Paylaş
Olay, o en zor anda yaşanıyor.
Bir arkadaşımın babasının cenaze töreninde. Mezar başında, en yakınlarının bu dünyadan göç edene veda ettigi o yırtılış anında.
Cenaze toprağa verilmek üzere. Hoca dua ediyor.
Ve o anda hocanın cep telefonu çalıyor. Hoca duayı kesmiyor ama telefonunu cebinden çıkartıp hangi numaradan arandığına bakıyor.
Kendisini arayan numarayı telefonunun küçük ekranında görüyor ya da göremiyor.
İstifini hiç bozmadan aleti cebine yerleştiriyor. Yarıda kesmediği duaya devam ediyor.
İş bitiyor. Toprak kapanıyor. Hoca parasını diğer cebine indiriyor. Çekip gidiyor.
Böylesi sanırım hiç duyulmamıştı.
Bazı anlar vardır, ölümler, sevinçler gibi... İnsanı, toplumları ve ülkeleri derhal ele verir. Birikimin varlığıyla yokluğu arasındaki o kalın çizgi o anlarda belirginleşir.
Bazı anlar vardır zarafeti ışıldatan. Ya da bayağılığı fışkırtan. İkisini de o anlar çıkartır kapanından. İç dünyalarının o kapalı kutusundan.
Yukarıdaki olayın çirkinlik boyutları, Türkiye'nin nerede olduğunu anlamak için çok çarpıcı geldi bana.
Cep telefonu zırıltısıyla ölüye son görevini yapan bir din adamı. Belki de bunu son derece doğal karşılayacak olan yörüngesinden çıkmış bir toplum.
Üçünçü dünyalılığı artık bir kader gibi kabullenmiş ‘ne yapalım bizde bu kadar' diyecek kadar zavallılaşmış bir güruh.
‘Oniki milyonluk kentte iletişimi başka türlü sağlamanın imkanı yok' kolaycılığıyla teknoloji bilmişliği yapan bir sürü...
Teknoloji üretmeden sadece onu kullanan toplumların ulaştığı garabet noktası işte böyle şekilleniyor.
Teknoloji üreten ve de onu kullanmayı hak eden hiçbir ülkede, bir din adamının telefonu çalmıyor bir ölüye veda edildiği anda.
Çünkü teknolojiyi üreten toplum, o aşamanın ve de o gelişmenin görgü kurallarını da üretiyor birlikte. Bunlar, üretimin kendi içinden çıkan kodlanmamış ama içe sindirilmiş bir kurallar bütünü. Çünkü teknolojinin amacı insanı yüceltmek değil mi? Çünkü teknoloji, insan düşüncesinin ürünü değil mi?
Teknoloji üçüncü dünyalının elinde işte böyle oluyor. Cep telefonuyla uçakları düşürecek noktaya geliyor o toplumlar.
Ve de en korkunucu arsızlık, mezarlıklara bile musallat oluyor. O mekanların derin ve güzel sessizliğini bozarak.
Hem de din adamlarının cebinden çıkan zırıltıyla.
Paylaş