Paylaş
Bugünkü hükümetin ekonomi bürokratları ağızlarınla kuş tutsalar, hükümetin başarısı Susurluk'u çözebilme yeteneğiyle ölçülüyor.
Kısaca, ‘enflasyonu yüzde üçe çekeceğim’ demenin pek bir anlamı yok, Susurluk konusunda kararlılık sergilenmediği sürece.
‘Popülizm yapmayacağım’ şeklindeki bugün için ‘ratingi’ çok yüksek söylemler de inandırıcı olmuyor, Susurluk sanıklarının milli kahraman ilan edildiği bir ülkede.
Doğru soru şu:
Susurluk kadar derin bir skandalı berraklaştıramayan bir yönetim, iktisadi konularda kararlı davranabilir mi? Böyle bir hükümet yapısal reformları yapabilir mi? Modernleşmenin ölçüsü olan devletin şeffaflaşmasını sağlayabilir mi?
Devletin üzerindeki Susurluk pisliği temizlenmediği sürece, ekonomide hangi doğru adım atılır? Hangi konuda kararlılık sergilenir?
‘Kararlılık’ transfer edilebilir bir değerdir; ‘ Susurluk’u çözmede kararsız ve acizim' ama ‘enflasyonu köpek gibi havlatırım’ demek olmaz. Kararlılık her alanı kapsar.
Bu kararsızlık artık gözden kaçmıyor.
Türkiye'nin, Susurluk'un altında ezildiği anlatan yazılar yayınlanıyor sık sık dünya basınında. Alınan ekonomik kararlardan daha geniş yer veriliyor bunlara.
Financial Times gazetesinde salı günü çıkan bir yazı Türkiye'nin Susurluk'a teslim olduğunuu duyuruyor. Kamuoyu baskısının, parlamentonun, yargının, medyanın ve de Başbakan'ın Susurluk'un çözümünde çaresiz kaldığını yazarak.
‘Devlet içindeki devletin’ gücü böyle ifade edilince doğrusu bu yönetimin ekonomide harikalar falan yaratacağı şeklindeki yorumlar epey komik kalıyor.
Piyasaların keyfi, bankacıların karı, rantiyelerin cüzdanı çok ilginç göstergeler olabilir. Türkiye'deki ölçü de bu zaten. ‘Susurluk’u kapat, sorunlara dokunma ama piyasalar sırıtsın' mantığıyla izah ediliyor kısa vadeli mutluluklar.
Ama görülüyor ki ciddi ülkeler, yönetimlerin başarısını artık, şeffaf devlet, kurumlaşma, gelir dağılımı bozukluğuyla mücadele kapasitesi gibi modern kıstaslara oturtuyorlar.
1980'lerden çok daha farklı bir dünyada yaşıyoruz.
Ve biz hâlâ, 80'lerin ‘enflasyonla mücadele, denk bütçe, özelleştirme’ temalarıyla 2000'leri hedefliyoruz. Yani, Özal'ın beceremediklerini gene aynı kadrolarla yapmaya çalışarak. Ve de bunu büyük bir yenilik diye sunarak.
Hem de tek başımıza altından kalkamayıp IMF stand-by istiyoruz. Ekonomiyi zapta rapta alması için.
Oysa bunların hepsinin çoktan yapılmış olması gerekirdi. Ve de başta kamu reformu olmak üzere dünyanın uğraştığı temel meselelere eğilmek gerekirdi.
Asıl başarı öyküsü Susurluk'u çözebilme yeteneğinde. Bu büyük atılımı yapabilme cesaretinde.
Çünkü ancak Susurluk'u çözme iradesini gösteren bir hükümet gerçek reformların sahibi olur. Artık yeter, hedef saptırmayalım.
İki üç tane ekonomik kararla başarı öyküleri yazma dönemi çoktan kapandı.
Paylaş