Kadınlara öğütler

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Şu bekâret işi fevkalâde kabak tadı verdi.

İlginçtir kasaba kodamanı kılıklı bazı hükümet üyelerinin Bakanlar Kurulu'nda bâkirelik üzerine yaptıkları espri kimseyi rahatsız etmiyor.

Ve de olay döndü dolaştı Levent Kırca dizisine dönüştü.

Doğrudur bugünlerde bu hükümeti çok başarılı ve kaliteli bulma transındayız...Ekonomide başarılı, çeteyle mücadelede üstün yetenekli siyasiler var iktidarda. Onların ağızbozukluğu, küstahlığı ve de başarısızlığı sonsuz bir hoşgörüyle erdem ve başarıya tahvil edilip seçim kliplerinde kullanılacak yakında.

Bekâret tartışmasının bıkmak, siyasi çizgisi fırıldak gibi dönen ve döndükçe siyaseten terfi eden Işılay Saygın'ı alkışlamak anlamına gelmiyor.

Önceki gün Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın, mesleğim itibariyle beni de doğrudan ilgilendiren öğütlerini okudum.

Şöyle diyor Sayın Saygın, ‘Çalışan kadınların iş ortamında oturmasını, konuşmasını ve kalkmasını bilmeleri gerekir.

Gecekondularda yaşayan insanlarla dialog kurarken süslü giysilerden ve takılardan kaçınmalı.’

Diyelim ki gecekonduda bir olay patlamış, izlemeye gidiyorum. Hemen Işılay Hanım'ın kulağıma küpe olmuş nasihatını anımsayacağım ve derhal küpemi çıkaracağım. Gecekonduda yaşayanların iştahını kabartmamak için.

Oturduğu makamda teorik olarak kadın haklarını gözetmesi, gecekonduda yaşayan kadının sorunlarına eğilmesi gereken Bakan'ın öğütlerini son derece aşağılayıcı buluyorum.

Ne demek ‘İş yerinde kadın oturmasını, kalkmasını bilmeli’ demek.

Işılay Hanım'ın üyesi bulunduğu hükümette kasaba kodamanı kılıklı beyler için bu tür öğütler veriliyor mu?

Demek ki Sayın Bakan bilinçaltında kadınların iş yerinde oturmasını, kalkmasını ve konuşmasını bilmediklerini düşünüyor.

Anımsıyorum, yatılı okuduğum rahibe okulunda, yarı masum yarı cin ifadeli sörler bizleri toplayıp, ‘Oturmanıza, kalkmanıza dikkat edin’ derlerdi. Konuşmamıza pek karışmazlardı çünkü zaten sınıfta, yemekhanede, yatakhanede ağız açmak yasaktı.

Bu ilkel sansür, on iki, on üç yaşındaki kız çocuklarına bile çok ağır gelirdi. ‘Oturmanıza, kalkmanıza dikkat edin’ öğütlerinin beni çok incittiğini anımsıyorum hâlâ.

Türkiye'de çalışan kadının dramı bu galiba...Çalışmak hâlâ atipik, hâlâ hafif müstehcen. Biraz fettanlık içeriyor. Ayartma, baştan çıkarma var işin içinde. Ve de kadına yüklenen büyük sorumluluk, ‘Adam gibi otur, konuş ve adamı tahrik etme’. Böyle bir yaklaşım, kadının bütün fingirdeklikleri yapabileceği varsayımına dayanıyor.

Bugünlerde benzer bir tartışma Amerika'da yapılıyormuş. ‘Monica’mı ayarttı, yoksa Clinton mu durup dururken saldırdı, diye.

Bana sorarsanız Sayın Saygın'ın sözlerinin en talihsiz yönü, gecenkondu olayına, yani Türkiye'nin son derece ciddi bu sosyo-ekonomik sorununa bakışı.

Gecekonduda yaşayanlarla konuşurken, takını, süsünü, püsünü, çıkar, yani kötü bir popülizmle ‘Ben mütevaziyim, bak ne kadar sadeyim’ de, sonra Türkiye'de gelir dağılımın bozulmasında en büyük sorumluluğu taşıyan merkez sağda siyaset yap.

Bu öğütten anlıyorum ki Türkiye'nin sosyal dengesindeki bozukluk artık merkez sağın siyasetçilerini de rahatsız etmeye başlamış. Çarpıklığın sorumluları çözüm üretemeyince işte böyle komikleşiyorlar.

Yani ‘Onlar başka vatandaş, kılığını değiştir öyle git’ nasihatını veriyorlar. Merkez sağdan başka ne beklenir ki?



Yazarın Tüm Yazıları