Paylaş
Olay, sadece ‘merkezi vaazla’ sınırlı değil tabii ki.
Asıl ‘merkezi’ olan ortadaki ‘merkezi iyimserlik’.
Ekonomiyi Türk basınından izleyince, akıl almaz ‘patlamalar, çatlamalar’ okuyoruz. ‘Merkezi iyimserlik üssünün’ komutanları koro halinde, döviz rezervlerinin bolluğundan, ilk seçimde Yılmaz'a yarayacak olan siyasi konjonktürden, enflasyonun yüzde 1000'lerde olmayışından ve de daha bir sürü ‘pembelikten’ dem vuruyorlar.
Nedense, iki yıl önce Çiller'i göklere çıkartan basının aynı baritonları bunlar.
Konjonktür gazetecileri, ‘Çetin iyidir, çok saygındır. Zaten dün konuştum, dünyanın her yerinden kutlama telefonları geliyormuş. Mesut Yılmaz artık işi öğrendi. İyi gidiyor. ANAP atakta, ekonomide reformlar yürüyor’u falan yazıyorlar.
‘Merkezi iyimserlik’ medyasının bol ‘müthiş’ ve‘harika’ sıfatlarıyla sunulan haberlerini bir de dış basından okuyunca bakıyoruz ki, Türk ekonomisi için kullanılan üslup çok daha ihtiyatlı.
Kelimeler çok daha dengeli. Ne büyük reformist kadrolardan söz ediliyor. Ne de mucizeden. Zaten ekonomide yapılacak işler belli. Büyük bir yaratıcılık gerekmiyor.
‘Merkezi iyimserlik korosunun’ pişirip sunduğu gibi ekonominin yönetiminde ne dahiler var ne de üstün çocuklar. Zaten bunlara gerek de yok.
Reform adımlarının atıldığı İngiltere'de ve kısmen Fransa'da gazeteleri karıştırıyorsunuz ne ‘patlama oluyor ne de müthiş çocuklara’ methiye yazılıyor. Belli bir ciddiyet ve de tevazu içinde işler yürütülüyor, çarklar sessizce dönüyor. Nedense toz pembe habere de kimse itibar etmiyor.
Çünkü oralarda, ‘merkezden iyimserlik’ üretimine ve pompalamasına kimse ihtiyaç duymuyor.
Fransa'nın dışişleri eski bakanlarından Michel Jobert, ‘siyasette ve devlet işlerinde kararlı ve mütevazi olmak gerekir. Çünkü tarih kararsızdır ve mütevazi değildir’ demişti bir konuşmasında. Bizdeki şişirilmiş yetenekler, reformcular ve de onları pompalayan ‘merkezi iyimserlik’ üssünün komutanlarının hali bu sözü anımsatıyor.
Türkiye'de Borsa patlıyor.
Umur Talu, dünkü köşesinde yazmış, ‘Türkiye’de 22 milyon insan yoksulluk, 12 milyon insan da açlık sınırında. Yoksulluk sınırındakiler Güneydoğu'da, nüfusun yüzde 30'u'. Doğrusu, patlamış Borsa'dan çok daha gerçekçi bir tablo çiziyor bu sayılar.
‘Ankara’daki reformcular', Türkiye'nin en büyük ‘reform’ hamlesini başlatıyorlar nedense kimse anlamıyor ne olup bittiğini. Sanayici ve İşadamları Dernekleri, alınan iki üç kararın ‘reform’ değil sadece ‘form’ olduğunu düşünüyor olmalılar ki, ortak bildiri yayınlıyorlar: ‘Ülkenin ihtiyaç duyduğu reformlar, katılıma açık anlayış içinde toplumsal zeminde gerçekleşmeli’ diye.
Bilindiği gibi, ‘merkezi iyimserlik’ baritonlarının seslendirdiği ‘ANAP, merkez sağı toparlıyor. Mesut Yılmaz tırmanışta’ aryası yükseliyor zaman zaman.
Bu detone sesler sadece kulak tırmalıyor. Çünkü Yılmaz bir yere tırmanmıyor. Tam aksine, partisine hakim olamadığı için Meclis Başkanlığı'nı kaçırıyor. Ama ‘merkezi iyimserlik üssünün’ yayınlarında bu, ‘Türkiye’de siyasi olgunluk gelişiyor' şeklinde yorumlanıyor.
‘Merkezi iyimserlik’ yayınlarının ‘Chirac’tan büyük destek, Kohl'den istediğimizi aldık' gibi uluslararası boyutta olanları da var. Batı'dan destek buldukça kafa bulanları rahatlatan haberler bunlar!...Ratingi yüksek haberlerden.
İnsan, zaman zaman düşünüyor, akılcılık, özgüven ve sabırla işleri yürütme ikmanı olabilmeli diye.
Zaten gerçek ustaların da seçtiği yol bu değil mi?
Kimse, ‘müthiş’ ‘harika’ demedi. Haber borsayı patlatmadı. Piyasaları keyiflendirmedi. Ama O, Alman Yayıncılar Birliği'nin Barış Ödülü'nü dün aldı.
Gerçek başarıları da var bu toplumun insanlarının.
Onları alkışlamak, yaşamın ve de beklentilerin çıtasını yükseltmek değil mi?
Paylaş