Paylaş
Bu pazar sabahı amacım, Tansu Çiller gibi bir ‘siyasi kazayı’ gündeme getirmek değil elbette.
Çünkü Tansu Çiller ve O'nu yaratan ‘naftalinli siyasi zihniyetin’, aşağıdaki satırlarda yansıtmaya çalışacağım yeni gelişmelerle hiçbir ilgisi yok.
Bireyin ön plana çıkmasıyla dünyada son derece çarpıcı trendler uç veriyor.
En ilginç olanı ‘kadının evreninde yaşananlar.
Bizdeki ‘demode zihniyet', ‘First lady'lik müessesesini her gün hiç üşenmeden keşfededursun, eski tanımıyla first lady'lik artık tarih oluyor. Çünkü kendi çalışma hayatından taviz vermeyen kadın, kariyerini sürdürüyor ‘başbakan ya da cumhurbaşkanı eşi' kimliğiyle ortalıkta dolaşmıyor.
Bu nedenle artık erkeğin mesleğiyle tanımlanan ‘sefirelik' ‘first lady'lik gibi kimlik kartları çok ‘demode' sayılıyor. Kısaca, bireyin güç kazandığı bugünki dünyada, erkek ifâ ettiği mesleğe aile olarak girmiyor.
O zaman da bir avukatın eşiyle bir büyükelçinin eşi arasında çok bir fark kalmıyor.
Dünya'daki gelişmelere bakılırsa, büyükelçiler arasındaki yemekli görüşmelerde öğle saatleri tercih ediliyor. Bir zamanların büyük partilerinin, dillere destan davetlerinin devri kapanıyor. Çünkü diplomatların eşleri çalıştıkları için o ülke senin bu ülke benim dolaşmıyorlar.
Sefirelerarası pastalı, kekli çay partilerindeki ikincil bir temsil göreviyle yetinmiyorlar. Kadınlarası sohbetlerde gelişen ‘kuaför, terzi diplomasisi' filan da tarihe karışıyor.
Aynı mantık first lady'lik için de geçerli...
Eski feminist Hillary'in dramı bir kenara bırakılırsa bugün dünyanın en popüler başbakanı Blair'in karısı, avukatlık mesleğindeki başarısıyla gazete sayfalarına oturuyor. Savunduğu davaların haberi yapılıyor.
Bayan Blair'in kariyerinin envanteri çıkartılıyor.
Blair'in seçim kampanyasında özellikle ön plana çıkardığı bir temaydı bu. ‘Karı koca-köpek kareleri' değil, değişen İngiltere'de çalışan first lady imajı.
Bu trendin Fransa'ya, İtalya'ya, Almanya'ya yansıması ise çok daha ilginç...Fransa'nın popüler başbakanı Jospin'in felsefe hocası olan eşini kaç kişi taşıyor?
Kohl'ün karısı ortada yok.
Prodi'ninki de gazeteci ordusuyla o açılış senin bu açılış benim dolaşmıyor.
Kadının statüsünün dramatik biçimde yeniden tanımlandığı bir süreçten geçiyoruz. Birey olmanın getirdiği ciddi bir zihniyet değişikliği bu.
Modernleşmeyi, pantalon giyip, omzuna bambu saplı siyah çanta takıp, hayır cemiyetlerinde boy göstermek sananların içine düştükleri komiklik de burada odaklaşıyor.
Biliyoruz bu tür görüntüler, Türkiye'de bazı çevreleri, ‘laiklik' adına epey rahatlatıyor.
Bambu saplı çanta taşıyan first lady'e sahip olunca ‘Türkiye modern ve Batılı' oluyor...
Oysa, mordernleşmenin 21. yüzyıl versiyonunda, lider karısı yok, kadın lider var...
Kadın siyasetçinin politik kültüre mutlak katkısı var.
Meslek kadının ciddi başarı öyküleri var.
Ve de onlar kendi başarılarıyla anıldıkları için yaşadıkları çağa aitler.
Ya diğerleri?
Paylaş