

Milli Eğitimi niçin istiyorlar?

Çok ihtiyaç duyduğumuz zihinsel zarafete sahip kuşaklar yetiştirmek için mi? Hiç sanmıyorum.



Yazarın Tüm Yazıları