Zeynep Atikkan: Meclis'in tarihsel önemi

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Beklenirdi ki takkeli bir ‘erkek’ çıksın kravatlı bir eskortla o Meclis'e girsin.

Gene beklenirdi ki poturlu bir ‘erkek’ yemin günü geleneksel giysisini çıkartsın cilet gibi kesilmiş lacivert kostümüyle kürsüde yerini alsın.

Bunları beklemek hakkımız çünkü kadını, siyasette ve toplumsal hayatta istismar etme kurnazlığı artık iyice iç karatıyor.

Yani demek istediğim o erkekler dünyasının biraz ‘erkek’ olmaları.

Belli ki önümüzdeki aylarda Türk demokratlarıyla Türk Jakobenleri'nin kimler olduğunu ‘Merve Kavakçı’ya verilen destek ya da yöneltilen eleştiri belirleyecek.

Örneğin bu tanıma göre, türbanlı milletvekilinin Meclis'e girmesinde sakınca görmeyen ANAP lideri Mesut Yılmaz turfanda bir Türk demokratı olacak.

Merve Kavakçı'ya tepki göstermeyen ANAP'lıları telefonla arayıp uyaran Berna Yılmaz ise Türk Jakobenler'i listesine girecek!

Merkez sağ denilen yapının dramı bu işte.

* * *

Pazar günü bütün Türkiye'yi ekrana mahkûm eden olayın özüne gelince.

Bütün eleştirilere ve itibar kaybına rağmen Türkiye'de Meclis'in önemini anlayamamak tarihi bir yanılgıdır.

Partisini kapattıran, siyasete hırçınlık ve kavgadan başka hiçbir katkısı olamayan Erbakan'ın tarihi yanılgısı da bence, Meclis'in önemini hálá kavrayamamış olması.

Evet, Meclis Türk insanı için önemlidir.

Silah Kuvvetler, her yaptığı talihsiz darbeden sonra Meclis'i derhal açmak zorunda kalmıştır.

Mustafa Kemal sürdürdüğü savaşların her aşamasında heyet-i temsiliye ile istişare içinde olmuştur. Bir biçimde Meclis'e derdini anlatmıştır.

Sivas ve Erzurum Kongreleri, Türkiye'nin değişik illerinden gelen temsilcilerle toplanmıştır. Sarıklısı, Kürt'ü, hoca efendileriyle bir konsensüs arayışıdır bu. Ve bu yapı TBMM'yi doğurmuştur.

İlginçtir bugün TBMM'nde milletvekilleri, parti kimlikleriyle değil, seçildikleri illerin temsilcileri olarak yemin ederler kürsüde. Bu uygulama parti kimliğini aşan bir konsensünün sonucudur.

Yani her bir milletvekili, Erzurum'un, Ankara'nın, Çankırı'nın vekilidir öncelikle. Yeminden sonra, partinin çizgisinde siyasi mücadele verme yolu açıktır.

Şimdi ‘Halkın yüzde 75’i başörtüsüne karşı değil bu nedenle türbanlı bir milletvekilinin Meclis'te yer alması neden engelleniyor' denilmekte.

Bu noktada sorulması gereken doğru soru şu:

Acaba başörtüsüne karşı olmayan bu yüzde 75, Meclis'teki konsensüs platformunun bozulmasından yana mıdır?

Başörtüsünün bir hır gür meselesi yapılmasını istemekte midir?

Erbakan'ın türbanı intikam silahı olarak kullanmasını onaylamakta mıdır?

Gün gelir öyle bir toplumsal konsensüs oluşur ki, türbanın Meclis'e girmesi yadırganmaz.

Ama Türkiye'yi sadece kendisi sanan, sadece kendisiyle meşgul olan Erbakan'ın toplumsal konsensüs gibi bir meselesi yok. Hiçbir zaman da olmadı.

Eğer böyle bir endişesi olsaydı, Türkiye'nin en önemli sivil girşimi olan ‘Aydınlık için bir dakikalık karanlık’ eylemini gulu gulu dansı diye niteleyebilir miydi?

Erbakan zihniyetinin toplumsal gelişmeden anladığı bu.

Fazilet Partisi yüzde on beşlere düştü. Erbakan, ‘Her şeye rağmen Türkiye’nin gündemini ben belirlerim' demek istiyor.

Bu kadar kolay mı?

Çaresizlerin destablizasyon oyunları tutar mı?



Yazarın Tüm Yazıları