Zeynep Atikkan: Kurtarma rezaleti

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

ÇOK kısa süren sevinç ve umut giderek ‘‘bedbinliğe’’ dönüşüyor. Hortumcuların yaprak dökümü bir ‘‘sonbahar müjdesiydi’’. Şimdi çevremde kiminle konuşsam ‘‘Bunlar da kapanır gider’’ umutsuzluğunu duyuyorum.

Gerçekten kapanır gider mi? Kapanabilir mi? Sorunun kapanmasını ‘‘soyguncuların yeniden piyasaya dökülmesi’’ ve ‘‘şirketlerinin kurtarılması’’ diye yorumlayın. Zaten halk da böyle yorumluyor.

Adalet Bakanı, Radikal'de Tuncay Özkan'ın sorularını yanıtlarken pragmatik düşünmenin doğru olduğunu söylemiş. Türk'ün dile getirdiği Türk pragmatizmine göre ‘‘Ekonomik suçlarda amaç, kaybedilen paranın tekrar kazanılması. Bu noktada en iyi çözüm şartlı af. Parayı öder, aftan yararlanır’’.

* * *

Hortumcunun kurtuluşu yani. ‘‘Gelecek kuşaklar nasıl kurtulur’’ endişesini duyanlar haklı olarak bu noktaya takılıyorlar. Hortumcuyu kurtaran bir zihniyet, kurallı Türkiye'nin tasarımını yapabilir mi?

Bu olaya birkaç boyutta bakılabilir:

- Olayın ekonomik yönü çok açık. Bir kurum ekonomik olarak ayakta kalabilecek durumdaysa zaten yaşar. Bu kurumun kontrolü alacaklılara geçer. Ve ödemeler zaman içinde yapılır, böylelikle değer kaybı önlenir. Eğer borçlar ödenemiyorsa bir reorganizasyona gidilir. Bunun da yolu yordamı vardır. Bu yol, ‘‘katakulliyle’’ pislik kapama operasyonu değildir.

Bugünkü tablo ise çok açık: Egebank, Yurtbank gibi vakaların ‘‘polisiye suç’’ boyutu bulunuyor. Polisiye suçun ‘‘Parayı öder, aftan yararlanır’’ diye geçiştirilmesini bu ülkenin kurallı toplum özlemindeki insanları içlerine sindiremez. Ve de sindirmeyeceklerdir de!

- Olayın ‘‘polisiye suç boyutu’’ o kadar derin ki, dinamik işadamı diye ortada dolaşan bu insanlara bir zamanlar ‘‘danışmanlık yapmak’’ ‘‘dostluk kurmak’’ ‘‘selam vermek’’ bile ‘‘etik’’ bir sorunu gündeme getiriyor. Soygucunun danışmanlığını yapmak, soyguncudan dost edinmek herkesin harcı mı?

- Çocuklar bile anladı bu işin mantığını; siyasi partilerle çok fazla iç içe oldukları için bu soyguncu güruhu kurtarılmaya çalışılıyor. Yani rant dağıtan siyasi yapının türettiği ‘‘becerikli işadamları’’, rant dağıtıcılar tarafından kollanıyor. Ortada öyle bir pervasızlık var ki, bir büyük rezalet daha dün meydana geliyor. Başsavcının, protokol kapısından kimsenin sokulmayacağı talimatına rağmen, emniyetten ‘‘torpilli’’ çıkarılan Neslihan Demirel, DGM'ye protokol kapısından giriyor. Emniyet yetkilileri bu konudaki emrin Başbakanlık'tan geldiğini söylüyorlar.

Meclis'in bankalar konusundaki kararlı suskunluğunun da yukarıdaki Başbakanlık talimatının ‘‘mantığıyla’’ irtibatı var. Suskunluk bozulsa kaç milletvekili sandalyesini koruyabilir? Seçim kampanyalarını bu ‘‘becerikli işadamlarına’’ finanse ettiren liderlerin hangisinin siyasi meşruiyeti kalır?

- Bu arada ‘‘becerikli ve dinamik işadamları’’ meselesi bugünlerde susmayı tercih eden özel sektörü doğrudan ilgilendiriyor.

Ortalığa dökülen ‘‘becerikli işadamlarının’’ ‘‘becerikli’’ oldukları kesin de ne kadar ‘‘işadamı’’ oldukları tartışmaya değer bir konu. ‘‘Becerikli işadamı’’ bir milyar doları hortumluyor; diyelim New York'ta, Londra'da kat alıyor. Sonra yat alıyor. Özel uçak alıyor. Karısına, metresine mücevher alıyor. Evine uşak tutuyor. Hızını alamıyor, birkaç tane daha uşak tutuyor. Parayı yiyor, gene yiyor, daha da yiyor. Bu para gene bitmez! Yani hortumladığı parayla iş bile yapamayan ‘‘becerikliler’’ bunlar. Oysa düzgün işleyen piyasa ekonomisinde mali kurumların hedefi, tasarruflardan oluşan kaynakları, en verimli biçimde kullanacak olanlara aktarmaktır.

* * *

Bu durumda işadamı kim? Becerikli ve dinamik işadamı kim? Bu soruların yanıtını özel sektör vermek zorunda. Bu da mesleki bir sorumluluk.

AB'nin Türkiye'nin önüne sunduğu ev ödevi konusunda çok çalışkan davranan özel kesimin kendi derslerinden bir küçük sınava tabi tutulmasında yarar yok mu?

Sonbahar müjdesinin yaprakları soluyor! Umutsuzluk mu? Buna da hakkımız yok. Dünyadaki şeffaflaşma eğilimi ‘‘kurallı Türkiye'yi isteyenlerden’’ yana. Görevini yapmak isteyen dürüst savcıların, sayısı az da olsa birkaç bürokratın ve de her şeye rağmen bir avuç siyaset adamının var olduğunu varsayalım! Bazı şeyler önlenemiyor çünkü! Onlar da şaibe altında kalmak istemeyeceklerdir.

Yazarın Tüm Yazıları