İlker Aksum’a haksızlık etmeyin

3dk okuma

İlker Aksum, seni o kadar iyi anlıyorum ki... Anlamayanlar için bu yazıyı yazmak istedim.

Haberin Devamı

İlker Aksum, yakın arkadaşı, çok sevilen Şinasi Yurtsever’in cenazesine neden katılamadığını açıklayan bir video paylaşmıştı.
Şöyle diyordu: “Arkadaşlar, 53 yaşındayım. 35 yıldır bu mesleğin içindeyim. İlk defa serzenişte bulunuyorum mesleğime. Hayattaki en yakın dostlarımdan biri Şinasi Yurtsever’in bugün cenazesi kalkıyor ve ben onun yanında olamıyorum. Çünkü eğer bugün çekimimi yapmazsam yayın olamayacak. 150 kişi parasını alamayacak. Ne diyeyim? Şinasiciğim, kardeşim, canım dostum beni affet.”
İşte bu son derece samimi paylaşımın üzerine zaten üzgün olan İlker’i daha da üzenler oldu.
Yok “Siz paranın kölesi olmuşsunuz”, yok “Sizin dünyanız böyle”, yok 150 kişinin parasını o ödeyip cenazeye gelmeliymiş...
Olaylardan hiç haberi olmayan yapımcıya kadar söylenmişler.
Ben şöyle açıklayayım; İlker’in 150 kişi dediği aileleriyle birlikte 500 kişiyi buluyor, hatta belki geçiyor.
Evet, anlamayanlara bir kez daha söyleyeyim; bizim dünyamız böyle, ne olursa olsun şov devam ediyor.
İnsanlar anne babalarını kaybettiklerinde sahneye çıkmak zorunda kalıyor.
Çünkü bu bir zincir. Tek başınıza değilsiniz ve o işten ekmek yiyen bir sürü insanı düşünmeniz gerekiyor.
İlker Aksum’u çok eskiden beri tanırım, Türkiye’nin en önemli aktörlerinden biri olmasının yanı sıra kalbinin güzelliğini, nasıl sağlam bir dost olduğunu da çok iyi bilirim.
Kimse İlker’i vefasızlıkla suçlamasın, çok ayıp ve haksızlık etmiş olur.
Şinasi’ye en hakikatli vedasını da yapacaktır, eminim.

Haberin Devamı

Maria Callas’ın son yılları

Maria Callas’ın hayatının son ve en depresif dönemini anlatan biyografik film “Maria” vizyonda.
Çoğunuz filmi Angelina Jolie ve Haluk Bilginer isimleri üzerinden duymuşsunuzdur.
Hemen söyleyeyim, ikisi de mükemmel oynamış ve filmin izleyici üzerindeki etkisine katkıları tartışılmaz.
İzleyeni büyüleyen bir başka detay ise görsellik; özellikle de kostümler ve opera sahneleri.
Filmi izlerken baştan sona bir hayat hikâyesi bekleyenler olabilir, ancak perdede 20’nci yüzyılın en ünlü ve etkili opera şarkıcılarından biri olarak kabul edilen Maria Callas’ın yaşamının sadece son yıllarını izliyoruz.
İşte bu nedenle hayli depresif, melankolik ve hüzünlü bir filmle karşı karşıyayız.
Çok fazla spoiler vermemek için filmde finalini izlediğimiz Maria Callas’ın yaşamına göz atalım.
1923 yılında New York’ta dünyaya gelen bu üstün ses, 13 yaşında Yunanistan’da başladığı müzik eğitimini İtalya’da sürdürüp, kariyerini de burada kuruyor.
Kariyerine büyük katkısı olan baskıcı annesi ile aralarının sonradan açılmasını, kendisini kıskanmasına bağlıyor.
İleri derecede göz bozukluğu yaşamasının ardından, kariyerinin zirvesinde hızla kilo kaybetmesi sesinin de bozulmasına neden oluyor.
1 ayda 16 kilo veren şarkıcının tenya yumurtası yiyerek zayıfladığı biliniyor.
Yunan gemicilik kralı Aristotle Onassis ile yaşadığı ilişki ise her şeyi daha da kötüye götürüyor.
Klasik müziğin en çok satan vokalinin hayatının son yıllarını anlatan “Maria”yı mutlaka izleyin demeden önce bir detayı daha aktarayım size.
1977 yılında henüz 53 yaşındayken hayatını kaybeden Maria Callas’ın yaşamı boyunca çektiği tek film olan “Medea”nın büyük bölümü Türkiye’de Kapadokya bölgesinde yer alan Göreme Tarihi Milli Parkı’nda çekildi.

Yazarın Tüm Yazıları