Paylaş
Bakanlar sismograf kesildiler. Hatta daha da ileri gidiyorlar.
Depremin şiddetini ölçmekle kalmıyor zelzeleyi haber veriyorlar. Deprem sonrası Türk rönesansının gerçekleşeceğini ilan edip geleceği okuyorlar.
Bunun anlamı nedir?
Rönesansı gerçekleştirecek siyasi kadrolar, depremin yol açtığı yıkıntıların içinden mi çıkacak? Yıkıntıların arasından çiçekler mi açacak? Yani, bugünkü siyasi sınıfın önemli bir bölümü tasfiye mi olacak?
Bu, her geçen gün yeni bir kahraman pozunda ortaya çıkan Mesut Yılmaz'ın siyasi hayatını uzatmak için verilen yapay mücadeleden çok daha önemli bir soru.
Çünkü bir ülkenin gündemi kaset rezaletinin kıskacında bu denli zavallılaşmışsa bu zavallılıktan hiçbir kahraman çıkmaz. Bu zavallılıktan kahramanlar üretmeye kalkmak da azgelişmişliğin en belirgin göstergesidir.
Kasetlerden gocunanları, kaset sahiplerini, kaset sahiplerini tanıyanları, kaset sahiplerinin içini dışını bilenleri ve de siyasi yaşamını kasetçilere bağlamış olanları bir telaştır aldı.
Tartışıyorlar.
Uçağa bindim, uçağa bindi, uçağa bindiler şeklindeki fiil çekimleriyle. Birinci tekil şahsın öznesi belli, diğerlerinin öznesi belirsiz, polemikler.
Kim bindi?
Kimler bindiler?
Kiminle bindiler?
Bütün bu hengamede en acıklı olanı, onun bunun özel uçağına, özel teknesine binip özel uçak sefasını bir halt sanan zevat.
Ve de özel uçak sahibi olmakla birinci lige atladığını sanan yeni bitme işadamı. Uçağına kıytırık siyasetçi ya da kıytırık bürokrat alıp bilmem kaç bin metrede üçüncü dünyaya özgü bir nüfuz ticareti yapmak. Güç gösterip haz almak...
Bugün, şiddetli zavallılıkların şiddetli depremini haber veriyor bakanlar.
Depremin bir başka habercisi de başbakan.
Verdiği ilanlarla bir zamanlar hükümet devirmeye kalkan ve o gün bugündür, dışardan ülke yönetmeyi pek seven TÜSİAD üyelerini töhmet altında bırakıyor. ‘Kafamı kızdırmayın, çetelerle siz de al takke ver külahtınız’ diyerek.
Kimin hangi çeteciyle ilişkisi vardı? Tıs yok.
Geri kalmışlık açık konuşmayı men eder. Kasete bu denli yatkınlık bir rastlantı olmamalı!
Tabii ki periodik olarak kontrole giden hasta gibi bir liderin, (bunu, hepsi yapıyorlar) iş adamlarının huzuruna çıkıp kendini beğendirmeye çalışması ne kadar üçüncü dünyalılıksa isim vermeden ‘Ben biliyorum, sen de çeteciyle işi pişirdin’ demek de aynı geri kalmışlık.
Prensiplerden sapmış, kuralları iğdiş etmiş, ilişkileri yamultmuş, mesafeleri sıfırlamış, siyasetçi, bürokrat, işadamı, basın mensubu, yönetici bulamacına çete de tasallutta bulunur, mafya da.
Rönesans öncelikle ciddiyet ve incelik ister. İncelik, yani rafine düşünce, rafine ilişkiler. Yoksa bu çeteci gider yenisi gelir.
İlkelerin ve temaların değil, ilişkiler bulamacının ön plana çıktığı düzenlerde.
Paylaş