Paylaş
Philadelphia
Seçime iki hafta kala Cumhurbaşkanı bir izci kıza sarkıntılık ediyor. Olay bomba gibi patlıyor Amerika'da.
Başkan'ın ekibi paçaları sıvıyor.
Bir danışman çağrıyorlar durumu kurtarması için. Danışman hemen durumun ciddiyetini kavrıyor. Sorunun ancak bir savaşla çözülebileceğini söylüyor ve bir kurtuluş planı sunuyor. Hedef, Amerikan halkının milliyetçi duygularını kabartmak ve de seçimlere kadar seçmeni oyalamak.
Cin danışman, Cumhurbaşkanı'nın ekibine mutlak güvence veriyor, ‘Bu, gerçek değil bir sanal savaş olacaktır. Hollywood’un süper efektlerini devreye sokacağız. Medyaya zaman zaman haberler sızdıracağız. Böylece kriz süresinde medyayı kullanacağız' diyerek.
Politika, medya ve Hollywood üçgeni derhal devreye giriyor.
Sanal savaş nerede çıkarılacak?
Savaşın Arnavutluk'ta olmasına karar veriliyor. Bu, çok iyi bir seçim çünkü Amerikan halkı Arnavutluk'un nerede olduğunu bile bilmiyor.
Beyaz Saray sanal savaşı okey'liyor. Düğmeye basılıyor. Savaş başlıyor ve de tabii ki Amerika'nın lehine sonuçlanıyor.
Başkan seçimleri kazanıyor.
Amerika'da son aylarda komedi diye seyredilen bu film neredeyse gerçeğe dönüşmekte. Film, Robert De Niro ve Dustin Hoffman'ın muhteşem oyunuyla gişe rekorları kırıyor.
Niyetim film anlatmak değildi ama bugünün Amerikası, Irak krizi ve de Monica'nın serüveniyle ‘Wag the Dog’ adlı filmi andırıyor. Yani filmin başlığı gibi Amerika'da ve dünyada ‘kuyruk, köpeği sallamakta’.
Clinton bir genç kızı mıncıklamış.
Irak'ın bombalanma ihtimali var. Savaş, çıkmaz ayın on yedisine kaldı deniyor. Ancak kimse ne olup bittiğini pek anlamıyor. Krizin gerçek nedenini kimse bilmiyor.
Ya Amerikan yönetiminin, Saddam'ın biyolojik silah deposu hakkında ciddi bir istihbaratı var ya da kuyruk, köpeği sallıyor, tıpkı filmde olduğu gibi.
Ne Amerikan ne de dünya kamuoyu bu konuda net bir bilgiye sahip.
Monica'yı mıncıklayınca Clinton'un Tony Blair'i yanına alıp Irak'ı tehdit etmesi bir kurgu mu? Yoksa gerçekten, bütün dünyayı tehdit eden çok ciddi bir tehlike mi var ortada?
Amerika'nın Dışişleri Bakanı Albright kapı kapı dolaşıyor. Bu arada gazetelere bakılırsa, Clinton'ın sarkıntılık ettiği varsayılan Monica, Beyaz Saray'daki görevinden ayrıldıktan sonra tam otuz altı kez Clinton'ı ziyarete geliyor. Bütün Amerika iştahla bu ayrıntıyı konuşuyor.
Amerika ‘bombalarım’ diye tehdit savuruyor, Yeltsin ‘bu, üçüncü dünya savaşına yol açar’ diyor.
Kısaca bütün dünyada ‘kuyruk köpeği sallıyor’.
Türkiye'den bilmem kaç bin kilometre uzaklıktaki Amerika'da kuyruk, köpeği sallayabilir. Ve de Amerikan halkı bu komediye gülebilir.
Ama bizim böyle bir lüksümüz var mı?
Türkiye'nin her zaman bu krizleri önceden öngörüp politika oluşturması ve onu izlemesi gerekmiyor mu? .
Yanıbaşımızda savaş çıkma ihtimali var. Hükümette her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.
Başbakan, ‘Amerika bize Irak ile ilgili çok önemli bilgiler verdi’ diyor. Başbakan yardımcısı ‘Amerika, 1974’te İstanbul'u da bombalayacaktı' deyip çok daha ilginç bir sırrı açıklıyor.
Bu arada, Amerika'dan Türkiye'ye gelen bir heyet, hükümetten önce Genelkurmay ile konuşuyor.
Politika üretemeyen ülkeler hep kuyrukta kalmaya mahkûm değiller mi?
Paylaş