Paylaş
Geçtiğimiz hafta cumartesi Ahmet İnsel'in Yeni Yüzyıl'daki yazısı Türkiye-AB ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerini yakından izleyenler açısından çok önemliydi.
Laiklik, laiklik kaleleri vs. nedense hep İslam söz konusu olunca gündeme geliyor.
Daha çok yakında Washington Times bir yorumunda Türkiye'nin bölgedeki ‘laiklik’in kalesi' olduğunu yazıyordu.
Türkiye için laiklik'in kalesi yorumları yapılırken, ‘laik Avrupa’nın' Yunanistan cephesinde, Batı'nın laiklik ilkesi köktendinci zihniyet tarafından fethedilmek üzere.
Nedense kimsenin de aldırış ettiği yok.
İnsel'in yazısında belirttiği gibi Yunan kilisesinin başına Hristodulos'un geçmesinden sonra Yunanistan'da Ortodoks Hellenist radikal eğilimler giderek ısınmakta...Güçlenen bu akım, Ortodoks kilisesinin önderliğinde, Yunanistan'a, çoğul ve demokratik Avrupa'dan kopma ve gerici Ortodoks-Slav Doğu'nun hegomonyasına girme tehlikesini dayatıyor.
‘Komşuda laiklik tartışması’ başlıklı yazının dikkatle okunması gereken bölümlerini aktarmak istiyorum.
‘Yunanistan’da devlet ile kilise arasında kesin bir ayrım geçerli değil. Örneğin, tüm resmi binalarda Ortodoks haçı baş köşede duruyor. Ortodoks dinine ait olmak Yunan vatandaşlığının asl; vasfı olarak algılanıyor. Bu nedenle, din; azınlıklar hukuken ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamak zorunda kalıyor (....)
Din adamları açık siyasal tavırlar alıp, kamuoyunu yönlendiriyorlar. Bazı din adamları Gümülcüne'de olduğu gibi Müslüman Yunan vatandaşlarına karşı halkı tahrik edip, sokağa dökebiliyorlar. (...)
1998'ün başlarında yüzlerce aydın, Yunanistan'daki Ortodoks kilisesi-devlet bütünlüğüne karşı bir bildiri yayınladılar. Bu bildiriden etkilenen 53 milletvekili (parlamentonun altıda biri) Meclis yemininden dini unsurların çıkartılmasını istedi.
İnsel'in yazısında açıkça ortaya koyduğu gibi, Yunanlı laiklik yanlılarına karşı Başpiskopos Hristodulos önderliğinde ‘Yunan kimliğini koruma’ cephesi açıldı.
Bu cephenin mensupları, laikleri, ‘yurtseverlik bilincine saldırmakla’ suçluyorlar.
Peki, Yunan kimliğini koruma cephesinde kimler yer alıyor?
Milliyetçi muhafazakârlar, Batı karşıtı koyu dindarlar, popülist yeni Ortodokslar, ‘yurtsever aydınlar’, panhellenik sosyalistler ve ahlakçı komünistler'.
Geriye kim kaldı?
Son günlerde ‘Sizi dışlıyoruz ama destekliyoruz’ turlarını sıklaştıran Avrupalı liderlerin, AB üyesi kapı komşumuz Yunanistan'a da bir göz atmalarında yarar olmalı.
Lüksemburg kararlarının ayrımcı ruhunun kısa zamanda Avrupa'nın kendi değerlerine tecavüz edeceğini bu sütunda bıktıracak kadar çok tekrarladık...Çok haksız olmadığımız ortaya çıkıyor.
Çünkü prensiplerden sapılarak uygarlık yaratılamaz.
Avrupa'nın en saygın düşünürlerinden Edgar Morin, kendisiyle yaptığım bir söyleşide şöyle diyordu: ‘Avrupa kültürü daha temelinde sorunsaldır. Ve de bu boyutuyla laiktir. Modern Avrupa kültürünün gelişmesinde laikleşme temel bir öğe olduğuna göre laik Türkiye’nin Avrupa'nın bir parçası olduğu yadsınamaz. Türkiye'nin laikliği, kültürel anlamda Avrupalılaşmanın işaretidir'.
Bu, büyük Avrupa vizyonuna sahip bir aydının görüşü. Benimle konuşurken hiçbir komplekse kapılmadan Türkiye'ye karşı ayrımcılık yapıldığını söylemişti. Biliyorum, Avrupalı diplomatlar ve Brüksel'in memurları bu kavramdan hoşlanmıyorlar. Ama durum bu.
Hele bir de Yunanistan'daki gelişmeler ıska geçilirse bu ayrımcılık tarihi bir suç haline gelecek.
Paylaş